Otizm Hastaları İçin ‘Göz Takip Gözlüğü’ Geliştirildi

otizm-hastalari-icin-goz-takip-gozluguABD’nin Georgia Tech Üniversitesi araştırmacıları, otizm hastası çocuklarda göz kontağını sağlayabilecek yeni bir ‘göz takip gözlüğü’ geliştirdi.

Otizmi tanımlamadaki en önemli özelliklerden biri olan göz kontağı kuramama sorununu durumunu baz alarak geliştirilen ve bir çeşit x-ray cihazına benzeyen gözlük test aşamasında. Gözlüğün otizmi veya özellikleri otizme benzeyen diğer gelişimsel hastalıkları oldukça erken dönemde tanılamada yardımcı olacağı tahmin ediliyor.

Georgia Tech profesörlerinden Gregory Abowd, “Şuan Amerika’da otizmi tanımlamada ortalama yaş maalesef 4-5 tir. Otizm de aşama katetmek için bu yaşı çok daha erkene çekmeye ihtiyacımız var.” dedi.

Erken bulguların erken tanımlamayı sağlayacağına inanan Abowd ve ekibi, son 1.5 yılı, 1-2.5 yaşlarında otizm rahatsızlığı olan çocukları aramakla geçirdi.

Araştırma ekibi, çocuklardaki göz kontağını takip edebilen özel gözlükle birlikte yüz analiz yazılımını kullanıyor.

“Bu özel gözlük, otomatik olarak benim nereye baktığımı söylüyor, aynı zamanda ne gördüğümü kaydedecek ve işaret edecek bir kamerası da var.” şeklinde bilgi veren Prof. Abowd, araştırmada çocukların bileklerine ya da dizlerine takılabilen bir sensör kullandıklarını ifade etti. Sensör, çocukların vücut ısılarını, el hareketlerini ve derideki duyusal hassasiyet derecesini takip edibiliyor.

Araştırmacılar, tedavi yöntemlerinin başarılı olup olmadığını da ortaya koyan bütün kriterleri çocuklardaki gerginlikleri ve davranış bozukluklarını tanımlamak için kullanıyor. Geliştirilen teknolojinin yakında çocuk polikliniklerinde ve evlerde kullanılmaya başlayacağı umut ediliyor.

Kaynak: Haberler

Yetenek sınavında ‘Otizm Eylem Planı’ Yok Sayıldı

Yetenek-sinavinda-otizm-eylem-plani-yok-sayildiGüzel sanatlar lisesi sınavlarında yönetmeliğe aykırı olarak, özel yetenekleriyle değil, akranlarıyla değerlendirilen otizmli iki genç sınavı kazanamadı. Güzel sanatlar lisesi sınavlarına giren otistik öğrenciler Otizm Eylem Planı’na aykırı olarak, özel yetenekleriyle değil, akranlarıyla değerlendi. Gençler sınavı kazanamadı.

15 yaşındaki otizmli Cem Görkem beş yıldır müzik eğitimi alıyor ve piyano çalıyor. 16 yaşındaki Abdülhamit de iki yıldır resim eğitimi alıyor. Lise eğitimine de bu alanda devam etmek isteyen Görkem ve Abdülhamit güzel sanatlar lisesinin sınavına girdi ancak ‘kazanamadı’. Oysa, Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği, “Başarı değerlendirmeleri akranlarıyla birlikte değil, özel durumlarına göre yapılmalı” diyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın kabul ettiği ‘Otizm Eylem Planı’nda da (OEP), “ MEB , otizmli çocukların meslek, güzel sanatlar ve spor liselerinde kaynaştırma eğitimi almalarını, yetenek sınavları raporları dikkate alınarak yapılmasını sağlamalı” ifadesi yer alıyor . Aileler MEB’e yönetmelikleri uygulama ve harekete geçme çağrısı yapıyor.

