Otizmin Erken Dönem Belirtileri

otizm-autism-autismoGöz teması eksikliği: Normal gelişim gösteren çocuklar ebeveynleriyle ve çevresindekilerle göz teması kurarlar. Ancak otizmli çocuklar genelde ebeveynleriyle bile sınırlı göz teması kurarlar.

Babıldamama: Normal gelişim gösteren çocuklar konuşmaya başlamadan önceki süreçte babıldarlar; yani bababa, dadada gibi sesler çıkarırlar ve bu sesleri de sanki konuşuyormuş gibi bir tonlamada çıkarırlar. Bebekler babıldama sırasında aynı sohbetteki gibi sıra alırlar  yani ebeveyn kendisiyle konuşurken bekler ve ebeveyn sustuğunda da babıldamaya başlarlar. Normal gelişim gösteren 1 yaş civarındaki bir çocuğun tonlama kullanarak babıldamasını ve babıldama esnasında da sıra almasını bekleriz.

Aşağıdaki videolarda Uzm. Dr. Sinan Çomu, “Otizm” ve çocuk nörolojisiyle ilgili çeşitli konular hakkında bilgiler veriyor.

Ebeveyn bir şey gösterirken ilgilenmeme: Normal gelişim gösteren çocuklar ebeveynleri parmakla bir şey gösterdiğinde başlarını o yöne doğru çevirir ve ilgilenirler. Ancakotizmli bir çocuk böyle bir durumda tamamen ilgisiz görünebilir ve başka şeylerle uğraşabilir.

İşaret etmeme: Çocuklar birinin ilgisini çekmek için ve bir şeyler istemek için işaret ederler. Örneğin çıngırak isteyen bir çocuk çıngırağa ve annesine bakarak çıngırağı işaret eder ya da dışarıda gezerken gördüğü kediyi işaret ederek annesine gösterebilir.

İsime tepki vermeme: Normal gelişim gösteren çocuklar isimleri söylendiğinde kendisine seslenildiğini anlayacak ve dönüp bakacaklardır. Ancak otizmli çocuklar isimleri söylendiğinde hiçbir ses duymamış gibi davranırlar.

Nesneleri ebeveynine göstermeme: Normal çocuklar ilginç buldukları nesneleri ellerine alarak ya da işaret ederek ebevynlerine gösterirler ve onların da bu nesneye bakarak ilgilenmesini isterler. Ortalama 1 yaşındaki çocuklardan bu davranışı sergilemesini bekleriz. Otizmli çocuklarda böyle bir davranış görülmemektedir.

Uygun olmayan gülme ve ağlama davranışı: Normal gelişim gösteren çocukların ağlama ve gülme davranışı genelde uygun bir nedene bağlıdır. Örneğin çocuk annesi istediği oyuncağı vermediğinde ağlar ya da istediği çikolatayı elde ettiğinde güler. Ancak otizmin erken belirtilerinden biri çocuğun ortada herhangi bir neden yokken kendi kendine gülmesi ya da ağlamasıdır. Benzer biçimde çocuk uygunsuz şekilde korktuğunda da gülmeye başlayabilir.

Mimik ve jestlerin az olması: Normal gelişim gösteren çocuklar 1 yaşında bir şey istemediklerinde başlarını sağa-sola sallarlar, annelerinin kucağına çıkmak istediklerinde ona doğru uzanırlar ya da anneleri komik bir yüz ifadesi yaptığında ona gülerler. İletişim içeren bu tür jest ve mimiklerin olmayışı ya da az oluşu dikkat edilmesi gereken bir bulgudur.

Hareket ve sesleri taklit etmeme: Normal gelişim gösteren çocuğa annesi el salladığında o da sallayacaktır, öpücük atıldığında o da atacaktır, ya da “aaa” gibi basit sesleri tekrar etmesi istendiğinde edecektir. Ancak otizmli çocuklar sesleri ve hareketleri taklit etmeleri istense bile genellikle taklit etmezler.

Tekrarlayan hareketlerin olması: Çocuğun bazı hareketleri sürekli olarak tekrarlaması otizme dair bir belirti olabilir. Örneğin sürekli elini dizine vurması, parmaklarını birbirine geçirerek oynaması, topu sürekli yere atması vb. tekrar davranışları otizmli çocuklarda sıklıkla görülür.

Ortak ilginin olmayışı: Çocuklar ebeveynleriyle oynarken etkileşime geçerler ve bu etkileşim esnasında güler, eğlenirler. Çocuğun bu tür bir etkileşime girmemesi, ebeveyniyle oynarken çok nadir gülmesi, otizm için risk faktörlerinden biridir. Ayrıca normal çocuklar, ebeveyniyle oynarken ortak ilgiyi sürdürerek bir süre boyunca bir ya da birkaç oyuncakla birlikte oynayabilirler ancak otizmli çocuklar oyun esnasında ortak ilgi sergilemez ve bir oyuncakla kendi başlarına oynamayı tercih ederler.

