Ben Yaramaz Değilim Otizm’liyim

otizmliGeçtiğimiz hafta şu linkte bulunan haberi sizlerle paylaşmıştık.

Şimdi ise yaşananlara bu açıdan bakınız..

Dışarıdaki dünyayı olduğundan çok daha yoğun algılasanız nasıl olurdu? Kokular, kulaklarınızda çınlayan sesler, parlak ışıklar, hareket eden insanlar…

Şimdi tüm bu verileri ve algıladıklarınızı 100 ile çarpın. Çok fazla bilgi: İşte otizmin temelinde yatan gerçek. Fazla uyarı, pek çok otizmli birey için gerçeğin ta kendisi. Başka bir deyişle, duyusal bilgilerin işlenmesi sırasında hassasiyet. Otizmli birey için dışarıdaki dünya çok kaotik. Aileler için de bu duruma alışıp baş etmek bir o kadar zor. Bazı aileler durumu açıklayan kartvizitler hazırlayıp kriz anında çevredeki insanlarla paylaşıyor.

Ulusal Otizm Derneği (National Autistic Society) tarafından hazırlanan bu video, izleyicilere yeni bir perspektif katmayı hedefliyor. Videoda başrol oyuncusu otizmli bir erkek çocuğu. Bu arada otizm, erkek çocukları arasında kızlardan 5 kat daha yaygın.

Video ile verilmek istenen mesaj ise çok basit, fakat bir o kadar da etkili:
“Ben yaramaz değilim, otistiğim.”

Kaynak: otizm

Otizmli Teknoloji Uzmanları Teknoloji Devleri İle Çalışıyor

1472918622100Teknoloji dünyasının merkezi olan Silikon Vadisi’nde Google, Apple, Intel, Facebook, Twitter, Yahoo ve daha birçok şirket,artık otizmlileri işe alıyor. Yazılım programlanmasında çalışan otizmli personeller, matematiğe düşkünlükleriyle harika işler yapıyor

Teknoloji dünyasının merkezi olan Silikon Vadisi’nde Google, Apple, Intel, Facebook, Twitter, Yahoo ve daha birçok şirket, artık otizmlileri işe alıyor. Yazılım programlanmasında çalışan otizmli personeller, yoğun dikkatleri ve matematiğe olan düşkünlükleri sayesinde üst düzey işlere imza atıyor.

Teknoloji dünyasının merkezi olan Silikon Vadisi’nde birçok şirket, artık otizmliler işe alıyor. Yazılım programlanmasında çalışan otizmli personel, yoğun dikkatleri ve matematiğe olan düşkünlükleri sayesinde üst düzey işlere imza atıyor.

Dünya, ilk 1988 yapımı Yağmur Adam filmiyle tanıdı aslında onları. Dustin Hoffman’ın canlandırdığı Raymond karakteri öyle bir etki bıraktı ki, filmden sonra otizm açıkça konuşulmaya başlandı. Hatırlayacağınız üzere Raymond, canından çok sevdiği kardeşi Charlie ile bile göz teması kurmuyordu ve bazı konulara keskin şekilde takıntılıydı. Ancak sayılarla arası o kadar iyiydi ki bu sayede kardeşinin başını belalardan kurtarmıştı. Yağmur Adam filminin ardından otizm üzerine sayısız bilimsel araştırma yapıldı. Ancak günümüzde dünya nüfusunun yüzde 1’inin muzdarip olduğu hastalığın tedavisi hâlâ bulunamadı. Büyük bir kısmı genetik yollarla baş gösteren otizm hastalığına yakalanan kişi; iletişim kurmakta, öğrenmede ve sosyalleşmede zorluklar yaşıyor. Tıpkı Raymond gibi karşısındakilerle genellikle göz teması kurmuyorlar. Nörolojik gelişim bozukluğu olarak tanımlanan otizm hastalarının tedavisi konusunda bilim dünyasının geldiği son nokta ise maksimum seviyede normal hayata dahil edilmeleri yönünde.