Dava açacağız

Radikal gazetesinden Umay Aktaş Salman’ın haberine göre, üç yaşında otizm teşhisi alan Cem Görkem Gündoğdu , Mersin ’de yaşıyor ve 5 yıldır piyano eğitimi alıyor. Tutkusu müzik. Bu alanda eğitimine devam etmek isteyen Gündoğdu, Nevin Kodallı Güzel Sanatlar Lisesi’ne başvurdu. Baba Cezmi Gündoğdu sonrasında yaşanılanları şöyle anlatıyor: “Özel eğitim hizmetleri yönetmeliğini dikkate alsalardı Görkem’in ayrı bir sınava girmesi gerekiyordu. Ancak diğer çocuklarla aynı sınava tabi tuttular. ‘Rehber öğretmeniyle sınava girsin’ diye dilekçe verdik, olmadı. Ek kontenjan kalınca yine sınava girdi ancak kabiliyetli olmasına rağmen çocuğum başarısız oldu. Kendini ifade edemedi ki. İki sınav da yönetmeliğe aykırı yapıldı. Milli Eğitim Müdürlüğü’ne, valiliğe dilekçe yazdık. Müfettiş görevlendirildi ama ‘yapılacak bir işlem yok’ dediler. Okullar açıldı. Oğlum ‘Niye okula başlamadım’ diye çok üzüldü. Meslek lisesine kayıt yaptırdık mecburen. Sınavın yönetmeliklere uygun olmadığını belirtip dava açacağız. Hakkımızı arayacağız. Otizm Eylem Planı açıklandı. Başbakanımız orada, bu çocukların özellikle güzel sanatlar ve spor liselerinde okumasının sağlanmasını söyledi. Ancak önümüze engeller koyuyor. Yönetmelikleri uygulamıyorlar, anlamıyor.” Benzer bir örnek de Konya ’da yaşandı. Abdülhamit Yaylacık, iki yıldır resim alanında özel ders alıyordu. Selçuklu Konya Güzel Sanatlar Lisesi’nin yetenek sınavına girdi. Anne Fatma Yaylacık oğlunun yönetmeliğe göre ayrı değerlendirilmesini istedi ama Abdülhamit diğer çocukların değerlendirildiği gibi sınava girdi. Anne Yaylacık şöyle konuşuyor:

Otistik olduğum için…

“Eşim asgari ücretle çalışıyor, kızım okuyor. Evimiz kira. Her şeye rağmen resim dersi aldırıyorduk oğluma. MEB’e sınavın özel eğitim hizmetleri yönetmeliğine göre tekralanmasını isteyen bir dilekçe yolladık. Cevap alamadık . Başka bir meslek lisesinin bilişim bölümüne kayıt yaptırdım. Kardeşine ‘Sen ne güzel istediğin bölümde okuyorsun. Beni Güzel Sanatlar Lisesi’ne otistik oduğum için almadılar’ derken duydum. Çocuklarımıza ayrı kontenjan açmak ve ayrı sınav yapmak bu kadar zor mu ? Konya Selçuklu İlçe Milli Eğitim Müdürü’nün ‘Otistiğin ne işi var yetenek okulunda. Allah’a isyan mı ediyorsun, otur oturduğun yerde. Benim de engelli çocuğum var’ sözleri beni üzdü.”

Yönetmelik ‘özel değerlendir’ diyor

Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’nin kaynaştırma eğitimi uygulamaları maddelerinde şöyle deniyor: “….Öğrencilerin takip ettikleri programlar temel alınarak eğitim performansı ve ihtiyaçları doğrultusunda Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı (BEP) hazırlanır…..Öğrencilerin başarılarının değerlendirilmesinde kullanılacak yöntem, teknik, ölçme araçları ve değerlendirme süresi, değerlendirme zamanı, değerlendirme aralıkları, değerlendirmeden sorumlu kişiler ve değerlendirmenin yapılacağı ortam, BEP geliştirme biriminin görüş ve önerileri doğrultusunda belirlenir…”