Nesnelerle normalden fazla ilgilenme: Çocuklar ilgi çekici oyuncaklarla veya diğer uyaranlarla ilgilenseler de çevrelerinde ebeveynleri, diğer çocuklar, akrabaları vb. olduğunda onlarla etkileşime girer ve onları yok saymazlar. Ancak otizmli çocuklar genelde ortamdaki nesnelere yönelir ve kişileri yok sayar, o kişiler ortamda yokmuş gibi davranırlar.

Oyuncak seçme ve uygun şekilde oynamama: Otizmli çocuklar genelde kendisine alınan oyuncaklardan bir kaçını seçer ve hep onlarla oynamak ister, diğer oyuncakları yokmuş gibi davranır ve onlarla oynamayı reddeder. Oynadığı oyuncakları da oyun esnasında uygun şekilde kullanmaz. Örneğin yaşıtları araba sürerken, o arabaları sürmek yerine yan yana dizebilir.

Uzman Dil ve Konuşma Terapisti

Sümeyra Öztürk

Kaynak: Doktor Amcam

Otistik bozukluklar, çoğunlukla taklit yeteneğinin olmaması ve iletişime yönelik jestlerin gelişmemesi şeklinde görülüyor

otismÇocukluk çağından itibaren bireyin dış dünyadaki uyarıları algılamasını ve bunları düzenleyip kullanmasını engelleyen nörolojik ve psikiyatrik bir rahatsızlık olan otizm, kişinin tüm yaşamını etkiliyor.

Uzmanlar, otistik bozukluğun özellikle erkek çocuklarda daha sık görüldüğünü kaydediyor. Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Dr. Zafer Atasoy, otistik bozuklukların 10 bin kişide 6 ila 9 oranında görüldüğünü belirtiyor. Otistik bozuklukların erkek çocuklarda kız çocuklarına oranla 2-3 kat daha sık rastlandığını söyleyen Atasoy, küçük çocuklarda ve hafif belirtilerde seyreden tiplerde bu hastalığı teşhis etmenin zorlaştığını aktarıyor.

Psikiyatri uzmanı Zafer Atasoy, “Otistik bozukluklar, çoğunlukla çocukluk çağında taklit yeteneğinin olmaması ve iletişime yönelik jestlerin gelişmemesi şeklinde görülüyor.” diyor. Çocuklarda erken dönemlerde çoğunlukla 1 yaşından sonra, daha az sıklıkla olsa da 1 yaş öncesinde de kendini belli ettiğini aktaran uzman, “Göz temasının kurulamaması, karşılıklı dikkatin gelişmemesi, özellikle bebeklik döneminde saptanabilecek önemli belirtilerdir.” ifadelerini kullanıyor.

Otistik bozukluklarda laboratuvar tetkikleri ve görüntüleme yöntemlerinin kesin teşhis için yeterli olmadığını dile getiren Atasoy, doğru tanıyı koymanın en önemli yolunun klinik belirtiler olduğuna dikkat çekiyor. Zafer Atasoy, erken tanı ve zamanında müdahalenin hayati bir önem taşıdığı otistik bozukluklarda en önemli tedavinin çocuğa uygulanacak yoğun eğitim olduğunu kaydediyor.

Çocuk ve ergen psikiyatri uzmanı Atasoy, şu önerilerde bulunuyor: “Konuşma ve dil terapisi, uğraş terapisi, duyu entegrasyonu, egzersiz, fizik tedavi ve davranışsal terapiler, hastalığın ağırlığına ve her çocuğun özel durumuna göre belirlenmektedir. Beyin gelişiminin daha hızlı olduğu ilk 5 yaş içinde yapılacak bu tedaviler, çocuğun ilerleyen yaşlarda yaşıtlarına yakın davranışlar sergilemesini sağlayacaktır.”

Kaynak: Otizm

Otizm 6 – 10 Ay Arasında Fark Edilebiliyor

bebek-otizmLondra Üniversitesi Birkbeck Koleji’nin araştırma ekibinden Profesör Mark Johnson, BBC’ye verdiği demeçte, söz konusu çalışma hakkında bilgi verdi.Profesör Johnson, araştırmada, yaşları 6 ile 10 aylık olarak değişen 104 çocukta otizmin erken belirtileri ve bebeklerin beyin dalgalarındaki farklılıkların incelendiğini belirtti. Johnson, bu bebeklerin yarısının hastalık riski taşıdığının bilindiğini, çünkü otizm hastalığına yakalanan büyük kardeşleri olduğunu, geri kalanların ise düşük risk grubunda olduğunu söyledi. Otistik ve yaşı büyük olan çocuklarda göz teması eksikliği olabileceği için bebeklere insan yüzlerinin yer aldığı fotoğrafların gösterildiğini, kafatası derisine yerleştirilen algılayıcıların beyin faaliyetindeki farklılıkları incelediğini kaydeden Johnson, “Fotoğrafların her birine baktıkları zaman otizm geliştirmeyen düşük ya da yüksek risk grubundaki bebeklerin beyin dalgalarında büyük bir fark vardı. Otizm geliştiren bebeklerin beyin dalgalarında ise çok küçük bir fark bulunuyordu” dedi.