YAZILIMCI OLUYORLAR
Bu aşamada otizmlilere uygun eğitim, spor, sanat ve iş imkanları oluşturuluyor. Teknoloji dünyasının merkezi olan Silikon Vadisi ise otizmlilere çok önemli görevler vermeye başladı. ABD’nin Kaliforniya eyaletinde bulunan Silikon Vadisi; Google, Apple, Intel, Facebook, Twitter, Yahoo ve daha birçok teknoloji devine ev sahipliği yapıyor. İşte bu teknoloji devleri otizmlileri yer vermeye başladı. Üstelik öyle vakit geçirmeleri veya biraz sosyal hayata dahil olmaları için de değil. Birçoğu profesyonel yazılımcı olarak yüksek maaşlarla çalıştırılıyor. Üstelik büyük bir kısmı tam zamanlı çalışamadıklarından dolayı günün sadece belirli saatlerinde işe gidiyor. Bunun karşılığında içlerinde yıllık 50 bin dolardan fazla kazananlar oluyor. Teknoloji devleri otizmlileri tercih etme gerekçeleri olarak birçok sağlıklı kişide olmayan aşırı dikkat özelliklerini gösteriyor. Yağmur Adam’daki Raymond gibi sayılarla aralarının çok iyi olmaları da işlerini kolaylaştırıyor. Bu nedenle genellikle yazılım programlarının test edilmesine yönelik birimlerde çalışıyorlar. ABD basınındaki haberlere göre otizmliler yazılım hatalarını bulma konusunda diğer personelden beş kat daha iyi. Akıllı telefonlara uygulama sağlayan bazı şirketler de otizmlilerin ürünlerini test ettirmede kullanıyor. Nisan ayında 10 otizmlileri işe alan Microsoft’un üst düzey yöneticisi Mary Ellen Smith de, “Otizmli insanlar ihtiyaç duyduğumuz becerilere sahip. Matematik ve yazılım kodlamasında olağanüstü becerileri var” sözleriyle olayı özetledi.

OBAMA DAVET ETTİ
Teknoloji şirketlerinin otizmlilere üst düzey işler vermesini değerlendiren farklı ülkelerden otizm derneklerinin ortak noktası ise şu şekilde: “Otizmli birçok kişi, kapasitesi uygun ve yeteneklerinin de üst düzey olmasına rağmen iş imkanı bulamıyor. Dünya genelinde otizmli kişilerin yüzde 80’i işsiz. Otizmli yetişkinler, detaycı ve güvenilirler. Dolayısıyla sadece teknoloji şirketleri değil, birçok farklı alanda hizmet veren şirketler de otizmlileri tercih edebilir.” Fransız AFP haber ajansına konuşan 27 yaşındaki Corey Weiss, “Otizmi öğrendiğimde aslında gençtim. Ama bu hastalık beni günlük hayattan koparmadı. Silikon Vadisi’nde çalışmak çok keyifli. Diğerlerinde olmayan özelliklerim var. Bir kere çok detaycıyım ve odaklanma konusunda çok iyiyim” dedi. Silikon Vadisi’nin son gözdesi ise 11 yaşındaki Hamish Finlayson. Otizmli olan Finlayson geliştirdiği tablet uygulamaları sayesinde ABD Başkanı Barack Obama’dan bile davet altı.

Kaynak: Otizm

Şımartılan Çocuklar Ağır Bedeller Ödüyor

cocuklar_neden_simarir_3Avustralyalı tanınmış çocuk psikoloğu Dr. Michael Carr-Gregg’e göre helikopter ebeveynliğin bir anlamda daha ileri bir versiyonu olan ve çocuklarının önüne çıkan her tür zorluğu ortadan kaldıran “kar küreyici” ebeveyn nesli, çocuklarını öylesine el üstünde tuttu ki artık günümüzde ergenler arasında salgın gibi yayılan bir zihinsel rahatsızlığa neden oldular.

Dr. Michael Carr-Gregg, X Kuşağı ebeveynlerinin çocuklarının hayatını çok kolaylaştırdığını, böylece çocukların karşılaştıkları problemleri kendileri çözemez ya da önlerine çıkan engelleri kendileri aşamaz hale geldiklerini söylüyor.

“Bu kuşağın ebeveynleri önlerine çıkan engelleri ortadan kaldırarak, çocuklarının hayatını mümkün olduğunca basit ve kolay bir hale getirmeye çalışıyorlar” diyor Dr. Carr-Gregg.

“Dışarıdan bakıldığında bu hayranlık duyulacak bir şey çünkü hepimiz çocuklarımız için en iyisini istiyoruz ama böyle davranmak onlara dirençli olma konusunda hiçbir şey öğretmediği gibi, evden ayrılıp dünyayla yüzleştiklerinde çok savunmasız olmalarına neden oluyor.”Bir “kar küreyici” ebeveyn, çocuklarının okula otobüse binerek ya da yürüyerek gitmesini istemek yerine onları okul kapısına kadar bırakıyor.

