Hamileyken Bebeğinizin Tüm Hayatını, Yedikleriniz Etkiliyor

hamile-otizmUzmanlar, anne adaylarının hamilelik sırasında beslenmesinin, bebeklerinin DNA’sında önemli değişiklikler oluşturduğunu belirtiyor.

Bebeklerinin uzun vadeli sağlık durumunda etkili olduğu için annelerin beslenme tavsiyelerini dikkatle izlemesi gerektiğinin altını çizen uzmanlar, genlerimizi değiştiremesek bile, yaşam tarzımızın genlerimizin nasıl işleyeceğini etkileyebildiğine dikkat çekiyor.Genlerin kendilerinde değişiklik olmadan, fonksiyonlarını değiştirebilen kalıtımsal değişimlerden söz eden uzmanlar, genin değişmediğini yaptığımız bazı şeylerin, örneğin yaşam tarzımızın, genin nasıl fonksiyon yapacağını etkileyebildiğini ve bunların da kalıtımsal olabildiğini söylüyor.Epigenetik, bebeğin anne karnındaki çevresel ortamının dünyaya geldikten sonraki sağlığına etkisi olarak tanımlanabilir. Anne karnında iken, annenin aldığı besinler ve algıladığı sesler gibi diğer etkenler bebeğin hayatında Alzheimer, kalp, şeker, infertilite gibi hastalılıklara sebep olabiliyor.

Hamileyken yetersiz düzeyde karbonhidrat tüketmek, bebeğin genlerinde bazı unsurların değişmesine yol açıyor.Bu değişikliklerin görüldüğü bebekler, yaşamlarının ileriki aşamalarında daha çok kilo alıyor. Yani anne adayı yetersiz karbonhidratlı bir beslenmeye geçerse, çocuğunun kilo alma riskini artırıyor. Anne karnındayken çocuk yetersiz beslenirse, çocuk ileride şişmanlık, şeker hastalığı gibi risklerle karşılaşabiliyor.Anne baba adayları için D vitamini, iyot, Omega 3, B12 vitamini, folik asit, A vitamini ve demir eksikliklerinin giderilmesi büyük önem taşıyor.Yanlış beslenme, ağır metaller, kimyasal ve biyolojik toksinlere maruz kalan anne karnında bebeğin, doğduktan sonra erişkin dönemde bu olumsuz çevresel koşullardan etkilenerek yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kalp damar hastalığı gibi sorunların yanında zeka geriliği, otizm ve davranış bozukluğu gibi sorunlar yaşamasına da yol açabiliyor.

Çevresel kimyasal kirleticilerden PCB poliklorine bifeniller, dioksinler, kurşun, civa, bisfenol A ve perstisitler gibi endokrin bozucular çocuklarda işitme ve konuşma bozukluklarına, eğitimde başarısızlığın yanında gebelik sırasında benzer durumlara maruz kalındığında ise ileriki yıllarda bebeğin üreme sorunlarıyla karşılaşma olasılığını arttırmaktadır. Anne hamile iken çok kırmızı et tüketirse, bebek erkek ise, bu gelecekte sperm sayısını olumsuz yönde etkileyebiliyor.Bu nedenle uzmanlar kadınların, özellikle hamile kadınların beslenme ve yaşam tarzları konusunda daha çok bilinçlendirilmesi gerektiğini belirtiyor. Bebekler anne karnında 30. hafta itibariyle duymaya başlıyor. Anne 30. haftadan sonra klasik müzik dinlerken eğer rahatsız oluyorsa, bebek doğduktan sonra klasik müzik duyduğunda huysuzlandığı gözlemleniyor.

Uzmanların teorisine göre, anne karnında gelişimini sürdüren bebek, dünyaya geldiğinde karşılaşacağı ortama hazırlıklı olmaya çalışıyor ve DNA’sında buna göre değişiklikler oluyor. Karbonhidratı yetersiz bir ortamda gelişen bebek, yeterli besin olmadığı varsayımıyla vücudunu depolamaya programlıyor. Daha önce hayvanlarda yapılan çalışmalarda da beslenmenin gen işlevlerinde değişiklik yaratabildiği belirlenmişti. Buna, Epigenetik değişim deniyor.

Bu alana eğilen uzmanlar ise çevre ile genlerin nasıl bir etkileşim içinde olduğunu anlamaya çalışıyor.Uzmanlar bu araştırmaların, Epigenetik değişimlerin kısmen de olsa yaşamın ilk dönemleri ile daha sonraki hastalıklar arasında bağlantı oluşturduğuna ilişkin önemli kanıtlar sunduğunu söylerken, bunun kadınların gelecek nesillerin sağlığını iyileştirebilmek için beslenme konusunda daha fazla desteğe ihtiyacı olduğunu gösterdiği görüşünde.

Kaynak:UrfadaBugün

Küçük Sırlarla Bakım ve Bilgilendirme Etkinliği

Otizm’li ve Down Sendrom’lu çocuğu olan anneler, engelli hanımlar, engelli yakını hanımlar, çocuklarımıza emek veren eğitimciler için ” Küçük Sırlarla Bakım ve Bilgilendirme etkinliği ” Engelsiz Hayat dayanışma derneği ile Este World Estetik ve Plastik Cerrahi grubunun ortak etkinliğidir.

Tarih: 03 Haziran 2013, Pazartesi günü,

Saat: 10:00 – 13:00 arası,

Katılım için kesin kayıt zorunludur.

Etkinlik detayları ekli afişte görülebilir.

 engelsizhayat_esteworld

Damar Tanıma 1 Yıl Daha Ertelendi!

damar-tanima24 Mayıs 2013 CUMA günü Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmelikte Damar Tanıma Sistemi 1 yıl ertelenmiştir.
Resmî Gazete

Sayı : 28656

YÖNETMELİK

Millî Eğitim Bakanlığından:

MİLLȊ EĞİTİM BAKANLIĞI ÖZEL EĞİTİM KURUMLARI YÖNETMELİĞİNDE

DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK

MADDE 1 – 18/5/2012 tarihli ve 28296 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Kurumları Yönetmeliğinde geçen “özürlüler” ibareleri “engelliler”, “özürlü” ibareleri “engelli”, “özür” ibareleri “engel” ve “özürlünün” ibaresi “engellinin” olarak değiştirilmiştir.

MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 24 üncü maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(4) Doğal afetler veya çeşitli nedenlerle Bakanlık, valilik ya da kaymakamlıkça alınacak tatil kararları nedeniyle yapılamayan eğitimler öncelikle ay içerisinde bunun mümkün olmaması durumunda takip eden ayda yapılır.”

MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 29 uncu maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“g) Devam zorunluluğu bulunan okullarda kayıtlı olan zorunlu eğitim çağındaki engelli bireyin eğitimine devam etmesi,”

MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin 34 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde geçen “bir yıl” ibaresi “iki yıl” olarak değiştirilmiştir.

MADDE 5 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 6 – Bu Yönetmelik hükümlerini Millî Eğitim Bakanı yürütür.

Özel eğitim okullarında resim normu nasıl belirlenir?

otizmMilli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği “Bulunduğu okulun veya kurumun eğitim programını uygulayan özel eğitim sınıfları” başlıklı 26. maddesi; “1- Zorunlu öğrenim çağındaki bireylerden ilköğretim kurumları programlarını veya ortaöğretim kurumları programlarını takip edebilecek durumda olan bireyler için açılan özel eğitim sınıflarında, eğitim ve öğretim hizmetlerinin yürütülmesinde aşağıdaki hususlar dikkate alınır:

c) Görme ve işitme yetersizliği olan öğrenciler için açılan sınıflarda birleştirilmiş sınıf uygulaması yapılır ve bu öğrencilerin 5 inci sınıftan itibaren akranlarıyla aynı sınıfta eğitim görmeleri sağlanır. 1-4’üncü sınıflarda dersler sınıf öğretmenleri tarafından okutulur. Ancak, yabancı dil ile din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin alan öğretmenlerince okutulması esastır. Alan öğretmeni tarafından okutulan derslere sınıf öğretmeni de katılır.

ç) Zihinsel yetersizliği veya otizmi olan öğrenciler için açılan 1-4 ve 5-8 inci sınıflarda birleştirilmiş sınıf uygulaması yapılır. 1-4 ve 5-8 inci sınıflarda dersler sınıf öğretmenleri tarafından okutulur. Ancak, özel yetenek gerektiren dersler ile din kültürü ve ahlak bilgisi ve yabancı dil derslerinin alan öğretmenleri tarafından okutulması esastır. Alan öğretmeni tarafından okutulan derslere sınıf öğretmeni de katılır.” hükümlerine göre görme ve işitme yetersizliği olan öğrenciler için açılan sınıflarda yabancı dil ile din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin alan öğretmenlerince okutulması ve Zihinsel yetersizliği veya otizmi olan öğrenciler için açılan sınıflarda özel yetenek gerektiren dersler ile din kültürü ve ahlak bilgisi ve yabancı dil derslerinin alan öğretmenleri tarafından okutulmasının esas olduğu kayıt altına alınmıştır.

Dolayısıyla bu tür okullardaki özel yetenek gerektiren dersler ile din kültürü ve ahlak bilgisi ve yabancı dil derslerinin norm kadroda gösterilerek bu kadrolardaki öğretmenlerin normla ilişkilendirilmesi gerekmektedir.

Örneğin: Bir Özel Eğitim Uygulama Merkezinde 12 saat resim iş dersi ve bu okulda bir adet resim iş öğretmeni bulunmaktadır. Bu öğretmen Resim-iş dersi norm kadrosu ile ilişkilendirilmesi gerekmektedir.

Ahmet KANDEMİR

Kaynak:HaberKamu

Birlikte ağlamak güzel, Özel gereksinimli çocukları olan anneler her perşembe bir araya geliyor

birlikte-aglamak-guzelAdım Arzu Gökçe, yedi yaşında asperger sendromu olan bir kızım var, okulda sıkıntılar yaşıyoruz…

Ben Yakut Benal üç çocuk annesiyim ikizlerimden biri Cerebral Palsyli kaynaştırıma eğitimimizle ilgili sıkıntılarımız var…

İrem Afşin , sekiz yıldır otizim dünyasındayız , asperger sendromu olan bir oğlum var. En büyük sorunlardan biri ayrımcılık.

Adım Ülkü, 14 ve 7 yaşlarında iki oğlum var. Küçük oğlumun doğduğunda ayaklarında bir problem vardı, tabanları içe dönüktü. ‘Pes ekinovarus’ deniyor, uzun süren tedavilerden sonra şimdi cimnastik yapıyor….

Bir masa etrafında toplanan 15 kişi önce sırayla kendini tanıtıyor ardından yorgunluklarını, umutlarını, korkularını paylaşıyor, birbirine destek veriyor, sorunlara yönelik neler yapılabileceğiyle ilgili kafa yoruyorlar. Aralarında özel gereksinimli çocukları olanlar da var, gelişimi doğal seyrinde devam eden çocukları olan da… Kimi zaman hep birlikte gözleri doluyor kimi zaman umutla gülümsüyor dudaklar, birinin yaşadığı diğerine güç veriyor. Ne teşhisi aldıklarında yaşadıkları kabullenememe, ne çevrelerinin tepkisi ve içine düştükleri yalnızlık ne uzun ve pahalı tedaviler hiçbiri ayrımcılık kadar can sıkıcı ve üzücü değil anneler için. Ortak dilleri annelik. Onlar ‘perşembe anneleri’.

11 yıllık özel eğitim öğretmeni olan Aylin Çalışkan, üniversitede özel eğitim formasyonu alırken kendilerine tavsiye edilen ‘Bayan Perşembeler’ kitabından feyz alarak yola çıktı. Kitapta özel eğitim gereksinimli çocukların her perşembe toplanan annelerinin sohbetleri vardı. “Birlikte ağlamak güzel” diyen Çalışkan özel eğitim öğretmenliği yaparken kendi öğrencilerinin annelerini toplamaya başladı. Sonra anne oldu, bir blog açtı. Namı diğer ‘Aylin Anne’ bu blogda seslerini duyurabilmek için ‘Perşembe Anneleri’ adı altında röportajlar yayımlamaya başladı. Sonra da buluşmalar başladı. Özel çocukları olan anneler ve onlara destek vermek isteyen anneler bir araya geldi. Çalışkan İzmir ’de yaşadığı için genelde bu kentte yapılan ‘Perşembe Anneleri’nin 4. toplantısı bu kez İstanbul ’daydı. Ben de gazeteci kimliğimden öte bir anne olarak ‘oradaydım.’