Bunun yüzde yüz hastalığı belirleyici olmadığını ifade eden Profesör Mark Johnson, “Tüm belirtilerin başlangıcından önce, eğitim programlarıyla hastalığa müdahale edebilirsek, en azından bazı vakalarda tüm belirtileri hafifletebiliriz” dedi. Otizm davranışsal belirtileri genellikle çocuğun birinci ya da ikinci yaşında ortaya çıkıyor. Kız çocuklarına göre erkek çocuklarda daha fazla görülen hastalığın tedavisi yok ancak davranış ve eğitim programları hastalıkta etkili oluyor. Hastalığın erken aşamada keşfedilmesinin ise tedaviye yardımcı olabileceğine dikkati çekiliyor.

Kaynak: Psikoloji Portalı

Nörogelişimsel Bozuklukları Erken Tespit ve Yönlendirme Projesi (NGBTYP)

erken-taniİstanbul Üniversitesi ve TÜBİTAK, 0-4 yaş arası çocuğu olan ailelere ‘dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, zihinsel gerilik, konuşma bozukluğu ve otizm’ hastalıklarında erken teşhis için online ortamda ücretsiz test imkânı sunuyor. Risk altında olanlara ulaşılarak bilgi veriliyor.

İstanbul Üniversitesi (İÜ) İstanbul Tıp Fakültesi ile Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), ‘Erken Tanı Hayat Kurtarır’ sloganı ile önemli bir projeye imza atıyor. ‘Nörogelişimsel Bozuklukları Erken Tespit ve Yönlendirme Projesi (NGBTYP)’ ile yüzlerce çocuğa ulaşılıyor. Proje kapsamında kurulan www.erkenrisk.org sitesi 0-4 yaş arası çocuğu olan ailelere ‘dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, zihinsel gerilik, konuşma bozukluğu ve otizm’ hastalıklarında erken teşhis koyabilme fırsatı sunuyor. Üstelik bunlar ücretsiz. Anne-babalar 24 saat hizmet veren siteye girip çocuğunun adını, soyadını, TC kimlik numarasını yazarak form dolduruyor. 70-80 soruyu cevaplayarak 4 farklı hastalığı tarıyor. Test 25 dakika sürüyor. Sonuçla ilgili bilgiler veriliyor, videolar paylaşılıyor. Ailelerin nasıl bir yol izlemesi gerektiği belirtiliyor. Risk altında olanlarla irtibat kuruluyor. Projedeki uzman doktor, psikologlar ailelere danışmanlık yapıyor.

ERKEN TEŞHİS ÖNEMLİ

Çalışmanın koordinatörü İÜ İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Osman Abalı, erken teşhisin çok önemli olduğunu belirterek şu bilgileri veriyor: Proje erken çocukluk çağında görülen ve zamanında tespit edilmezse olumsuz seyretme olasılığı çok yüksek bazı hastalıklara odaklanıyor. Çünkü nörogelişimsel bozukluklar altındaki hastalıkların hepsi 0-4 yaş arasında belirtiler vermeye başlıyor. Doğru zamanda yapılan teşhis ve tedavi yöntemleriyle bunların ilerlemesinin önüne geçilebiliyor, olumsuz etkileri azaltılıyor. Testle çocukların risk altında olup olmadığını tespit ediyoruz. Amacımız, yetişkinlerde farkındalık yaratmak; düzenli uzman kontrolüne erişemeyen ailelerin en azından ilk tespit aşamasında kullanabileceği bir aracı hizmete sunmak. Testin doğruluğu yüzde 99 olarak belirlendi.

TESTE 50 ÜLKEDEN KATILIM VAR

Projenin finansmanını TÜBİTAK üstleniyor. 1.5 yılda 2 bin 500 civarında çocuğa ulaştık. Risk altındakiler bize başvurmasa da uzmanlarımız onlarla iletişim kuruyor. Anne-baba tutumu, bulunduğu ortam, beslenme, sosyal ilişkiler, çevre düzenlemesi konusunda destek veriliyor. Ciddi risk altında olan çocuklara üniversite hastaneleri bünyesinde tedavi olanağı da sunulabiliyor. İstanbul dışında yaşayan, maddi imkânı olmayan ailelerle de yakından ilgileniyor, bulundukları bölgelerdeki hastanelerde randevu almalarına yardımcı oluyoruz. Ayrıca Brezilya, Avusturalya, Avrupa ya da Balkanlardan 50’ye yakın ülkeden başvuru alıyoruz. Türk ailelerle görüntülü görüşmeler yapıyoruz. Uzun vadede ise bir merkez kurmak istiyoruz.