Çocuklarına en son cihazları ve oyuncakları alıyor, çocukları hiç sürece katmadan çamaşır yıkıyor, evi temizliyor, yemek ya da ütü yapıyorlar, kızlarının ya da oğullarının ev ödevlerini zamanında yapıp teslim etmesini sağlıyorlar.

Dr. Carr-Gregg giderek yaygınlaşan bu ebevyn yaklaşımının, çocuklarına yeterince zaman ayıramadığı düşünen anne babaların suçluluk duymasından kaynaklandığını düşünüyor.“Bu kısmen de, ailelerin küçülmesinden ve ebeveynlerin çevreden daha az destek almasından kaynaklanıyor” diyor Dr. Carr-Gregg.

“Ebeveynlerin artık çok az zamanı var, kendilerini suçlu hissettikleri için de çocuklarını çok fazla şımartıyorlar.” Dr. Carr-Gregg’e göre, bunun tek sonucu, şımartılmış ve fazla üstüne düşülmüş bir kuşak değil; gençler kendi problemleriyle başa çıkmaktan aciz oldukları için muazzam bir zihinsel sağlık kriziyle de karşı karşıya kalıyorlar.

Depresyon, kaygı, madde bağımlılığı ve intihar oranlarının oldukça yüksek olduğunu belirtiyor Dr. Carr-Gregg.“Gençlerin dörtte biri, okuldan mezun olmadan önce ciddi bir psikolojik problem yaşamış olacak, bu da onların çok zayıf bir kuşak olduğunu gösteriyor.” “Bu aslında çok ironik bir durum çünkü bizler Birinci ve İkinci Dünya Savaşları ile Vietnam Savaşı’nı gördük ama psikolojik bakış açısından bu çocuklar, ebeveynlerinden ya da onların ebeveynlerinden daha az dayanıklılar.”

Dr. Carr-Gregg, ebeveynlerin, çocuklarına zor işler yaptırarak onların daha büyük zihinsel sağlık krizleriyle karşılaşmamalarını sağlayabileceklerini söylüyor.

“Temel kural, ‘çocukların kendilerinin yapabilecekleri işleri onların yerine yapmamak’ olmalı,” diyor. Yani, çocukları okula giderken otobüse ya da bisiklete bindirmek veya toplu taşımayı nasıl kullanacaklarını öğretmek gerekiyor. Ayrıca çocukların düzenli olarak yaptıkları ev işlerinin olması, teknoloji kullanımlarının sınırlanması ve belli bir yaşa geldiklerinde, paranın değerini anlayabilmeleri için yarı zamanlı bir işe girmeleri gerekiyor.

“Onları böyle el üstünde tutmayı bırakmalıyız artık, bu durum akıl almaz boyutlara ulaştı.” “Konuştuğum çocukların pek çoğu hayatında yemek yapmamış, hatta kendi yataklarını bile kendileri yapmıyor, odalarını kendileri toplamıyorlar. Çamaşırlarını kendileri yıkamıyor, gömleklerini kendileri ütülemiyorlar.”

İşte “kar küreyici” ebeveyn olmadan çocuklarınıza ilgi göstermenizin yolları:

Uykularını tam alsınlar

Uyku en önemli öğrenme ve ders çalışma aracıdır çünkü yeterince uyumayan çocuklar, “huysuz ve memnuniyetsiz olur, iyi öğrenemez.”

Sağlıklı bir kahvaltı yapsınlar

Araştırmalar, okul çocuklarının yüzde onunun kahvaltı yapmadığını, yüzde on beşinin ise sağlıksız gıdalar yediğini gösteriyor. Bu çocuklara nörolojik olarak bir şey öğretilemez.

Teknoloji kullanımını yönlendirip sınırlayın

Dr Carr-Gregg, ebeveynlerin çoğunun, çocuklarının internet ve video oyunlarını sınırlamak için kullanabilecekleri araçlardan haberdar olmadığını söylüyor. Ebeveynlerin, çocuklarının ödevleri için araştırma yapmak için internete girmelerine izin verirken dikkatlerini dağıtacak sosyal medya kullanımını engellemek için bu programları kullanmaları gerekiyor.

Çocuklarınızla konuşun. Birlikte, masada yemek yeyin.

Ebeveynler, çocukları küçükken onlarla birebir sohbet etmeye yeterince vakit ayırmıyorlar. Birlikte sofraya oturmak ise akademik başarının artmasına ve dil gelişimine katkı sağlarken, alkol ve madde bağımlılığına karşı koruma sunacaktır.

http://www.illawarramercury.com.au/story/1351339/coddled-kids-paying-high-price-expert)İllüstrasyon: Umberto Grati (http://altpick.com/umbertograti)

(http://www.egitimpedia.com/simartilan-cocuklar-agir-bedeller-oduyor)

belirtilen kaynaktan alınmıştır.