Yasada güzel pratikte kötü

Masadakiler kendilerini birbir tanıtıyor. Mücadele, yorgunluk hepsi bir arada. Arzu Gökçe’nin 7 yaşındaki kızında ‘asperger sendromu’ var. Bir devlet okulunda kaynaştırma eğitimi alıyor. Okul bulmak çok kolay olmamış. Gökçe çocuğunun farklıklarının anlaşılmasını istiyor. Öğretmeninin yazdığı bir notu üzüntüyle anlatıyor: “Sayın veli çocuğunuz bütün gün oturuyor, bir şey yapmıyor.”

Yakut Benal’ın üç çocuğu var, ikizlerinden kızı Deniz, ‘Cerebral Palsyli’ . Psikolojik danışman Benal, işinden ayrılmış. Son iki yıldır ilköğretim birinci sınıfa giden kızının fizyoterapisini kendi yapıyor. Benal, kaynaştırma eğitimi için yasal düzenlemelerin iyi durumda olmasına rağmen uygulamada sorunlar olduğunu söylüyor. Zira bazı okullar ya bahanelerle ya da kırıcı bir şekilde çocukları reddediyor.

Eğitim eşittir tedavi

Benal, sorunun okula başlamakla bitmediğini söylüyor: “Okula girmekle bitmiyor, sınıfta bir köşede oturuyoruz. Kaynaştırma öğrencisi için bireysel eğitim planı (BEP) hazırlanmalı. Sorunların çözümünde okul yönetiminin duruşu çok önemli. Gelişimi doğal seyrinde olan bir çocuk için özel gereksinimli bir çocuk ile birlikte olması çok önemli, bir hayat deneyimi. Ben iki oğlumu engelli kardeşleri olduğu için şanslı görüyorum. Tüm annelere bunu anlatmalı.

Otizmli çocukları olan kadınların ‘anneler buluşuyor’ toplantıları için yakında kurulacak ‘Otizm Dostları Derneği’nin çalışmalarını yürüten İrem Afşin, ‘Eğitim eşittir tedavi’ derken, en büyük sorunun ayrımcılık olduğunu vurguluyor. Özel gereksinimli çocukların temel hakkı olan eğitimi alırken, diğer velilerinin de destek vermesi gerektiğini söyleyen Afşin, “Sınıftaki bir iki anne ‘O da bu sınıfta okuyacak’ dese bu kadar sorun yaşamayabilirdim” diyor.

Kaynak:Haber: UMAY AKTAŞ SALMAN – [email protected] / Arşivi

Otizm rahatsızlığı olan kişiler, SAP AG şirketinde IP uzmanı olarak işe başlayabilir.

IP-alaninda-otizmŞirket bu girişimiyle rekabet edebilirliğini yükseltmeyi hedefliyor. Haberi duyuran SAP AG ayrıca, otistiklerin arasında nadir rastlanan yetenekler bulunduğunu da ifade etti.

Kurum yönetimine yönelik program sağlayan ve 130 ülkede faaliyet gösteren dünyaca ünlü şirket, projenin gerçekleştirilmesi için otistik kişileri ileri teknoloji alanına çekmek istiyor. SAP AG, amacına yönelik bu tür hizmet sağlayan Specialisterne kuruluşu ile sözleşme imzaladı. Kuruluş tarafından seçilecek kişiler SAP’ta program test mühendisi, programcı ve veri kalite seviyesi uzmanları olarak atanacak.

SAP AG şirketinin Yönetim Kurulu üyesi Luisa Delgado, “Düşünme tarzları farklı olan insanlar SAP şirketine inovasyonları motive etmek ve 21. yüzyılın sorunları ile başa çıkmakta yardımcı olacak.” dedi.

SAP, 2020 yılına doğru şirkette çalışan otistik personelin sayısını tüm personelinin %1 oranına yükseltmeyi düşünüyor.

Kaynak:AnkaraHaber

Engellileri anlamak için gönüllü engelli oldular

engellileri-anlamak-icin-engelli-oldularEngelliler Haftası nedeni ile Manisa Merkezde bulunan Magnesia AVM’de farkındalık yaratmak amacıyla 1 Dakikalığına Benim Yerime Geçer Misin? sloganı ile ‘Sen Engellensen Projesi’ uygulandı. Spina Bifida Derneği Manisa İl Temsilciliği organizasyonunda gerçekleştirilen etkinlikte sağlam vatandaşlar tekerlekli sandalyeye oturdu.

10-16 Mayıs tarihleri arasında kutlanan Engelliler Haftası kapsamında farkındalık yaratacak etkinlik düzenlendi. Sen Engellensen Projesi kapsamında 1 Dakikalığına Benim Yerime Geçer Misin? sloganı ile yapılan etkinlik Magnisa AVM’de gerçekleştirildi. Spina Bifida Derneği Manisa İl Temsilciliği organizasyonunda gerçekleştirilen etkinliğe Altı Nokta Körler Derneği Manisa Şubesi, Manisa Bedensel Engelliler Derneği, Manisa Otizm Derneği, Manisa Otistik Bireyler ve Engelsiz Aileler Derneği, Manisa Zihinsel Engellileri Eğitme ve Koruma Derneği ve Zihinsel Engelli Çocuklar Eğitim Vakfı (ZİÇEV) yer aldı.

Proje kapsamında sağlam vatandaşlar engellilerin yaşadıkları sıkıntıları anlayabilmek için tekerlekli sandalyeye oturdu, gözlük takarak beyaz bastonla yürüdü. Böylece kısa bir süreliğine de olsa engellilerin yaşadığı sıkıntıları, sorunları yaşamış oldular. Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürü Murat Konan da tekerlekli sandalyeye oturup, beyaz bastonla yürüdü ve engellilere destek verdi. Uygulanan proje hakkında bilgi veren Spina Bifida Derneği Manisa İl Temsilcisi Burçin Peker, “Burada insanlara engelli olsalardı nasıl bir hayatları olacaktı onu göstermeye çalıştık. Bizleri daha yakından tanımalarına ve anlamalarına çalışıyoruz. Sağlam bir vatandaşın gözlerini kapatması ona çok korkunç gelir. Bir koltuk değneği kullandığınız zaman zorluğu orada anlarsınız. Hissettiklerini öğrendiğiniz zaman anlarsınız. Biz insanlara bunları gösterip, hayatımızın korkunç olmadığını, bununla da yaşanabildiğini, farklı yollar bulduğumuzu ve hayatın bizim için biraz zor olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Farkındalık yaratmak için bütün derneklerle bir araya geldik. Engelli derneklerle bir arada olup, sosyal yaşamda da var olduğumuzu göstermek için buradayız. İnsanlar burada farklı bir dünya olduğunu keşfettiler. Manisa’da ilk kez halka böyle bir uygulama yapılıyor” dedi.