MEB, planı çalışsaydı bunlar olmazdı

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’yla birlikte Otizm Eylem Planı’nı hazırlayan Otizm Platformu’nun gönüllüsü avukat Sedef Erken, sınavların ilgili mevzuata bütünüyle aykırı şekilde yapıldığını belirterek şöyle konuşuyor: “Her yıl belirli sayıda engelli çocuk mevzuatın doğru uygulanmaması sebebiyle bu haklardan mahrum kalıyor. Otizm Eylem Planı’nda açıkça yazılı olan çalışmaların yapılması lazım. MEB’in bu planı sahiplenmesi gerek. Plana göre gerçekleştirmesi gereken ilk şey kaynaştırma eğtiminin zorunluluğu ve uygulamasının hem devlet hem de özel okullarda denetlenmesi. Okullarda hâlâ bunu isterse yapacağı, isterse çocuğu başından atabileceği gibi bir hissiyat var. Zorunluluk bugün de var ama yaptırım olmazsa işe yaramaz. Eğer 7 ay önce MEB’in ilgili bürokratları o planı çalışmış olsaydı bugün bu çocuklar güzel sanatlar lisesi sınavında böyle bir sorun yaşamayacaktı.”
Kaynak: T24

Tüm Engelliler ve Otizm Derneği, Özel Bir Projeye İmza Atacak

hande-yenerTüm Engelliler ve Otizm Derneği, özel bir projeye imza atacak; 40 otizmli çocuğu 40 sanatçıyla fotoğraflayacak.

Hande Yener, Volkan Konak, Mustafa Sandal, Deniz Seki, Berke Hürcan, Evrim Akın, Oya Aydoğan, Murat Eken, Yağmur Atacan, Nur Fettahoğlu, Kerem Kupacı, Mehmet Akif Alakurt gibi birçok ünlü isim, bu projeye destek için objektif karşısına geçiyor. Çekilen fotoğraflar, 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Haftası boyunca Haliç Kongre Merkezi’nde sergilenecek.

 

Kaynak:DostHaber

Çarpıcı Otizm Tespiti

otizmCerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Hastalıkları Anabilim Dalı Beslenme ve Metabolizma Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Aydın, son yıllarda dikkat çekici oranda artan otizmin sebebinin iddia edildiği gibi sadece genetik yatkınlık değil, vitamin eksikliği ve toksinler olduğunu söyledi. Bütün hastalıkların temelinde beslenme ve çevresel faktörlerin yattığını anlattığı “Taş Devri Diyeti” kitabı ile tıp dünyasında tartışmalara yol açan Prof. Dr. Ahmet Aydın, bu defa otizmle ilgili iddiaları ile gündemde. Prof. Dr. Aydın yeni yayınlanan “Otizme Çözüm Var” adlı kitabında tıp otoritelerinin genetik bir hastalık olduğunu ve tedavisinin bulunmadığını söylediği otizmin doğumdan önce alınacak tedbirlerle önlenebileceğini ve beslenme düzenlemesi yapılarak tedavi edilebileceğini anlattı.Çocuğun konuşma, düşünme ve çevresiyle iletişime geçme becerilerini etkileyen bir gelişim bozukluğu olan otizmin son 20-30 yılda toplumda yaklaşık 100 kat arttığını söyleyen Prof. Dr. Ahmet Aydın, “Araştırmalar ana rahminde bile çocuğa ulaşmayı başaran zehirler olduğunu ortaya koyuyor. Çocuklara büyüyünce hastalanmasın diye vurulan aşılar, kullanılan antibiyotikler, annelerin içtiği renkli gazozlar, kullandıkları saç boyaları, tarım ilaçları, ağır metaller, çocukların beyin fonksiyonlarını etkiliyor. 1940′lardan bu yana 80 bin yeni toksik madde hayatımıza katıldı. Bunlar en çok çocuklara zarar veriyor” dedi.