Otizmin Belirtileri

otizmin-belirtileriDoğuştan gelen ve genellikle yaşamın ilk üç yılında fark edilen bir gelişimsel farklılık olan otizmin görülme sıklığı günümüzde çok büyük bir hızla artıyor.

1985 yılında her 2.500 çocuktan biri otizm riskiyle dünyaya gelirken, bu oran günümüzde 68 çocukta bire kadar yükseliyor.

Belirtiler en erken yaşamın ilk 6. ayında fark edilebiliyor. Otizmin başlıca belirtileri arasında; başkalarıyla göz teması kurmamak, gözlerin bir yere takılıp kalması, ismi söylendiğinde bakmamak, sözleri tekrarlamak, parmağıyla ile istediği şeyi gösterememek, akranlarının oynadığı oyunlara ilgi göstermemek, sallanmak, çırpınmak, parmak ucunda yürümek, dönen nesnelere karşı aşırı ilgi ve takıntılı davranışlar sayılabiliyor. Aileler çocuklarında aynı yaştaki diğer akranlarından farklı davranışlar ve belirtiler gözlemleniyorsa vakit kaybetmeden otizm konusunda uzman bir psikiyatriste başvurmaları gerekiyor.

Bilinen tek çare, erken tanı ile yoğun ve sürekli özel eğitim!

Din, dil, ırk, sosyal statü ayırt etmeyen otizmin, günümüzde bilinen tek tedavisi; erken tanı ile yoğun ve sürekli özel eğitim.

Bilimsel araştırmalar, erken tanı ve doğru bir eğitim yöntemi ile yoğun olarak eğitim alan çocukların yaklaşık yüzde ellisinde otizmin belirtileri kontrol altına alınabildiğini, gelişim sağlanabildiğini, hatta bazı otizmli çocukların ergenlik yaşına geldiklerinde diğer arkadaşlarından farkı kalmadığını gösteriyor.

Otizmli çocuklar için doğru ve etkili eğitim nasıl olmalı?

Eğitim olabildiğince erken başlamalıdır. Günümüzde 18 aydan itibaren otizm tanısı koyulabilmektedir. O nedenle eğitime, çocuğa otizm tanısı koyulur koyulmaz başlamak gerekir. Otizmli çocuklar için eğitimin önemi çok büyüktür.
Eğitim çocuğun bireysel özelliklerine ve gereksinimlerine uygun olmalıdır.
Eğitim yoğun olmalıdır. Otizmli çocukların haftada en az 30 saati bulan yoğun bir eğitim almaları sağlanmalıdır.
Eğitim kesintisiz olmalıdır. Kesintisizlik, mümkünse haftada yedi gün yılda 12 ay anlamına gelmektedir.
Otizmli çocuklarda öncelikle birebir eğitim sonrasında, küçük grup ve büyük grup eğitim şeklinde ilerlemelidir.
Eğitimde özel bir müfredat kullanılmalıdır.
Eğitimin içeriği otizmde görülen yetersizlikleri iyileştirmeye yönelik olmalıdır.
Eğitimde mutlaka bilimsel dayanaklı tekniklere yer verilmedir.

Otizmi Sadece 2 Dakikada Yaşamak İster misiniz? Videoyu Mutlaka İzleyin

583139826575ff654b9acb8.64569903Otizmli Bir Çocuğun Gözünden Alışveriş Merkezi

Yürüyen insanların çıkardıkları ayak sesleri, yükselip alçalan, tekrarlayan diğer seslerin oluşturduğu çınlamalar, zaman zaman boğuk duyulan konuşmalar, titreyen ışıklar, aşırı parlak ya da bulanık görünen renkler ve cisimler… Bunların hepsi otizmle yaşayan insanların her gün karşılaştıkları, sensory overload’u (duyusal entegrasyon problemi) beraberinde getiren ve otizmli olmayanların kolay kolay anlayamayacağı türden bunaltıcı tecrübeler…

The National Autistic Society (Ulusal Otizm Derneği) tarafından hazırlanan “Autism TMI Virtual Reality Experience” isimli eğitici sanal gerçeklik videosu, otizmlilerin günlük hayatlarında neler yaşadığını onların gözünden görebilmemizi, duyabilmemizi sağlıyor. 360 derece izlenebilen video, alışveriş merkezinde annesinin ATM’den para çekmesini bekleyen 10 yaşındaki otizmli çocuk Alex Marshall’ın birkaç dakika içinde olduğu yerde neler hissettiği ve neler gördüğünü anlatarak, otizmle dünyaya gelen insanlarla empati kurabilmemizi sağlıyor.