Kaynak: Hürriyet

Otizm Teşhisi Anne Karnında Mümkün Değil

otizmProf. Dr. Ahmet Yaramış, otizm hakkında bilgi verdi.

Otizmin nedeninin günümüze kadar yapılan araştırmalar neticesinde henüz bulunamadığını kaydeden Prof. Dr. Yaramış, genetik ve bazı çevresel faktörlerin otizmin nedeni olarak gösterildiğini, ancak henüz kesin olarak ispatlanmadığını söyledi. Prof. Dr. Yaramış, “Ancak beyin fonksiyonlarını ve hücre iletişimlerini bozan, nadir de olsa bazı genetik, beyin kimya bozuklukları veya epilepsi gibi hastalıklarda otizm bulgularının görüldüğü bilinmektedir. Daha önceden bilinenin aksine günümüzde aşı ile otizm arasında bir ilişkinin olmadığı bilinmektedir. Teşhisi anne karnında mümkün olmayan otizm, kız çocuklarına oranla erkek çocuklarda dört kat daha fazla görülmektedir. Bunun nedeni tam olarak bilinmemektedir. Otizm, yaygın gelişimsel bozuklukların bir alt grubudur. Yaygın gelişimsel diğer bozukluklar ise, asperger sendromu dil gelişimleri otizme göre daha iyi olmaktadır, rett sendromu sadece kız çocuklarında görülen ağır zihinsel geriliği ve baş çevresi küçüklüğü ile seyreden bir genetik hastalıktır. Dezintegratif ilk iki yaşa kadar çocuğun gelişimi normaldir ancak sonrasında otizm benzeri bulgular başlamaktadır” dedi.

Bu belirtilere dikkat

Otizmin en temel belirtisinin, çocukların göz teması kuramadığı olduğunu kaydeden Prof. Dr. Yaramış, “İsmi ile çağrılan çocuklar tepki veremezler ve bunların neredeyse tümünde konuşma problemleri vardır. Bu hastalar ya hiç konuşamazlar veya geç ve problemli konuşurlar. Otistik çocuklar işaret ile isteklerini gösteremezler, iletişim problemleri çok sıktır. Yaşıtları veya büyükler ile iletişim kurmada isteksizdirler. Grup oyunlarına katılamaz ve oyuncaklar ile anlamlı oynayamazlar. Bazı çocuklarda sallanma, el çırpma, kanat çırpma gibi stereotipi denilen nedeni belli olmayan tekrarlayan anormal hareketler veya ışığı açma-kapama gibi takıntılı davranışlar görülebilir.  Otistik çocukların bir diğer önemli belirtisi temastan hoşlanmazlar. Bebeklik çağında bile anne kucağında sakinleşmezler, aksine rahatsız olurlar. Otizmin bilinen bir tedavisi yoktur. Erken yaşta başlanan, aile desteği ile birlikte çocuğun yeteneklerine ve ihtiyaçlarına göre bireysel ve grup olarak özel eğitim programları hazırlanması, uzman kişilerce uygulanması, günümüzde bilinen tek tedavi yöntemidir. Özel eğitim ve ekip çalışmasını gerektiren tedavi uzun sürelidir ve ekipte çocuğun kendi doktoru, özel eğitimcisi, konuşma uzmanı, çocuk psikiyatri veya çocuk nöroloğu mutlaka bulunmalıdır. Uygulanacak olan ilaç tedavileri ise otizme eşlik eden ve varsa mevcut problemleri azaltmaya yöneliktir” diye konuştu.

Kaynak: Otizm.gen.tr

Otizm Tedavisinde Yeni Gelişme : 3 Boyutlu Sanal Dünya

Polonyalı bilim insanları otistik çocuklar ve engellilerin tedavisi için yeni bir uygulama tasarladı. Gliwice Polytechnic Üniversitesi’nden mühendisler, doktorlar ve terapistler, çocuklar için 3 boyutlu bir mağara içinde sanal dünya yaratmak için birlikte çalıştı.

CNN Türk ekranlarında yayınlanan Dünyanın 1001 Hali adlı programda yer alan haber.

 

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocuklar yaz tatilinde ne yapmalı?

dehbDikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocukların ailelerine yaz tatilinde çocuklarına nasıl davranmaları gerektiğin konusunda bilgi veren Psikolog Kübra Yelkenoğlu, bu önemli dönemin çok iyi değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

İlkokul çağında her 100 çocuktan 5’inde görülen dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, çocukların hem okul hem de sosyal hayatını etkiliyor. Yaz tatilini hiperaktif çocukların tedavisi için en uygun yol haritasının belirlenmesi açısından önemli bir fırsat olduğunu belirten Psikolog Kübra Yelkenoğlu, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ile ilgili uyarılarda bulundu.