Kaynak:GazeteYarın

Bir Köşe Yazarından Özel Çocuklar ve Annelerine

23545Anneler Günü’nü kutlamak için bir araya gelmişlerdi. Onlara bakanlara, farklı düşünenlere ve hayata inat hep bir arada olacaklarının sinyallerini veriyorlardı.

Mutluydu onlar, mutlu oldukları gözlerinden okunuyordu. Çünkü yürekleri pırıl pırıl, tertemizdi. Etkinlik başlamadan bir de minicik Gamze o büyük yüreğiyle çalan şarkılara öyle bir eşlik ediyordu ki, maskotu olmuştu resmen Anneler Günü’nün. Ömer’le konuştum bir de program başlamadan, ön tarafta oturmaktan sıkılmış ve en arkada biraz dinlenmeyi seçmişti, “Annen nerede senin?” diye sordum, “Bak, önde” dedi, yanlış tarafa baktığımı anladı ve o kadar kibar bir sesle “Yanlış tarafa bakıyorsun, bak ön tarafta arkadaşlarıyla konuşuyor” dedi. Tam o sırada annesi fark etti Ömer’in arkada oturduğunu, “Gel annecim yanıma” dedi. Ömer de hiç ikiletmeden gitti, annesinin yanına oturdu.

O kadar bütünleşmiş ki oradaki insanlar, dertleri aynı çünkü aslında dert demek yanlış. Amaçları aynı onların, onlar “amaç arkadaşları” olmuşlar artık. Kapıdan biri giriyor ve içeride oturanlar sanki orası onların kendi evleriymiş gibi ayağa kalkıyorlar, onları sıcacık kucakları ile karşılıyorlar. Çocuklar deseniz, annelerinin yanında oturmuşlar, sessizce annelerini üzmeden sahneye çıkacakları vakti bekliyorlar. Kimlerden mi bahsediyorum? Özel çocuklarımızdan, ben onlara engelli denmesini kabul etmiyorum. Sakat ve özürlü denmesi de kanıma dokunuyor. Özürlü ne demek, kim çıkarmış ki bu lafı? Onların özürlük bir durumu yok ki. Bizim var onlardan özür dilememiz gereken yerler. Toplumsal yaşantıyı onlara göre uyduramadığımız için özür dilemeliyiz mesela, sokakta rahat yürüyemedikleri için özür dilemeliyiz, etrafta onların ne kadar narin olduklarını bilmeden onlara tuhaf tuhaf bakan, annelerinin canını acıtan insanlar için özür dilemeliyiz, okullarını hala bir düzene oturtamadığımız için özür dilemeliyiz. Ama kim yapacak ki bunları? 3-5 kişi yetmez, toplumun çoğunluğu gerekir onlar için. Onlar kadar samimi olabilmek için, toplumun daha çok bilinçlenmesine ihtiyaç var.

Benim çocuklarım, benim annelerim

Deniz Yıldızı Zihinsel Engelliler Derneği onlarla bir araya gelmemi sağladı. Anneler Günü kutlaması için Ordu Belediyesi Karadeniz Tiyatrosu’nda buluştu o özel çocuklar ve özel anneler. Etkinliğin adı “Ben Anneyim” ama bence “Ben Özel Bir Anneyim” olmalıydı. Onlar gerçekten özeldi çünkü. Bu duygularını da konuşurken ağlamalarında daha da çok belli ettiler. Önce kürsüye derneğin başkanı Emine Alp Kahraman çıktı. Böyle güçlü kadınları görmeyi her zaman için çok sevmişimdir. Emine Hanım’ın sesi o kadar gür çıkıyordu ki, kendi normal çocuklara sahip olmasına rağmen o kadar benimsemişti ki o özel insanları. “Ben anneliği onlardan öğrendim” derken de anlatıyordu zaten onları nasıl benimsediğini. “Benim çocuklarım, benim annelerim” diye o kadar gür ve içten konuşuyordu ki, “Benim annelerime ses verin, benim annelerimi anlayın, benim annelerime yardım edin” diye. Özel çocuklara tepkilerin nasıl olduğundan, bu annelerin o tepkilerle nasıl başa çıktığından bahsetti Kahraman; “Ben iki sağlam çocuk annesi bir özel eğitim öğretmeniyim. Benim annelerim her şeyden daha kıymetli. Rehabilitasyon zamanları, bu özel çocukların yetişmesi zor ve sabırlı bir zaman gerektiriyor. Çocukla devamlı ilgilenmek gerekiyor. Çocukların çok sorunu var. Çocukları belirlediğimiz yolda yürütebilmek için çalışıyoruz. Daha 6 aylık bir derneğiz ve çok yol kattettik. Her kadın yaradılışının farkında olmak zorunda. Biz kadın olarak sadece kendimizi düşünmek üzere yaratılmadık. İnsansak, hele bir de kadınsak, bir de anneysek herkese bakmamız gerekiyor. Lütfen benim annelerime ve çocuklarıma güç verin”

 

O çocuk senin de olabilirdi

“Kaynaştırma eğitimi var ama ya öğretmen istemiyor bu özel çocukları ya da diğer veliler. Servislerde bile sorun çıkıyor. Engelli çocukların hakları için bir araya gelmeyen kadınlar engelli çocukları normal çocuklarla aynı servise almamak için bir araya gelip imza topluyorlar. Bunu vicdanınıza bir sorun. O engelli çocuk senin de olabilirdi. Böyle olaylar görünce bazen kadın olmaktan utanıyorum. Yazarkasanın sesinden beyni uğuldayan çocuğun annesi sen de olabilirdin. İki çocuk büyüttüm, ben anneliği bu annelerden öğrendim. Bizim en büyük derdimiz çocuklarımızın ateşinin 39 dereceye çıkmasıyken bu kadınların neler yaşadığını siz düşünün.” dedi Kahraman sanki kendi çocuklarıymış da o çekmiş tüm acıları.