Derneğin açıklamasına göre otizm: “Bir kişinin, etrafındaki diğer insanlarla iletişimini ve çevresiyle etkileşimini etkileyen gelişimsel bir bozukluk”. Ulusal Otizm Derneği, hazırlanan sanal gerçeklik videosu ile otizmlilerin neler hissettiğini, gördüğünü ve duyduğunu tüm insalara anlatmak istiyor.

YouTube’dan 360 derece seyredilebilen videoya daha fazla gerçeklik unsuru eklemek için, videoyu çeşitli sanal gerçeklik gözlükleri ya da Google Cardboard kullanarak izlemenizi tavsiye ediyoruz. Videonun sanal gerçeklik uygulamasına iOS cihazlar için buradan, Android cihazlar için buradan ulaşabilirsiniz.

LÜTFEN SESİ AÇIN…

 

Kaynak: bigumigu

Otizme Sebep Olan Yüzlerce Gen Keşfedildi

otizmeÇocukların iletişim kurma, öğrenme ve sosyalleşme becerilerini olumsuz yönde etkileyen bir nörolojik gelişim bozukluğu olan otizmin nedenleri son derece karmaşık, belirsiz ve çeşitli. Ancak uzmanlar, otizmin oluşmasında rol oynayabilecek yüzlerce yeni gen tanımladı.

Uzmanlar, genlerin otizme doğrudan neden olmadığını, ancak otizmin oluşmasında rol oynayabileceğini söylüyor. Bu da tıbbın otizm tedavisinde yeni hedefler belirlemesi anlamına gelebilir.

Otizmli çocuklar dış dünyayla iletişim kurmakta ve sosyalleşmekte zorluk çekiyor. Otizm, hafif iletişim bozukluğundan sosyal tecrite kadar varan farklı belirtiler gösterdiği için otizm spektrum bozukluğu olarak tanımlanıyor.

Çocukları en çok etkileyen gelişimsel bozukluklardan biri olan otizmin tedavisi yok. Ancak fiziksel ve davranışsal terapi şeklindeki erken teşhis ve müdahale, otizmli çocuklara büyük yarar sağlıyor.

Uzmanlar şimdiye kadar otizm riski taşıyan 65 gen belirledi. Ancak bu genlerin nasıl bir rol oynadıkları tam olarak bilinmiyor. Araştırmacılar, 400 ila bin adet otizm geni olduğunu tahmin ediyor.

Özel bir bilgisayar programı kullanan Princeton Üniversitesi’nden uzmanlar, otizm spektrum bozukluğuna yol açabilecek 2 bin 500 gen tespit etti.

Bu uzmanlardan biri, Princeton Üniversitesi Lewis-Sigler Entegratif Genomik Enstitüsü’nden Arjun Krishnan.

İnsan bedeninde 25 bin gen bulunuyor. Uzman, otizm spektrum bozukluğuna neden olabilecek beyin devrelerindeki genleri belirlemek için beyin işlevlerinden sorumlu genler arasındaki bağlantıları inceledi.

Arjun Krishnan, bunu, bir kişinin sosyal medya platformu Facebook’ta arkadaşlarını bulmasına benzetiyor.

Krishnan, bu süreci şöyle açıklıyor: ”Facebook size arkadaş önerisinde bulunmak istediğinde önce sizin arkadaşlarınızın kimler olduğunu, sonra da arkadaşlarınızın arkadaşlarını belirliyor. Bu şekilde arkadaşlarınızın arkadaşlarını sizin de tanıyabileceğinizi düşünüyor ve ‘tanıyabileceğiniz kişiler’ listesi çıkarıyor. Biz de buna çok benzeyen bir strateji kullandık.”

Krishnan, kullandıkları bilgisayar programının beyinle ilgili genlerle otizm riski taşıyan 65 gen arasındaki benzerlikleri tanımladığını söylüyor. Program ayrıca her iki grubun da ‘tanıyabileceği’ gen gruplarını belirlemiş. 2 bin 500 genin kişinin otizm riskini arttırabileceği düşünülüyor.