Otizmin, çocuğun beslenmesinin düzenlenmesi ile tedavi edilebileceğini söyleyen Prof. Dr. Aydın, “Maalesef klasik nörolog ve psikiyatristler görüntüleme yöntemleri ile hastalığı teşhis etmekle yetiniyorlar. Beslenmeleri ile hiç ilgilenmiyorlar. Oysa bu çocukların hepsinde mide ve bağırsak problemleri vardır. Uzun süren bağırsak problemleri buradaki zararlı mikropların çoğalmasına neden olur. Bu da bağışıklık, sinir sistemini ve beyni etkiler. Sinir sistemi bozulan çocuk, konuşamazlar, çevreyle ilgilenmez” şeklinde konuştu.

Aydın, anne adaylarına şu tavsiyelerde bulundu:

  • Toksik maddelerden uzak durun.
  • Saç boyası, ruj gibi kozmetikler, bebeğe zarar verir.
  • Sıcak yemekleri alüminyum folyo ve şeffaf folyo ile temas ettirmeyin.
  • Renklendiricili, tatlandırıcılı gıdalar kullanmayın. Tatlandırıcılı light yiyecek ve içecek tüketmeyin.
  • Dişlerindeki amalgam dolgularınızı çıkarttırın. Ağır metal içeren bu dolgular, bir şey yedikçe azar azar kana karışır. Anne karnındaki bebeğin beyin gelişimini olumsuz etkiler.
  • Sebze ve meyveyi taze tüketin.
  • Pastörize sütlerden uzak durun.
  • Çocuğun D vitamini, B12 vitamini ve demir seviyesine baktırın, eksikse vitamin takviyesi kullanın.
  • Sezaryenden uzak durun. Çünkü bağırsak sistemini alt üst ediyor.

 

Kaynak:BasınYayın

Hamilelerin Çevrelerindeki Yapay Maddeler Bebeğin Otizm’li Doğmasına Neden Olabiliyor

OTİZM“Kız mı olsun, oğlan mı?” diye sorarlar hamilelere.

Cevap bellidir: “Eli ayağı düzgün olsun da, ister kız, ister oğlan olsun…” Bebeğin sağlıklı olması bütün anne babaların ortak rüyasıdır.

Günümüzde öyle aileler var ki, sağlıklı doğan, 1-2 yaşına kadar sağlıklı gelişen, onlara agucuk yapan, gülen bebekleri yüzlerine bakmaz, onlarla iletişim kurmaz oluyor.

Diğer çocuklarla oynamıyor, diğer çocuklar gibi davranmıyor. Otizm teşhisi konuyor. Aile kahroluyor.

Çağımızın vebası diyorlar otizme. Salgın bir hastalık gibi yayılıyor. Suçlu hepimiziz… Dünyayı kirletenler…

Analarının korunaklı rahminde bile kendilerini bulan zehirlerden kurtulamıyor bazı bebekler.

Hastalanmasınlar diye vuruldukları aşıdan, antibiyotikten, başlarına sürülen şampuandan zehirleniyorlar.

Kimi zaman renkli gazozun boyası, kimi zaman da elma kurtlanmasın diye kullanılan tarım ilacı vuruyor yavruları.

Hamile annenin saç boyası, ruju; uyudukları odanın PVC pencere çerçevesi, duvar boyası da masum değil.

Zehir vücutlarında geziniyor, en çok da beyin ve sinir hücrelerinde…

Zehir onu ne kadar erken yakalamışsa, hastalığın şiddeti de o kadar ağır oluyor. Anne karnında yakalamışsa çok daha ağır…

Mide-bağırsak sorunları, bunlara bağlı olarak gelişen vitamin, mineral ve amino asit eksiklikleri, başta süt ve buğday olmak üzere çeşitli gıda proteinlerine karşı gelişen besin tahammülsüzlükleri, yeteri kadar güneşlenmeme ve maruz kalınan çeşitli toksinler bir araya geldiğinde otizm tablosu oluşuyor.

