Otizm Teşhisinde “Burun Sondajı” Testi
Sosyal iletişimde koku duyusunun öneminden hareket eden İsrail’deki Weizmann Ensitütüsü Nörobiyoloji Bölümü Başkanı Noam Sobel, “burun sondajı” testiyle otizm teşhisinde yeni bir adım attı.
Burnumuz iyi ve kötü kokulara nasıl tepki vereceğini iyi bilir, ancak yapılan bir araştırmaya göre, otistik çocukların koku alma duygusu bu genellemeye uymuyor. Çöp ve gül kokularına verecekleri tepkilerle çocukların konuşma yaşına gelmeden otistik olup olmadıkları ölçülebiliyor.
Herhangi bir pastanenin yanından yürüdüğümüzde aldığımız güzel kokulardan dolayı kendimizi ağzımızın suyu akarken buluruz. Ancak bir tuvaletin yanında bu durum tam tersine döner, burnumuzu kapatır
ve derhal uzaklaşmaya çalışırız.
Kokulara tepki vermek, sadece taze bir ekmeği veya temiz bir tuvaleti bulmamıza yardımcı olmaz. “Farkında olmasak da ter veya gözyaşı kokularına da tepki veriyoruz”, diyen uzmanlar, insanların bu şekilde de birbirleriyle iletişim kurduklarını söylüyor.
Current Biology dergisinde yayınlanan yeni araştırmada, koku duyusu ile otizm arasındaki ilişki de incelenmiş.
İsrail’deki Weizmann Ensitütüsü Nörobiyoloji Bölümü Başkanı Noam Sobel, “Sosyal iletişimimizde koku duyusunun ne kadar önemli olduğunu gördük. Sosyal iletişim bilhassa otistik insanlarda değişikliğe uğruyor. Bu durumun en büyük nedeni de koku almadaki farklılıklar,” dedi.
Sobel ayrıca, otistik çocukların iyi veya kötü kokulara verilen refleksel tepkiyi geliştirmede sorun yaşadığını söyledi.
Buna göre otistik çocukların, çürümüş balığa verdikleri tepkiyle çok güzel kokan bir güle verdikleri tepki farklı olmayabilir.
Ağır otistik çocuklarda, örneğin sosyal iletişimi çok zor olan çocukların kötü kokulara güzel kokulardan daha fazla dayandıkları gözlendi.
Sobel ve çalışma arkadaşları, otistik ve otistik olmayan 36 çocuğu ‘burun sondası” adlı bir cihaza bağlamış. Bilgisayar oyunu oynayan çocuklara değişik kokular veren cihaz, çocuklar oyun oynarken alıp verdikleri nefes oranını ölçmüş.
Sobel, “Cihazı çocukların burnuna taktık ve koku vermeye başladık. Çocukların kokuya verdiği tepkiyi ölçtük. Çocuğun konuşmasına gerek yok, konuşmak istemesine gerek yok, herhangi bir şeye katılmasına veya katılmak istemesine de gerek yok” dedi.
Konuşmak veya hareket etmek yapılan testler için bir
zorunluluk olmadığı için, Soebel, bu koku testinin aslında konuşamayan bebekler için de yapılabileceğini söylüyor. Böylelikle bebeklerin otistik olup olmadığı test edilebilir. Sadece hoş olmayan kokulara verecekleri tepkilerle, araştırmacılar bebeklerin otistik olup olmadıklarını yüzde 81 doğruluk oranıyla tespit edebiliyor.
Sobel, koku testinin ileride yapılan testler arasında yerini alacağını söyledi. Uzman, sosyal ilişkilerinde hataların gözlenmeye başladığı 14-24 aylar arasından daha önce de doktorların sadece koku testini yaparak çocukların bebek yaşlarında otistik olup-olmadıklarını ölçebileceğini söyledi.
Otizm Speaks adlı sivil toplum örgütünden Lucia Murillo, “Erken tespit sayesinde aileler çocukların ihtiyaçlarını karşılamak için doğru kaynak ve tedbirleri alabilecekler,” dedi.
Murillo, “Erken tespitin önemi hakkında konuşmaya gerek yok. Çocuğun yaşayacağı zorluklar ve zayıflıklar üzerinde çalışarak, becerilerini ve yeteneklerini geliştirmeye erken zamanlarda başlanabilir,” dedi.
Her 160 çocuktan biri otistik olarak doğuyor, bu nedenle dünyadaki bütün aileler, doktor Sobel’in geliştirdiği test aracılığıyla, erken tespit edilen çocuklarına erken müdahale ederek yardım edebilir.
Kaynak: Otizm