Princeton Üniversitesi’nden bilgisayar yazılımı ve gen bilimi profesörü Olga Taroyanskaya, tüm genlerin görünümünün, hem otistik olup olmama durumunu, hem de tam olarak otizmin hangi semptomlarının ortaya çıkacağını belirleyebileceğini söylüyor. Bazı gen bileşimleri, bazı otistik çocukların bu bozukluktan hafif, bazılarınınsa ağır şekilde etkilenmesine neden oluyor.

Uzmanlar, otizme neden olan gen etkileşim örgüsünün daha iyi anlaşılmasının otizmin erken teşhis edilmesini ve bu şekilde terapiye çok daha erken yaşta başlanmasını sağlayacağını söylüyor.

Kaynak: Otizm

Otizmli Çocuk Oyun ile Dışarıya Çıkıyor

POKEMON-GO-OTIZMDışarı Çıkamayan Otizmli Gencin Pokemon Go Sayesinde Değişen Hayatı

Yeniden büyük bir popülerlik yakalayan Pokemon oyunu arttırılmış gerçeklik ile birleşerek son günlerin gündem konusu haline gelmiş durumda.

Adeta küllerinden doğarak geri gelen Pokemon, tüm dünyayı etkisi altına almaya hız kesmeden devam ediyor. İnsanlar artık ellerinde telefonlar ile sokaklara çıkarak çocukluk hayallerini gerçekleştiriyor ve Pokemon avlıyorlar.

Nostaljik bir eğlence olarak görülen Pokemon GO’nun öngörülemeyen olumlu etkileri ise ortaya çıkmaya başlıyor. Gerçeklik ve sanal gerçekliğin karışımı olan Pokemon GO, dışarı çıkmakta sorun yaşayan otizm hastalarının sosyal fobilerinin ortadan kalkmasını da sağlayabiliyor.

İşte bu kişiler arasında yer alan Adam Barkworth karşınızda.

17 yaşında olan otizm hastası Adam Barkworth, sosyal anksiyete ile uzun süredir tek başına mücadele ediyor.

Bütün gününü ve zamanını oğlu ile ilgilenerek geçiren anne Jan Barkworth ise yaklaşık bir hafta kadar önce Adam Barkworth’un akıllı telefonuna Pokemon GO oyununu yükledi.

GPS üzerinden oyuncuları dışarıya çıkmaya teşvik eden Pokemon GO oyunu anne Jan’in de tahmin ettiği üzere çocuğunu da etkilemeyi başardı.

5 yılı aşkın süredir dışarı çıkmak istemeyen Adam, 5 yıldır odasında vakit geçiriyor ve bilgisayar oyunları ile yakından ilgileniyordu.

Annesinin telefonuna Pokemon GO yüklemesinden sonra Adam artık dışarıya kendi rızası ile çıkmaya başladı ve gayet mutlu olduğunu da söyledi.

Yanında annesinden başka bir bakıcı kabul etmeyen Adam, dışarıya çıkıp Pokemon yakalamak ile yetinmiyor.

Adam, dışarıda kendisi gibi Pokemon yakalamaya çalışan insanlarla da iletişim kurmaya başladı.

Kardeşinin aşırı gürültü yapmasından dolayı ailesi ile evde yemek bile yiyemediği söylenen Adam, ailesi ile birlikte dışarıya artık daha sık çıkıyor.

Oğlunun başka insanlar ile tanışması ve iletişim yeteneklerini güçlendirmesi için oğlu Adam’ı “Pokemon Buluşması” etkinliklerine götüreceği söyleniyor.

Kaynak: ONEDİO

Otizm’den Ne Zaman Şüphe Edilmeli

Otizm İçin Ne Zaman Şüphe Edilmeli?

Ülkemizde de tüm dünyada olduğu gibi sevindirici bir şekilde otizm konusunda farkındalık kampanyaları yürütülmeye başlanmıştır ve birçok aile bu kampanyalar sayesinde bilgilendirilmiştir. Otizm genel olarak yaşamın ilk üç yılında ortaya çıkan gelişimsel bir bozukluktur. Otizme sahip olan bireyler sosyal etkileşimde sıkıntı yaşayabilmektedirler. Bunların içerisine sözel ve sözel olmayan tüm iletişim çeşitleri girmektedir. Tekrarlayan davranışlar ve ilgi alanlarının kısıtlı olması da otizmli bireylerde gözlenen davranışlardandır.