Herkesin gördüğü gibi göremiyor, işittiği gibi işitemiyor, kafalarının içinde bir ışık ve ses bombardımanıyla yaşıyor otizmli çocuklar…

O küçücük vücutlarında binbir türlü sorunla uğraşıyor; beyin kan akımında azalma, sinir sistemi iltihabı (nöroenflamasyon), bağışıklık yetersizliği, oksidatif stres, mitokondri fonksiyon bozukluğu, sinir-ileticisi (nörotransmitter) bozukluğu, toksin temizleme sorunları ve bağırsak florası bozukluğu ile mücadele etmeye çalışıyorlar…

Eskiden, otizm kelimesi nadiren duyulurdu. Belki de, “Yağmur Adam” filminde Dustin Hoffman’ın canlandırdığı karakterin hastalığı olarak tanıdık sadece.

Şu anda ABD’de her 150 çocuktan biri otizmli. Otizm sorunu, Türkiye’de de bir çığ gibi büyüyor.

Prof. Dr. Ahmet Aydın ve Uz. Dr. Cem Kınacı’nın birlikte hazırladıkları kitap, “otizm tedavi edilebilir” diyerek, otizmi ailesinde yaşayanlara yardımcı olmayı hedefliyor.

Otizmin biyomedikal tedavisini detaylarıyla anlatıyor. Konuyla ilgilenen hekimlere ışık tutuyor, dünya çapındaki literatürü gösteriyor.

Asıl hedefiyse başka, henüz doğmamış çocukları kurtarmak…

Alacağınız önlemlerle, yiyip içtiğinize, kullanacağınız kozmetiğe, duvar boyasına göstereceğiniz özenle bu salgının önüne geçmek mümkün.

Bir anne, sadece yoğurt mayalamak ile bile çocuklarının hayatını değiştirebilir…

Kaynak:Haberdar

Otizm Trans Yağlar Sonucu Meydana Geliyor

yemek-cocukAlışılagelmiş diyet anlayışını değiştiren Prof. Dr. Canan Karatay’ın yeni kitabı yakında raflarda yerini alacak. Son kitabında yağları ele alan Karatay, hangi yağların tehlikeli olduğu ve beslenme tuzakları hakkında bilgi verecek.

Geliştirdiği “Karatay Diyeti” ile tanınan İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Canan Karatay, Fatih Altaylı ile Teke Tek programına konuk oldu. Yakında çıkacak yeni kitabında yağları ele alan Prof. Dr. Karatay, aslında bütün yağların tehlikeli olmadığını vurgulayarak “Türkiye zeytinyağı cenneti, bol bol kullanın. Fakat trans yağ ölüm sebebidir.Otizm bile trans yağlar sonucu meydana geliyor. Bebe bisküvisinde bile trans yağ var.Trans yağlar; Alzheimer, depresyon, kanser vekolesterole neden oluyor” dedi.

‘HAKİKİ YEMEK YİYİN’

Prof. Dr. Canan Karatay, “Benim söylediklerim öze dönüştür, ‘Anneannelerimizin yediklerini yiyin’ diyorum. Bir yaşam tarzıdır. Bunları uygulayabiliriz” diye konuştu. İnsanların yaptığı diyetlerin hep aynı ve ‘copy paste’ (kopyala yapıştır) olduğunun altını çizen Prof. Dr. Karatay, şöyle devam etti: “80 sonrası jenerasyon hazır yiyeceklerin içine doğdu. Lütfen fast food yiyeceklerden uzak durun. Hakiki yemek yiyin. Ülkemiz zeytinyağı ve tereyağı cenneti. Diğer yağların hepsi trans yağdır. Zeytinyağı ile kızartma bile yapabilirsiniz. Fakat trans yağlar ölüm sebebidir.”