Damdan Düşen Bireyler

Özel anneler çıktılar kürsüye sonra bir bir, ne yaşadıklarını, nasıl yaşadıklarını, kim için yaşadıklarını anlattılar ağlayarak özel çocuklarının karşısında.   Engelli Ozan’ın annesi Ayşe Sunay, kızı 5 yaşındayken oğluna hamile kaldığını belirterek gözyaşları içinde yaşadığı sıkıntıları anlattı: “Down sendromlu bir çocuğun var dediler. Her sıkıntıyı beraber yaşadık. Biz sevinçlerimizi hep birlikte yaşayalım. Damdan düşen bireyler olarak damdan düşenlerin yanında olacağız.”  Ayşe Anne, o kadar doğru söylemişti ki; damdan düşen bireyler damdan düşenlere yardım etmeliydi. Ama sadece damdan düşenlerle olmazdı bu iş, herkes gerekiyordu bu iş için.

“Ben Emirhan’ın annesiyim”

Emirhan’ın annesi Aysun Günaydın, “Salonda hep anneler var, keşke biraz babalar da olsaydı. 47 yaşında 3 çocuk annesiyim. Ama ben diğer çocuklarımdan çok Emirhan’ın annesiyim. Ben onun gözyaşları, onun hayalleri oldum. 35 yaşındayken engelli bir çocuk doğuracağımı öğrendim. Spina bifida denen bir hastalıktı bu ve doktorlar bana zaten 2 çocuğa sahip olduğumu üçüncüye hiç gerek olmadığını söyleyerek aldırmam gerektiğini söylediler ama ben Emirhan’ı dünyaya getirmekten hiç pişman olmadım. Benim için her şeyin cevabı onun yüreğiydi. Emirhan bunları senin yanında anlattığım için özür dilerim.” diyerek Emirhan’a ne kadar değer verdiğini belirtiyordu. Hangi anne evlatlarını birbirinden ayırırdı ki? O ayırıyordu işte, “Ben Emirhanımın annesiyim” diyordu.

“Niye Ben?” dedim

Down sendromlu bir başka çocuk annesi Nihal Deniz, engelli çocuğu olduğunu öğrenince çok şaşırdığını belirterek “Niye ben? dedim. Herkes birbirinden sakladı önce bu durumu, ben çocuğum biraz büyüyünce ev ve hastane arasında gidip gelmeye başladım. Çünkü kimsenin bana soru sormasını istemiyordum. Ertunç şu an 24 yaşında ve o benim her şeyim, o çok özel biri. Ertunç seni çok seviyorum” diyerek gözyaşlarını tutamadı. Ertunç’un o anda annesine öyle bir bakışı vardı ki nasıl özel biri olduğunu belli ediyordu. Ertunç özeldi, bembeyaz gömleğinin içinde askerliğini de yapmış tertemiz bir delikanlıydı. Ve şanslıydı Ertunç da diğer çocuklar gibi iyi bir anneye sahip olduğu için.

Oğlum beni hatırlasın

Semra Şahin çocuğunun yaşadığı birçok sıkıntıyı anlatarak “Denize düşen yılana sarılır dedim ve gitmediğim hoca kalmadı ama çok yanlış yaptığımı anladım. Oğlum bir sürü hastalık geçirdi. 4 ay önce de şeker komasına girdi. Ama yine de şanslıyım” diyerek “Oğlum Beni Hatırlasın” diye bir şiir okudu. Semra Anne’nin oğlu belki de diğer çocuklardan daha çok hastalık yaşamıştı ve hala da yaşıyordu. Annesi hep yanındaydı ama hastalıklarla boğuşuyordu o, daha 4 ay önce de komaya girmişti. O bir anneydi, sevgi dolu bir anne ve vazgeçemezdi oğlundan. “Ben giderim adım kalır/ oğlum beni hatırlasın” diye başladı mısralarına. Oğlu onu hiç unutmayacaktı ki…

Umudu olan anneler

Alphin’in annesi Emine Türe, otizmin tek ilacının eğitim olduğunu belirterek “Kimse doğarken hayatını seçemez. Hayalleri olamayan umudu olan bir anneyim. Oğlum kreşe, anaokuluna alınmadı belli dönemler, bu benim çok zoruma gitti. Arkadaşım bile oğlum okuldayken beni çaya çağırmak istedi. Bu çok kötü.” dedi. Evet, bu normal çocuklara sahip olan annelerin de başına gelir. Komşu çağırmak ister ama çocuk yaramazdır. Ev dağılmadın diye de istemez komşunun da komşu çocuğunun da gelmemesini. Bu Emine Anne’nin de başına gelmişti işte. Oğlu evde yokken komşusu onu seviyor, oğlu varken sevmiyordu. Bu çıkıyordu buradan. Olsun, çağırmasın komşusu, Emine Anne’nin umudu vardı. Alphin’i vardı onun.

Onlar Melek Büyütüyorlar

7 yaşındaki down sendromlu Oytun’un annesi Hale Kadıoğlu, “Oytun benim öğretmenim oldu. Etrafımdaki renkleri görebiliyorum artık.” diyerek Oytun’un “Önce ben” demeyi öğrettiğini anlattı.   Sinem’in annesi Yasemin Bakıcı da kızıyla beraber çok zor günler geçirdiğini belirterek “Bizler birer melek büyütüyoruz.” dedi.  Özel çocuklardan Gamze Güneypınar, Ömer Fatih Büyükçolak, Emirhan Günaydın, Ayşegül Kara etkinlikte şiir okudu. Şiir okurken zor anlar geçiren çocuklar salonda yükselen alkışlarla kendilerini toparlayıp daha gür bir sesle şiirlerini bitirdi. Ömer Fatih’in şiirini bitirdikten sonra “Ben de bir engelliyim” demesi üzerine salonda alkış koptu. Annemize Türkü ile son bulan etkinlikte özel çocuk Gamze mutlu kahkahaları ve oynaması ile dikkat çekti.