Erkek çocuklarda daha sık görülüyor

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, kızlara oranla erkeklerde daha sık rastlanan genetik ve biyolojik kökenli psikiyatrik bir rahatsızlıktır. Bu rahatsızlık nedeniyle çocuklar, gelişimine uygun olmayan aşırı hareketlilik, istekleri erteleyememe ve dikkat dağınıklığı sergilemektedir. Aşırı hareketlilik, çocuğun okul hayatında ve sosyal hayatında hem aileleri için hem de öğretmenler açısından önemli bir sorundur. Bu tip çocuklar, kendilerini kontrol etmekte güçlük çekerler. Acelecidirler, akıllarına ilk gelen şeyi yapmak isterler, siz soruyu sorarken o çoktan cevaba geçmiştir. Aceleci oldukları için, ‘bunu yaparsam sonuçları ne olur?’ diye düşünemezler. Sonunu düşünmeden hareket ettikleri için tehlikeli durumlarla karşılaşmaları olasıdır.

Çocuk dikkatini toplayamamasına rağmen eğlendiği bir işle saatlerce uğraşabilir

Dikkat eksikliği görülen çocuklar, uzun süre bir şeye kendilerini vermez, dikkatlerini bir noktada toplamaz. İlgilerini çekmeyen, sıkıcı buldukları işlerle ve zihinsel bir uğraş gerektiren konularda dikkatlerini uzun süre toplayamadıkları için sevdikleri, eğlendikleri işlere saatlerce vakitlerini ayırabilirler. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite sık görülen bir sorundur. Hem dikkat eksikliği hem de aşırı hareketlilik ve dürtüsellik (istekleri erteleyememe) belirgindir. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun görülme sıklığı yaş ilerledikçe düşmektedir. 4-12 yaşlar arasındaki erkeklerin \% 10’unda, kızların ise \% 4’ünde görülmektedir. 13-18 yaşlarına gelindiğinde ise bu oran yarı yarıya düşmektedir.

Çocuğunuz otururken el ve ayaklarını sürekli oynatıyorsa dikkat

Günümüzde yerinde duramayan, derslerine çalışmak istemeyen, enerjisi fazla olan her çocuğa ‘hiperaktif’ etiketi yapıştırılmaktadır. Bu çok yanlış bir değerlendirmedir. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun; davranışsal, fiziksel, bilişsel, duygusal, birçok belirtisi vardır. Bu çocuklar, her şeyi kurcalamak ister, konudan konuya atlar, saygısızca ve küfürlü konuşabilirler. El yazıları genellikle bozuktur, eşyaların üzerinde gezer, sıkıcı buldukları bir işle uğraşırken ya da ders sırasında uzun süre oturamazlar. Bu tip çocuklar, otursalar dahi el ve ayaklarını sürekli oynatırlar. Okula götürecekleri kitaplar, araç-gereçler düzensiz ve eksiktir. Grup içi oyunlarda arkadaşları tarafından istenmezler çünkü kurallardan hoşlanmazlar. Zekaları normal ya da normalin üstünde olsa bile genellikle okul başarıları düşüktür. Ruh halleri değişkendir, çabuk sinirlenirler, depresyon daha sık görülebilir ve duygusal yönden kararsızlıklar yaşarlar. Bazı çocukların görsel algılamalarında problem yaşayabilirler. Konuşma, telaffuz bozukluğu, işitme algılarında yetersizlik görülebilir.

Aile çocuğun olumlu yönlerini ortaya çıkarabileceği bir ortam sunmalı

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu çok rahatsız edici ve olumsuz gibi görünse de olumlu yönleri de vardır. Bu sorunla karşı karşıya gelen çocuklar genellikle enerjik, yaratıcı, arkadaş ortamlarında aranan ve sevilen tiplerdir. Girdikleri ortamlara daha kolay uyum sağlarlar, daha sıcakkanlıdırlar. Ailelerin yapmaları gereken ise; onlara, çocuklarının yapılarını, olumlu özelliklerini ön plana çıkarabilecekleri bir yaşam sağlamalarıdır. Her aile çocuğunun başarılı olmasını ister ve bu konuda ellerinden geleni yapar. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocuklar ise genelde tembel olarak görülür. Aileler bu konuda çaresiz kalır. Bu çocuklar aslında tembel değildir. Ders çalışmaya, sıkıcı işlerle uğraşmaya isteksizlerdir. Sınavlarda çok basit hatalar yapar, sınavlarda ilk soruları başarılı bir şekilde yapsalar dahi sonlara yaklaştıkça hataları artar. Uzun süre derste, sınavda oturamadıkları için akademik başarıları da düşüktür.