‘EKMEK KARACİĞER YAĞLANMASI NEDENİ’

“Sigara içmekle ekmek tüketmek aynı şey” diyen Karatay, “Sigarayı bırakmak da ekmeği bırakmak da aynı faydayı sağlıyor. Ekmek, şeker içeriyor. Ekmeğin içindeki şeker karaciğer yağlanmasına neden oluyor. Makarna da aynı şekilde” ifadesini kullandı. Canan Karatay, kolesterol hakkında da şunları kaydetti: “Kolesterol olmadan hiçbir hayat olmaz. Ana rahmine düşmüş bebeğin bile kolesterolü vardır. Kolesterolü olanlar uzun yaşar. Kolesterol olmasa Alzheimer ya da pankreas kanseri olma riskiniz çok yüksektir.”

“BİR SEN DAHA VAR” Kampanyamıza Destek Verin….

aile-bakanligi unicef unicef2AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI VE UNICEF İŞBİRLİĞİ İLE GERÇEKLEŞTİRİLEN

 

BİR SEN DAHA VAR”

 

SOSYAL MESAFENİN AZALTILMASI KAMPANYASI

 

Bizce engeli olan, olmayan bir arada olmalı, birbirimizi anlamalıyız, çünkü hepimiz aynı haklara ve aynı ihtiyaçlara sahibiz. Pek çoğumuz aynı isimleri paylaşıyoruz. Bir Sen Daha Var projesi ile engeli olan çocuklar, onların aileleri ve toplum arasında var olan sosyal mesafenin kapanmasını hedefliyor ve birlikteliğimizin bizi nasıl güçlendireceğine dikkat çekmek istiyoruz. Çünkü biliyoruz ki, ancak biz bir araya gelirsek, birbirimizi tamamlarız, çocuklarımız ise daha güzel, daha kucaklayıcı bir toplumda yaşar.

 

Kampanyamıza Destek Verin….

 

Siz olmadan mesafeleri azaltamayız!

 

Siz olmadan çocukların önündeki fiziksel, kültürel, ekonomik, iletişimsel, hareketini kısıtlayan çevresel ve davranışsal engelleri kaldıramayız. Çocuk haklarının hayata geçirilmesi ve onları etkileyen kararlara doğrudan katılımların sağlamak için sizden ricamızhttp://birsendahavar.gov.tr adresini ziyaret edin ve ilk sözünüzü web sayfamıza imza atarak verin.

Özel Gereksinimli Çocukların Mesleki Eğitimlerine Destek

maltepe-eduMaltepe Üniversitesi’nin proje ortağı olduğu Maltepe İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün özel gereksinimli çocukların mesleki eğitimlerinde kaynaştırma programlarına uyum süreci kapsamında Eylül 2011’de başlattığı uluslararası proje tamamlandı.

Maltepe Üniversitesi’nden yapılan açıklamaya göre, Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığınca yürütülen Hayat boyu Öğrenme Programı Leonardo Da Vinci-Partnership kapsamında ve Avrupa Komisyonu’ndan sağlanan hibeyle gerçekleştirilen projeye Maltepe İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün yanı sıra mesleki eğitimde öğretmen ve yöneticilere yönelik 3 ülkeyi de kapsayan bilimsel araştırma ve sonuçlarıyla Maltepe Üniversitesi, işitme engelli öğrenciler ile ilgili çalışmalarıylaZonguldak Özel Eğitim Meslek Lisesi, otizmli öğrenciler ile ilgili çalışmalarıyla İngiltere’den Gower College ve öğrenme güçlüğü çeken öğrenciler ile ilgili çalışmalarıyla İtalya’dan özel kurs eğitim kurumu Ageform destek verdi.

3 ülkeden yaklaşık 40 kişinin çalıştığı proje kapsamında öngörülen yaygınlaştırma çalışmaları ile Maltepeilçesinden 400 öğretmen ve yönetici, 120 kaynaştırma öğrencisi, 3500 mesleki eğitim öğrencisi ve ailelerine birebir ulaşılırken, yayınlanacak olan rehber kitap ve dijital ortamdaki yayınlarla tüm Türkiye’deki mesleki eğitim kurumlarına ulaşılması hedefleniyor.