Otizm Genetik Bir Bozulmadan Kaynaklandığı İçin Yaşam Boyu Devam Etmektedir

Teknolojinin gelişmesi sayesinde otizm tanısı çocuklar on sekiz aylıkken konulabilmektedir. Ancak kesin tanının konulması için üç yaş en idealidir. Tabii burada ebeveynlerin çocuklarını gözlemlemeleri çok önemlidir. Bir bireyin otizmli olup olduğunu anlamak için bazı belirtilerin mutlaka gözlenmiş olması gerekmektedir.

Bir bireyin otizmli olduğunu belirlemek o bireyin “hasta” olduğunu kesinlikle göstermez. Bazı özel durumlara sahip olarak dünyaya gelen insanların onlara özel şekilde davranılması gerektiği için otizmli bireylerin tespiti önem taşımaktadır. Otizmin tanısının koyulmasındaki amaç otizme sahip kişinin yaşam kalitesini arttıracak şekilde bir ortam sağlamaktır.

Sosyal Etkileşim Bozukluğunda En Az İki Semptom Gözlenmesi Gerekmektedir

Otizm sahibi olabileceği tahmin edilen çocuğun öncelikle büyüme aşamasında sosyal etkileşim halindeki davranışları gözlemlenmelidir. Otizmden şüphelenmek için sosyal etkileşim konularında en az iki farklı bozukluk tespit edilmelidir. Bunlara örnek verecek olursak en çok dikkat çekenler; göz temasından kaçınmak olmaktadır. Çocuğun yüz ifadesi, duruşu ve mimikleri de ebeveynlere fikir verecektir.

Büyüme aşamasında olan çocuk yaşıtlarına göre daha geriden geliyorsa ve yaşıtları ile ilişkilerinde bozukluklar var ise bu da bir bozukluk olarak kabul edilebilir.

Yapmaktan zevk aldığı şeyleri başkaları ile paylaşmak otizmli çocukların istekli oldukları bir durum değildir.

Sosyal bir konuda aktif olamamak, duygusal etkileşimde zayıf kalmak ya da cevap verememe durumları da sosyal etkileşim hareketlerinde bozukluk olarak belirlenebilecek semptomlar arasında yer almaktadır.

En Az Bir Tane İletişim Bozukluğu Semptomu Belirlenmelidir

Dil gelişimi olmaması oldukça önemli bir belirtidir. Bunun yanında dili çözülmüş ancak konuşulan dilde gelişmesi uzun sürüyorsa bu da bir belirti olarak kabul edilebilir. Eğer çocuk dile getiremediğini hareketleriyle de tamamlamak için uğraşmıyorsa otizm belirtisi olarak bu durum kabul edilebilir.

Dilini geliştirmiş diğer çocuklar ile bir diyalog başlatma konusunda sıkıntı çekilebilir. Başlayan iletişimi devam ettirme konusunda çocuk sıkıntı yaşıyorsa bu durum da değerlendirilmelidir.

Otizmli çocukların konuşmaları kendini tekrarlayabilir. Bazen kendi dillerini oluşturarak çok öznel bir şekilde konuşabilirler. Kalıplaşmış bir dil kullanarak iletişim sağlarlar.

Hayali Veya Sembolik Oyun Oynama Konusunda En Az Bir Tane Belirti Olması Şarttır

Çocukların gelişim seviyelerine göre çok farklı oyunlar oynamaları mümkündür. Genelde büyüklerinden gördüklerini kullanarak hayal güçlerinden aldıkları yardımlar ile sosyal oyunlar oynarlar. Otizmli çocuklar bu hayali oyunları oynamakta yetersiz kalırlar.

Bazı hareketleri sürekli olarak tekrarlamaları ve belli aktivitelerin dışına çıkmak istememeleri de bir belirti olarak kabul edilebilir. İlgi alanları oldukça küçük bir çevre ile kısıtlanmıştır. Saatlerce aynı hareketi tekrarlayabilirler ve bu sırada başka bir şeye onların odağını çekmek zor olur. Normal bir bireyin odağını kolayca değiştirebilirken otizm sahibi çocuklar ilgilendikleri kısıtlı aktiviteye çok yoğun bir şekilde odaklanırlar.

Hiçbir amacı olmasa da bazı hareketleri yapmaya sürekli devam ederler. Bu hareketlerin yapılması engellendiğinde huzursuz olabilir ve tepki gösterebilirler.

Yukarıda bahsedilenleri çocuğunuzda gözlemliyorsanız bir uzmandan yardım almanızda fayda vardır. Otizmli bireylerin normal olarak kabul ettiğimiz bireylerden farklı olarak beyinleri farklı çalışır. Tek yapmamız gereken bu özel beyinlere nasıl davranacağımızı öğrenerek onlar için de dünyayı yaşanabilir kılmaktır.