Özel Çocuklar

Ayşegül tertemiz bir kızdı, özeldi o da ama farklı değildi. Ayakta duruyordu dimdik, sesi de gür çıkıyordu. Gamze bembeyaz bir elbiseyle nasıl temiz bir insan olduğunu gösterdi herkese. Sahneye çıkmadan önce bana poz vermeyi de unutmadı. Annesi onu kollarının arasına almıştı ve mutluydu Gamze. Ömer Fatih, bilinçli bir çocuktu, annesi de öyle. “Ben de bir engelliyim” derken üzülmüyordu Ömer Fatih, daha da özel olduğunu biliyordu. Emirhan’ın gözleri de aklımdan çıkmıyor benim. Şiir okurken gözyaşlarına boğuldu Emirhan. Annesi yanında, sahnedeydi. Anne ile ilgili bir şiir okuyordu, ağlamaması imkânsızdı Emirhan’ın. Bir an ben de onun annesi olduğumu sandım, gidip gözyaşlarını silmek istedim ama sahnedeydi Emirhan ve beni hiç tanımıyordu. Yabancı birinin bana dokunmasını istemezken ben Emirhan’a böyle bir şey yapamazdım ama o gözleri hiç unutmayacağım. O kararlı, her şeyi bilen bakışlarını. Ve küçük Gamze… Küçük diyorum çünkü yaşına göre küçük ama bir o kadar da büyük. Tüm salonu o coşturdu. O kadar eğlenceli bir kız ki. Ona bakan tüm sıkıntılarından kurtulur. Şarkılara eşlik etmesi, elleriyle tempo tutması, şen kahkahaları ile o kadar özel ki.

Onların farkında olun!

Daha çok farkındalık istiyor o özel çocuklar. “Toplum bizim farkımıza varsın, bu toplumun bir parçası olduğumuzu unutmasınlar” istiyorlar. Haklılar da. Kaldırımlardan tutun da, kamu kurumlarına kadar Ordu’da birçok yer onlara göre düzenlenmiyor. İnsanlar bile farklı bakıyor, onların özel olduklarını bilmiyorlar çünkü. En azından bu yazıyı okuduktan sonra etrafınıza biraz daha dikkatli bakın olur mu? Onlar engelli değil, sakat ya da özürlü hiç ama hiç değil, onlar “ÖZEL”. Ve siz de özel olabilirsiniz ya da özel biri sizin de yakınınızda vardır. O yüzden onların bu toplumun bir parçası hatta en önemli parçaları olduklarını hiç ama hiç unutmayın.  Bir mutlu gülüş, içten ve anlamlı bir bakış onlar için çok önemli. Onlar farklı olmak istemiyor, farklarında olunmasını istiyorlar. Onların farkında olun!

Kaynak:ORDU HAYAT/ Yazar: Tuğçe Bağdatlıoğlu

Engelsiz Türkiye İçin: Yolun Neresindeyiz?

Sengelsiz_turkiye_icin_yolun_neresindeyizabancı Üniversitesi yürütücülüğünde farklı üniversite ve iş dünyası temsilcileri tarafından hazırlanan “Engelsiz Türkiye İçin: Yolun Neresindeyiz?” Raporu, raporun Danışma Kurulu’nda da yer alan Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürü Dr. Aylin Çiftçi’nin katılımlarıyla, 17 Mayıs 2013 tarihinde kamuoyuna sunuldu.

Engelsiz Türkiye’ye geçiş sürecinin neresinde olunduğunu “eşitlikçi” ve “hak temelli” bir yaklaşımla değerlendirmek üzere Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Dilek Sabancı önderliğinde hazırlanan “Engelsiz Türkiye İçin: Yolun Neresindeyiz?” Raporu’nda; “Erişilebilirlik”, “Eğitim”, “İstihdam”, “Siyasal Katılım”, “Sağlık ve Rehabilitasyon Hizmetleri” adlarıyla 5 başlık altında incelemelerde bulunularak, mevcut sorunlar için öneriler geliştirildi. Raporun son bölümünde ayrıca ilk dört başlığa ilişkin ikişer politika önerisinin maliyet analizi yer aldı.

“Artık Güncel Veriye Sahibiz”

“Engelsiz Türkiye İçin: Yolun Neresindeyiz?” Raporu’nun Tanıtım Toplantısı’nda konuşan Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürü Dr. Aylin Çiftçi, ülkemizde engellilik alanındaki gelişmelerin çok hızlı bir şekilde yaşanmaya başlandığına vurgu yaparak raporun hazırlanması ile bugün kamuoyuna sunulmasına kadar geçen dönemde bile gelişmeler yaşandığını, rapor’da dile getirilen bir çok önerinin bu bır kac aylık surede hatta haftada hayata geçirilmeye başlandığını belirtti. Rapor’da dile getirilen öneriler arasından bugün hayata geçirilmeye başlananlardan örnekler veren Çiftçi; “Örneğin Rapor’da engellilikle ilgili olarak yalnızca 2002 yılında yaptığımız Türkiye’de Engellilik Araştırması” olduğundan bahisle güncel ve yetkin verinin sağlanması gerektiği belirtilmişti. Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü olarak TÜİK ile yaptığımız işbirliği neticesinde TÜİK tarafından yapılan 2010 Türkiye Nüfus Araştırması ile artık güncel ve ihtiyaç duyduğumuz seviyede veriye sahibiz. Çok yakında sonuçları kamuoyuna açıklanacak bu araştırmada uluslararası literatüre ve ölçütlere uygun fonksiyon kayıplarını temel alan veriler elde edildi. Ayrıca Sağlık Bakanlığı’nın da raporlama sistemine ilişkin veri tabanı oluşturma çalışmasıyla bu alandaki veri eksikliği büyük ölçüde giderilmiş olacaktır uluslararası literatüre ve ölçütlere uygun fonksiyon kayıplarını temel alan veriler elde edildi. Ayrıca Sağlık Bakanlığı’nın da bu konudaki araştırması bu alandaki veri eksikliğini tamamlayıcı düzeyde” dedi.

“Uluslararası Kabul Gören Tanımlar Hayata Geçiyor”

“Engelsiz Türkiye İçin: Yolun Neresindeyiz?” Raporu’nda ayrıca kanunlarda ayrımcılığın açık bir şekilde tanımlanması yönünde dile getirilen bir önerinin bulunduğunu hatırlatan Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürü Dr. Aylin Çiftçi; “Bu konuda da Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’ne göre yeniden belirlediğimiz tanımları içeren ve ayrımcılığı ve ayrımcılık yasağını açık bir şekilde tanımlayan yeni Engelliler Kanunu çalışmamızı da bu süreçte gerçekleştirdik. Teklifimiz geçtiğimiz günlerde Bakanlar Kurulu’ndan geçti. Çok yakın bir zamanda kanunlaşacak bu düzenlemeyle bu konudaki öneri de yerini bulmuş olacak” şeklinde konuştu.