Yaz kazalarına karşı dikkatli olun

Hiperaktif ve dikkat eksikliği olan çocuklara doğru yaklaşım çok önemlidir. Aile bu konuda uzman yardımı almalı ve belirlenen plan çerçevesinde çocuğun bu süreci en doğru şekilde atlatması sağlanmalıdır. Yaz aylarında onun sevdiği aktivitelere yönlenmesi sağlanabilir. Ancak tatilde havuz, deniz ve açık alanda istenmeyen olaylar yaşanabileceğinden aile yaz kazalarına karşı çok dikkatli olmalıdır. Küçük ve eğlenceli ödevlerle çocuğa sorumluluk duygusu aşılanabilir. Tüm bunlara ek olarak düzenli takip çok önemlidir.

Kaynak: TRT

Otizm Teşhisinde “Burun Sondajı” Testi

otizm-burunSosyal iletişimde koku duyusunun öneminden hareket eden İsrail’deki Weizmann Ensitütüsü Nörobiyoloji Bölümü Başkanı Noam Sobel, “burun sondajı” testiyle otizm teşhisinde yeni bir adım attı.

Burnumuz iyi ve kötü kokulara nasıl tepki vereceğini iyi bilir, ancak yapılan bir araştırmaya göre, otistik çocukların koku alma duygusu bu genellemeye uymuyor. Çöp ve gül kokularına verecekleri tepkilerle çocukların konuşma yaşına gelmeden otistik olup olmadıkları ölçülebiliyor.

Herhangi bir pastanenin yanından yürüdüğümüzde aldığımız güzel kokulardan dolayı kendimizi ağzımızın suyu akarken buluruz. Ancak bir tuvaletin yanında bu durum tam tersine döner, burnumuzu kapatır

ve derhal uzaklaşmaya çalışırız.

Kokulara tepki vermek, sadece taze bir ekmeği veya temiz bir tuvaleti bulmamıza yardımcı olmaz. “Farkında olmasak da ter veya gözyaşı kokularına da tepki veriyoruz”, diyen uzmanlar, insanların bu şekilde de birbirleriyle iletişim kurduklarını söylüyor.

Current Biology dergisinde yayınlanan yeni araştırmada, koku duyusu ile otizm arasındaki ilişki de incelenmiş.

İsrail’deki Weizmann Ensitütüsü Nörobiyoloji Bölümü Başkanı Noam Sobel, “Sosyal iletişimimizde koku duyusunun ne kadar önemli olduğunu gördük. Sosyal iletişim bilhassa otistik insanlarda değişikliğe uğruyor. Bu durumun en büyük nedeni de koku almadaki farklılıklar,” dedi.

Sobel ayrıca, otistik çocukların iyi veya kötü kokulara verilen refleksel tepkiyi geliştirmede sorun yaşadığını söyledi.

Buna göre otistik çocukların, çürümüş balığa verdikleri tepkiyle çok güzel kokan bir güle verdikleri tepki farklı olmayabilir.

Ağır otistik çocuklarda, örneğin sosyal iletişimi çok zor olan çocukların kötü kokulara güzel kokulardan daha fazla dayandıkları gözlendi.

Sobel ve çalışma arkadaşları, otistik ve otistik olmayan 36 çocuğu ‘burun sondası” adlı bir cihaza bağlamış. Bilgisayar oyunu oynayan çocuklara değişik kokular veren cihaz, çocuklar oyun oynarken alıp verdikleri nefes oranını ölçmüş.

Sobel, “Cihazı çocukların burnuna taktık ve koku vermeye başladık. Çocukların kokuya verdiği tepkiyi ölçtük. Çocuğun konuşmasına gerek yok, konuşmak istemesine gerek yok, herhangi bir şeye katılmasına veya katılmak istemesine de gerek yok” dedi.

Konuşmak veya hareket etmek yapılan testler için bir

zorunluluk olmadığı için, Soebel, bu koku testinin aslında konuşamayan bebekler için de yapılabileceğini söylüyor. Böylelikle bebeklerin otistik olup olmadığı test edilebilir. Sadece hoş olmayan kokulara verecekleri tepkilerle, araştırmacılar bebeklerin otistik olup olmadıklarını yüzde 81 doğruluk oranıyla tespit edebiliyor.

Sobel, koku testinin ileride yapılan testler arasında yerini alacağını söyledi. Uzman, sosyal ilişkilerinde hataların gözlenmeye başladığı 14-24 aylar arasından daha önce de doktorların sadece koku testini yaparak çocukların bebek yaşlarında otistik olup-olmadıklarını ölçebileceğini söyledi.