Kaynak:BeyazGazete

Otizm’li Beril, Sınavı Kazandı Ama Okula Alınmadı!

beril zorlu15 yaşındaki Beril Zorlu, Türkiye’de sayısı bilinmeyen otizmli çocuklardan biri. Tutkusu müzik ve piyano. Mezun olduğu okul ‘güzel sanatlar eğitimi almalı’ raporu verince özel yetenek sınavlarına girdi.

Adı önce ‘kazananlar’ listesinde yer aldı, annesinin iddiasına göre daha sonraysa çıkarıldı.

Beril Zorlu’ya (15), iki yaşındayken otizm teşhisi kondu. Tutkusu müzik olan, 2.5 yıldır piyano dersi alan ve iki kez bireysel konser veren Beril, bu yıl ilköğretimden mezun oldu. 9 Eylül Ortaokulu düzenlediği Yönetsel Rapor’a “Eğitimine güzel sanatlarda devam etmeli” diye yazdı. O da özel yetenek sınavlarına girdi. Sağlıklı çocuklarla eşit şartlarda yarıştı. İzmir Ümran Baradan Güzel Sanatlar Lisesi’nin ilk sınavında ‘kazanamadığı’ açıklandı, boş kontenjanlar için yapılan ikinci sınavda okulun internet sitesinde adı ‘Kazandı’ diye ilan edildi. Aile bütün gece kutlama yaptı. Ancak aynı gece adı kazananlar listesinden çıktı, yerine başka bir isim kondu. Okul yönetimi listeden adının çıkarılmasını “Kızınız yeteneksiz, hatalı liste yayınlanmış, zaten bu okulda okuyamaz” açıklamasıyla savundu.

‘OTİZMLİ OLDUĞU İÇİN İSTEMEDİLER’

Beril’in annesi, aynı zamanda Otistik Çocukları Koruma ve Yönlendirme Derneği 2. Başkanı, Otizm Platformu Dönem Koordinatörü Temsilcisi olan Yeşim Zorlu, okula “Kaynaştırma öğrencisi olduğu için özel düzenleme yapılmasını” istemek için gittiğinde okul müdürünün “Burası kaynaştırma okulu değil” dediğini iddia etti. Zorlu, “Kapılar zaten bu çocukların yüzüne kapanıyor. Üstelik onları istemeyenler arasında eğitimciler olması çok üzücü” dedi. Beril’in yaşadıklarını annesi şöyle anlattı:

‘DÜZENLEME YAPMADILAR’

Güzel Sanatlar Lisesi’nin ilk sınavına kaynaştırma öğrencisi olmasına rağmen düzenleme yapılmadan girdi. 23 puanla başarısız olduğu duyuruldu. Aynı okulda sınava giren diğer 2 otizmli çocuk da aynı düşük puanı aldı. 9 boş kontenjan için 2-6 Eylül tarihlerinde sınav yapıldı. Sonuçlar 6 Eylül Cuma günü saat 17.44’te açıklandı. Beril kazananlar listesindeydi fakat ertesi gün kızımın adı listede yoktu. Üstelik 40.33 puan aldığı ve başarısız olduğu yazıyordu.

‘HATA YAPTIK SAVUNMASI’

Müdür yardımcısı hatayı okul müdürünün yaptığını, listeleri aslında 5 Eylül’de hazırladıklarını, ama müdürün 6 Eylül günü bir değişiklik yapıldığı için hatalı liste yayınladığını söyledi. Yani kızım kazananlar listesindeydi, değiştirdiler. İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne durumu anlatmak istedik ama okul yönetimi yetkilileri yanlış yönlendirerek, ‘Çocuk yeteneksiz’ görüşünü savundu. Beril yeteneksiz değil,müzik öğretmenleri absolute pitch dedikleri müzik kulağı olduğunu söylüyor. MEB’e şikâyet ettik ve dava açacağız.