“Engellilik Alanındaki Her Konuda Devreye Giriyoruz”

Raporda dikkat çekilen bir başka nokta olan kamu kurumları arasında engellilik alanındaki koordinasyon eksikliğinin de yeni kanun çalışmasında dikkate alındığını vurgulayan Çiftçi; “Yeni kanun kapsamında engellilik alanını ilgilendiren konularda çalışmalar yapan Sosyal Güvenlik Kurumu ve Türk Standartları Enstütüsü gibi kurumların bu konudaki komisyonlarında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızın da yer alması gerektiğine yönelik düzenleme teklifinde bulunduk. Biz Bakanlık olarak engellileri ilgilendiren önemli konularda kararlar veren örneğin SGK’nın Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) Komisyonu’nda Bakanlığımızın da yer alması gerektiğine inanarak böyle bir teklifte bulunduk” dedi.

 

Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürü Dr. Aylin Çiftçi ayrıca, “Engelsiz Türkiye İçin: Yolun Neresindeyiz?” Raporu’nda dile getirilen bir başka öneri olan engellilerin haklarını takip etmek üzere bir komisyon teşkil edilmesi önerisinin de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı tarafından geçtiğimiz hafta talimatlandırıldığını ve “engelli hakları izleme komitesi” oluşturulması hakkındaki düzenlemeyi içeren bir genelgenin de hayata geçirilme aşamasında olduğunu vurguladı.

Korumalı İşyerleri İçin Teşvik Paketi

“Engelsiz Türkiye İçin: Yolun Neresindeyiz?” Raporu’nun İstihdam başlıklı bölümünde teklif edilen Korumalı İşyerleri’nin desteklenmesi önerisinin de son aylarda Genel Müdürlük olarak en fazla üzerinde durdukları konulardan biri olduğunu dile getiren Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürü Dr. Aylin Çiftçi , “Korumalı İşyerleri için İŞKUR ile birlikte teşvik paketi diyebileceğimiz bir hibe programı hazırladık. hibe programına ilk etapta, ülke genelinden toplamda 18 başvuru geldi ve şu anda biz bunlardan 5’ini yeterli ve yerinde görüp onaylarını verdik. korumalı işyeri projesi kapsamında özellikle zihinsel engelli, otizm tanılı ve akıl hastalığı bulunan engellilere yönelik sivil toplum, sivil girişimler ve üniversitelerce hazırlanan ve 5 yıl sürdürebilirliği olabilecek projelere başlangıç desteği olarak 150.000 TL ve ilk yıl için de çalışan engelli bireyler için tam maaş desteği sağlıyoruz. Bu projenin yanında daha da önemli bir gelişmeyi buradan açıklamak isterim. Korumalı İşyerleri için vergi ve sosyal güvenlik primi teşvik ve desteklerini içeren kanun teklifi çalışmamızı da son olarak Bakanlar Kurulu’na sunduk. Teklifimiz kanunlaştığı takdirde Rapor’da önerilen desteğin de ötesine geçerek tüm Türkiye’de “Korumalı İşyeri” kavramının yaygınlaşacağına inanıyoruz” dedi.

“Engelli İstihdamını Artırıcı Yeni Tedbirler Hayata Geçecek”

Genel müdürlük olarak engellilerin istihdamı alanında yeni çalışmaları da geliştirmeye gayret gösterdiklerini vurgulayan Engelli Ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürü Dr. Aylin Çiftçi bu alanda üzerinde durulan yeni bir konunun “iş koçluğu” olduğunu belirtti. “iş koçluğu” alanında çalışmaların geliştirilmesi için İŞKUR ile görüşmelerin devam ettiğini vurgulayan Çiftçi; “iş koçları, engellilerin istihdamında, hem işverene hem de çalışma hayatına yeni başlayan engelli kişiye birebir rehberlik hizmeti sunacak bir şekilde görev alacaklar, bir yandan engelli bireylerin çalışmalarını ve iş uyumlarını kolaylaştıracak bir liderlik hizmeti sunacak, bir yandan da işvereni ya da yöneticiyi bu engellilik konusunda bilgilendirecekler. Böylece, çalışan ve yöneten kişiler arasında iletişimin sağlanacağı bir sistem kurmayı planlıyoruz. Yakın bir zamanda pilot olarak tüm engellilik durumlarını hedef alan 20 iş koçu’nun yetiştirilmesini ve bunların örnek teşkil etmesini hedefliyoruz” şeklinde konuştu.

“Engelsiz Türkiye İçin: Yolun Neresindeyiz?” Raporu’nda dile getirilen sorunlar ve çözüm önerilerinin yapılan çalışmalarda kendilerine çok yardımcı olduğunu belirten Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürü Dr. Aylin Çiftçi; “Rapor daha hazırlanma sürecinde çalışmalarımıza ışık tuttu. Bu sayede daha son 1 ay içerisinde gerçekleştirdiğimiz mevzuat revizyonu çalışmalarıyla da bir çok öneriyi şimdiden hayata geçirmeye başladık. Bu raporda ele alınan her bir maddenin de bundan sonra tek tek takipçisi olacağız” dedi.

“Engelsiz Toplum Gelişmiş Bir Toplumdur”

“Engelsiz Türkiye İçin: Yolun Neresindeyiz?” Raporu Tanıtım Toplantısı’nın açılışını yapan Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. A. Nihat Berker yaptığı konuşmasında engelli bireylerin yaşam kalitesinin yükseltilmesinde Sabancı ailesinin büyük desteği olduğunu vurgulayarak, araştırmada görülen en önemli sonucun engellilere karşı önyargı ve yanlış tutumların engellilerin önlerindeki en büyük engel olduğunu belirtti. Sabancı Üniversitesi’nin sosyal sorumluluk projelerine büyük önem verdiğini belirten Berker, üniversiteden mezun olmak isteyen öğrencilerin sosyal sorumluluk projeleri kapsamındaki faaliyetlerde yer almak durumunda olduğunu söyledi. Engelsiz bir toplumun herkesin yaşamını geliştireceğini ifade eden Berker, “Engelsiz Türkiye İçin: Yolun Neresindeyiz?” Raporunun buna katkı sağlayacağını ümit ettiklerini belirtti.