Otizm Speaks adlı sivil toplum örgütünden Lucia Murillo, “Erken tespit sayesinde aileler çocukların ihtiyaçlarını karşılamak için doğru kaynak ve tedbirleri alabilecekler,” dedi.

Murillo, “Erken tespitin önemi hakkında konuşmaya gerek yok. Çocuğun yaşayacağı zorluklar ve zayıflıklar üzerinde çalışarak, becerilerini ve yeteneklerini geliştirmeye erken zamanlarda başlanabilir,” dedi.

Her 160 çocuktan biri otistik olarak doğuyor, bu nedenle dünyadaki bütün aileler, doktor Sobel’in geliştirdiği test aracılığıyla, erken tespit edilen çocuklarına erken müdahale ederek yardım edebilir.

Kaynak: Otizm

Konuşamayan otizimli gence “komando olmak ister misiniz” sorusu

askerlik-otizmEngelli bireylerin hastanelerden aldıkları engelli raporlarına rağmen askerlik yapamayacaklarını ispatlamak zorunda kalmaları birçok mağduriyet yaşanmasına neden oluyor.

Bu durumun son örneklerinden biri de ismini vermek istemeyen 20 yaşındaki otizmli bir bireye ait. Yüzde 80 zihinsel engelli raporu olan, mahkemece ailesinin vesayeti altındaki genç şimdi de askeriyeden engel raporu almak zorunda.

Üçüncü kez rapor almak zorunda

bianet’e konuşan otizmli bireyin annesi yaşadıkları süreci şöyle anlattı:

“Bir otele gitmiştik. GBT’de asker kaçacağı olarak göründüğü için sabaha karşı iki polis geldi. Oğlumla görüşmek istediler. Eşim, engelli raporunu ayrıca vesayet için açtığımız davada adli tıpın verdiği raporu göstermesine rağmen ‘illa göreceğiz’ diye tutturdular. Çocuk korktu tabii, babasına sarıldı. Prosedürü bilmiyoruz. Elinizde ne raporu olursa olsun askerlik çağına geldiğinde mutlaka askerlik şubeye gidip yeniden heyet raporu almak gerekiyormuş.

Askeriye ya sahte raporsa diyor

“Askerlik şubesine gittik. Oğlum otizmli olduğundan dolayı hiç konuşamıyor. Oradaki memur ‘Komando olmak ister misiniz’ diye soruyor. Benim de sinirlerim boşandı. İronik şekilde ‘evet en büyük hayali komando olmak’ dedim. Bunu espiri sanıp güldüler. Biz otizmli anneleri bu süreçlere çok alışık olduğumuz için artık kızmıyoruz bile.

“GATA’da rapor alma sürecimiz başladı. Askeriye diyor ki ‘Mağduriyetinizi anlıyoruz. Ancak sürekli sahte rapor alımları oluyor. Bunun önüne geçmek için kendimiz rapor vermek zorundayız’. Sonuçta oğluma yeniden zeka testi yapıldı, aile görüşmesi yapıldı. Uzun kuyruklarda beklendi. Oğlum çok korktu. Duygusal olarak çok yıpratıcı bir süreçti. GATA koridorunu görmeliydiniz, bir sürü öfke nöbeti geçiren engelli vardı. İnsanlık dışı bir durum bu. Sistemde çok ciddi bir sorun var. Biz üçüncü kez oğlumuzun engelli olduğunu ispatlamaya çalışıyoruz. Bunun çözülmesi gerekiyor.”

Epilepsi hastasının nöbet geçirmesi bekleniyor

Engelsiz Hayat Dayanışma Derneği Başkanı Adem Kuyumcu, askeriyenin devletin verdiği raporlara güvenmemesinin eziyetini engellilerin ve ailelerinin çektiğine dikkat çekerek  sadece otizmlilerin değil, diğer engelli gruplarının da askere gidemez raporu almak için ciddi sıkıntılar yaşadığına dikkat çekiyor.

“Ağabeyim epilepsi hastasıydı. Askerlik çağı gelince askeriye raporlarını göstermemize rağmen ‘biz nöbet geçirdiğini görmeden inanmayız’ dediler. Bir ay Kasımpaşa Hastanesi’nde kaldı, epilepsi ilaçlarını kesip nöbet geçirip geçirmediğini kontrol ettiler. Dört kez çok ağır nöbet geçirince ikna oldular. Bu çok yıpratıcı bir süreç.

Üç bakanlık çözüm bulmalı

“Askeriye bir yandan engellileri mutlu etmek için onları bir günlük sembolik asker yapıyor. Öte yandan ise engelli olduklarını ispatlamaları için eziyetli bir sürece sokuyor. Engelli raporunu Sağlık Bakanlığı veriyor, engelli verileri Aile Bakanlığı’nda tutuluyor,  askere Milli Savunma Bakanlığı çağırıyor. Devlet kendi kurumlarının verdiği rapora güvenmek zorunda. Üç bakanlık ortaklığında bu soruna acil çözüm bulunmalı.”