Kaynaklar:

www.kibris724.com

www.medikalakademi.com.tr

www.otsimo.com.tr

www.britishenglish.com.tr

Yağmur, Çocuklarda Otizm Riskini Arttırabilir

yagmur-cocuklarABD’de yapılan bir araştırmada, fazla yağış alan bölgelerde yaşamış çocuklarda otizm hastalığına daha sık rastlandığı belirlendi. Archives of Pediatrics & Adolescent Medicine Dergisi’nde yayınlanan araştırmada, ABD İklim Merkezi’nin verileri ile California, Oregon ve Washington eyaletlerindeki otizm sıklığı verileri kullanıldı.

Yapılan analizde, bölgedeki yağış miktarı arttıkça okul çağı çocuklarındaki otizm sıklığının da arttığı görüldü.

Yağışlı bölgelerde otizm hastalığının daha sık görülmesinin dağıtılmış açıklamaları olabileceğini gösteren araştırma ekibi başkanı Michael Waldman, güneş ışığı ile daha az karşılaşmayla D vitamini eksikliğinin hastalığa neden olabileceğini kaydetti.

Waldman’a göre bu durumun diğer bir açıklaması ise; yağmurlu bölgelerde çocukların zamanlarını daha pozitif konut içinde ve televizyon, video izleyerek geçirmesi. Üçüncü bir tanımlama da; yağmurlu bölgelerde çocukların atmosferde taşınan değişik kimyasallarla karşılaşma riskinin artması.

Araştırmanın bulgularını yorumlayan İskoçyalı otizm uzmanı Richard Lathe, bulguların en mümkün açıklamasının yağışlarla birlikte taşınan değişik çevresel kimyasalların otizm gelişimini tetiklemesi olduğunu dile getirdi.

Endüstriyel işletmeler, enerji santralleri ve çöplerin yakılması ardından atmosfere karışan farklı alanlara yönlendirilmiş kimyasallar, yoğun yağışlarla birlikte toprağa, bitkilere, hayvanlara ve bu yolla besin zincirine karışıyor.

Bu şekilde çeşitli kimyasalların çocukları ya da hamile kadınları etkilemesi ardından otizm gelişimi tetikleniyor.

Son 30 yılda otizm tanısı konan çocuk sayısında süratli bir artış yaşandı. 30 sene önce her 2 bin 500 çocukta bir sıklıkta konulan otizm tanısı, günümüzde her 65 çocukta bir sıklıkta konuyor.

Kaynak: Sağlık Güzellik www.saglikveguzellik.site

Otizm Gözlüğü Projesi Bireylerin Hayatını Değiştirebilir

2016-07-21_10-22-33Stanford Üniversitesi’nde araştırmalarını yürüten bilim insanları, otistik çocukların duygu durum farklılıklarını analiz edebilmelerine yardımcı olacak bir gözlük ürettiler. Otizm Gözlüğü Projesi yüz mimiklerini belirginleştirerek çocukların dış dünyayla doğru iletişim kurabilmelerinin önünü açacak.

Stanford Üniversitesi araştırma görevlisi Dennis Wall, basının sorularını yanıtladı:

“Otizm gözlüğü programının mantığı yüz mimiklerinin onlara ne anlatmak istediğini öğretmekten geçiyor. Bu sağlanırsa çocuklar sosyal açıdan daha donanımlı olacak ve mizacın kendilerine ne anlattığını kolayca kavrayabilecekler. Otizmli çocuklarABD’de gerektiği kadar ilgi göremiyorlar ve bu sorunu acilen çözmeliyiz.”

Birçok otistik çocuk gibi Julian Brown da insanların yüzlerindeki duygu sinyallerini okumakta güçlük çekiyor. Nöroloji bozukluğuna sahip kişiler için büyük bir ivme yaratacak olan bu yenilikle 10 yaşındaki Julian annesiyle daha doğru bir iletişim kuruyor.

Otizm gözlüğü deneklerinden Julian Brown şu açıklamalarda bulundu:

“Zihninizi okuyan bir makine icat edilmedi, ama bu gözlük duygularınızı tanımlama konusunda bize yardım edebilir.”

Stanford Üniversitesi öğrencilerinden Catalin Voss ve araştırmacı Nick Haber bu yazılımı hayata geçiren iki isim olarak karşımıza çıkıyor.

Otizm gözlüğü henüz 100 kişi tarafından denendi ancak gelecek yıllarda tüm dünyada satışa sunulması bekleniyor.

Kaynak: Euronews