“Engellilik Alanının Akil İnsanları Burada”

Tanıtım Toplantısı’nda konuşan Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Dilek Sabancı, ülkemizde engellilerin sorunlarını tüm kurumların işbirliği halinde çözebileceğini vurgulayarak, “Burada görüyoruz ki kurumlarımızdan da bu konuya yönelik büyük hassasiyet var. Bu araştırmada ve bugünkü toplantımızda da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı temsilcileri, Milli Eğitim Bakanlığı temsilcileri ve sivil toplum kuruluşlarından katılımcılar yer alıyor. Biz Sabancı ailesi olarak engellilik alanında bir yol haritası çıkarmaya çalıştık. Ancak bu konudaki en büyük sorumluluk ve iş başta kurumlarımız olmak üzere toplumun her kesimine düşüyor. Büyük bir mutlulukla burada görüyorum ki, yeni bir Türkiye için engellilik alanındaki “akil insanlar” grubumuz bugün burada” dedi.

“Engelsiz Türkiye İçin: Yolun Neresindeyiz?” Raporu Tanıtım Toplantısı, raporun detaylarını içeren ve Neyyir Berktay’ın yaptığı Sunum ile sona erdi.

Kaynak:Yaşadıkça

Aluminyum’un Otizm ve Alzheimer ile İlişkisi Olabilir

aluminyum_zararli_miHayat?m?z?n her alan?nda yer alan al�minyumun zararlar? incelendi. �ok fazla iyi y�n� var. Ancak bu metalin karanl?k bir y�n� de var.

U�aklardan mutfak gere�lerine kadar bir�ok yerde kullan?lan ve hafif bir metal olan al�minyum uzun zamand?r hayat?m?z?n bir par�as?. Bu metalin faydalar? milyonlarca ki?inin hayat?n? kolayla?t?rd?. Ancak yeni bir belgesel bu metalin zararlar? inceliyor.

?�eceklerimiz al�minyum kutularda sunuluyor. Mutfak gere�lerimiz al�minyumdan.

Al�minyumu bizi iyi, g�vende ve temiz hissettiren �r�nlerde g�r�yoruz.

Ancak Avusturyal? film y�netmeni Bert Ehgartner al�minyumun farkl? bir y�n� oldu?unu s�yl�yor:���ok fazla iyi y�n� var. Ancak bu metalin karanl?k bir y�n� de var.�

Ehgartner yeni filmi Al�minyum �a??’nda i?te bu karanl?k yan? ara?t?r?yor.

Belgesel metalin �?kar?lmas? ve �retiminin do?aya olan etkilerinden bahsediyor.

�nce Brezilya’n?n ya?mur ormanlar?nda y�ksek oranda al�minyum hidroksit i�eren boksitin �?kar?ld??? madenleri g�r�yoruz:��Her y?l do?al �e?it zengini olan ya?mur ormanlar?ndan 250 futbol sahas? b�y�kl�?�nde bir alanda a?a�lar kesiliyor.�
.
Bundan sonra al�minyum �retiminden arda kalan zehirli at?klar geni? alanlara da??t?l?yor:��Tek g�r�lebilen milyonlarca ton hi�bir kullan?m alan? olmayan at???n olu?tu?u.�

Film, madencili?in yaratt??? at?klar?n yak?nlarda ya?ayanlar?n sa?l???n? bozdu?unu iddia ediyor.

Film ayr?ca 2010 y?l?nda Macaristan’daki bir al�minyum fabrikas?ndaki bir kazan?n g�r�nt�lerini i�eriyor.

Ehgartner, al�minyumun insanlar? ba?ka ?ekillerde de hasta etti?ini s�yl�yor. Hayat?m?z? daha kolay ve daha g�venli yapan �r�nlerin bize zarar verdi?ini iddia ediyor:��A??larda, baz? kozmetik �r�nler ve deodorantlarda ve hatta yiyeceklerde al�minyum bulmak beni �ok ?a??rtt?.�

Filmde g�r�? bildiren bilim insanlar? bu �r�nlerde bulunan al�minyumun meme kanseri, Alzheimer, alerji ve otizm gibi bir�ok modern hastal?kla ili?kisi oldu?unu ossandrolone �ne s�r�yor.

N�rolog Dr. Christopher Shaw �zellikle suda ve mide ila�lar?nda bulunan al�minyumun Alzheimer hastal???n?n geli?imindeki etkisinden endi?eli:��Bir�ok ara?t?rmac? art?k al�minyumun Alzheimer gibi hastal?klara yol a�abilece?ini d�?�n�yor. Ba?ka hastal?klara etkisi olup olmad??? hen�z bilinmiyor ama Alzheimer’la ilgisi berrakla?maya ba?lad?.�

Ancak herkes bu fikirde de?il.

Al�minyum Birli?i, r�portaj talebimizi reddetti ancak ?u a�?klamay? yapt?:��’Al�minyum �a??’ bilimsel verilere ve genel kan?ya ters d�?�yor. Bilimsel ara?t?rmalar al�minyum ile filmde konu edilen hastal?klar aras?nda nedensel bir ba? olmad???n? ortaya koyuyor.�

Georgetown �niversitesi’nden Melissa Perry,���?lk mesaj?m ?u: Panik yapmay?n,��?eklinde konu?uyor.

Melissa Perry, George Washington �niversitesi Kamu Sa?l??? B�l�m�’nde epidemiyoloji uzman?:��Mevcut kan?tlar bize al�minyumun Alzheimer ile ili?kisi konusunda kesin sonu�lar sa?lam?yor. Bu beyin sorunlar? ve meme kanseri i�in de ge�erli. Bunun anlam? da daha fazla ara?t?rma yap?lmas?n?n ?art oldu?u.�

Bu, filmin y�netmeni Bert Ehgartner’?n da kat?ld??? bir g�r�?: �Yani al�minyum insanl?k i�in bir tehdit ve bizim elimizde yeterli ara?t?rma yok. Bu filmi yapma nedenlerinden biri. Bilim insanlar?na ara?t?rmalar? i�in destek vermek. Bence bu ger�ekten gerekli.�

Kaynak:Haber7