Kaynak: Nilay Vardar BİANET

Otizm Sendromlu Çocuğun Annesi, Yazdığı Mektupla Tüm Dünyayı Gözyaşlarına Boğdu

timothyKanada’da yaşayan ve otizm sendromlu Timothy’nin annesi, yazdığı mektupla herkesi gözyaşlarına boğdu. Genç anne, oğlu özelinde paylaşımlar yaptığı blogunda, Timothy’nin okul arkadaşı Carther’ın annesine yazdığı mektubu paylaştı.

“Sevgili (Süper harika) anne” diye başlayan duygu yüklü mektup oğlunun birçok doğum günü partisine çağrıldığını ama hiçbirine gidemediğini anlatıyor.

“Sevgili (Süper harika) anne,

Siz beni tanımıyorsunuz ama ben sizi tanıyorum. Oğlum Timothy, okulda sizin oğlunuzun yanında oturuyor. Timothy’nin otizm sendromu var. Ve 7 yaşında, oyun oynamayı çok seven bir çocuk. Okulda ekstra yardıma ihtiyacı oluyor ve bazen burnunun altında ne olduğundan bile haberi olmuyor.”

Arkadaş edinmek isteyen, ancak bunu nasıl yapacağını bilmeyen oğlunun sesi olan anne, tüm hislerini katarak oğlunun yaşadıklarını mektuba yazmış.

 

“Bazen arkadaşı olsun istiyor ama nasıl edineceğini bilmiyor.

Oyun oynamak istiyor ama bunu nasıl soracağını bilmiyor.

Bir şeylere dahil olmak istiyor ama nasıl yapacağını bilmiyor.”

Çocukları otizmle başa çıkmayan ailelerin sesi olan anne, diğer çocukların aslında yanlarında istemedikleri bir çocuğa sahip olduklarını bildiğini anlatmış.

“Biz, özel ihtiyaçları olan çocukların aileleri olarak çocuklarımızın sosyal ilişkilerden, arkadaşlıklardan mahrum kaldıklarında nasıl üzüldüklerini çok iyi biliyoruz. Spor organizasyonları, oyun oynama randevuları, pijama partileri ve şaşalı doğum günü partileri… Ve oğlum bütün kalbiyle istese de bu partilerin tek bir tanesine bile katılamadı. Geçtiğimiz birkaç yılda sayısız davet aldık ama çocukların çoğu bütün sınıfı çağırsa da yanlarında görmek istediği ailelerden biri olmadığımızı biliyorduk. Sakın beni yanlış anlamayın, yine de teşekkür ederim. Ama hepsini kibarca reddettik.”

7 yaşındaki Timothy’nin aldığı bir davet, annesini bu mektubu yazmaya iten sebep olmuş.

Notta, “Carther okulda Timothy’nin yanında oturuyor ve bana sürekli onu anlatıyor. Umarız Timothy gelebilir. Doğum günü için büyük bir kale kiralıyoruz. Ayrıca içi su dolu balonlarımız olacak ve su savaşı yapacağız. Eğer kalabalık Timothy’e fazla gelecekse, belki diğer çocuklardan daha erken gelebilir. Lütfen haber verin. Bir plan yapalım,” yazıyormuş.

Carther’ın annesi, bu davetle tam da Timothy’nin ihtiyacı olanı aileye sunmuş. Timothy’nin annesi de, Carther’ın nasıl kocaman bir boşluğu doldurduğunu anlatmış.

“Siz bu notta belki de hiç bilmeden tam olarak benim ihtiyacım olan şeyi yazmıştınız. Sizin oğlunuz sayesinde Timothy kendisini dışlanmamış hissediyor. Sizin oğlunuz sayesinde o kendisinin istendiğini hissediyor. Sizin oğlunuz sayesinde onun da artık bir sesi var. Ve bilmenizi istiyorum ki sayenizde bir günün daha üstesinden gelebilirim. Sayenizde bir başka randevuya katılabilirim. Sayenizde bir sürü göz  bizi dikizliyor ve daha çok soru soruyor olabilir. Sayenizde Timothy’nin geleceği için umudum var. Sadece size oğlunuzla birlikte harika bir iş yaptığınızı söylemek istiyorum.”

Timothy’nin annesi, ilk kez bir davete evet demenin mutluluğu ile aileye sonsuz teşekkürlerini de iletmiş… Umarız, tüm ebeveynler çocuklarına aynı farkındalığı aşılayabilirler…

“Ve bu anne ilk defa “Kesinlikle evet” diyecek. Gelmek için sabırsızlanıyoruz.

Sevgiler,

Timothy’nin şükran dolu annesi…”

otizm-mektup

Kaynak: Asosya