‘KIZIM 39’UNCU OLDU’

Anne Yeşim Zorlu şöyle konuşuyor: “Beril, Işılay Saygın Güzel Sanatlar Lisesi’nin sınavlarında 148 öğrenci arasında 50’nin üzerinde puan alarak 39’uncu oldu. 9’uncu yedekti ama yedek listesi 4’üncü öğrencide bitti. Bu okulun yedek listesinde Beril’in altındaki 2 çocuk Ümran Baradan’ın değiştirilen listesinde kazananlar olarak yer aldı. Bunlardan biri Beril’in isminin çıkarıldığı listeye onun yerine girdi.”

Kaynak: f5Haber

Aşırı Antibiyotik Kullanımı Otizme Yol Açabilir

dr-akif-basaran-antibiyotik-kullanimina-dikkatÇorlu Özel Reyap Hastanesi’nde görev yapan Dr. Akif Başaran, antibiyotik kullanırken dikkat edilmesi gerektiğini söyledi. Antibiyotiklerin sık kullanımının ciddi zararlara yol açabileceğini kaydeden Başaran, “Yapılan çalışmalarda sık antibiyotik kullanımının irritabl bağırsak sendromu, crohn hastalığı, astım ve alerjik rinitle alakalı olduğu kanıtlanmıştır” dedi.Dr. Başaran, günlük hayatta sıkça kullanılan antibiyotikler hakkında bilgi verdi. Antibiyotiklerin Alexander Fleming’in 1927 yılında penisilini bulmasıyla hayata girdiğini dile getiren Başaran, “Antibiyotik kelimesi iki bölümden oluşmakta; anti ve bio yani canlı öldüren veya yaşam düşmanı olarak ifade edilebilir. Yıllar içinde çeşitleri ve kullanım alanları gittikçe arttı. Tüm dünyada ve ülkemizde reçetelerin çoğunda yer almaya başladı. Öyle ki Türkiye’de 2012 yılında yaklaşık 188 milyon kutu antibiyotik reçete edildi; yani kişi başı 2,3 kutu. Ülkemizde 2012 yılında en çok satılan ilaç grubu ise mide ve bağırsak hastalıklarında kullanılan ilaçlardır.

Bu ilaçların; artan stres, kötü beslenme ve antibiyotiklerin mide bağırsak sisteminde yaptığı tahribatın tedavisinde kullanıldığından hiç şüphem yok” dedi.Antibiyotiklerin yer aldığı reçetelere göz atıldığında antibiyotiklerin genellikle soğuk algınlığı, boğaz ağrısı, kulak ağrısı, nezle ve grip gibi viral enfeksiyonların tedavisi için düzenlendiğinin görüldüğünü belirten Başaran, “Tam bu noktada saptama yapmak gerekirse; kendi polikliniğime başvuran ateşli hastaların yapılan laboratuar ve boğaz kültürü sonuçlarına göre on hastadan sadece birinde antibiyotiğe ihtiyaç duyulmaktadır. Eğer antibiyotik kullanımı ile ilgili ciddi kriterlerimiz olsa ulusal antibiyotik tüketiminin çok büyük oranda azalacağından hiç kuşkum yok” diye konuştu.Hastalık yapan etkenlerin viral, bakteriyel ve mantar hastalıkları olmak üzere 3 gruba ayrıldığını aktaran Dr. Başaran, antibiyotiklerin virüslere ve mantarlara karşı hiçbir etkinliklerinin olmadığını söyledi.

Dr. Başaran, “Burada halk arasında söylenen harika bir deyişi hatırlatmak isterim; ‘grip ilaçla bir haftada ilaçsız 7 günde iyileşen bir hastalıktır.’ Doğrusunu isterseniz yıl boyunca geçirdiğimiz hastalıkların neredeyse tamamı viral etkenlere bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Antibiyotik kullanımındaki artış ve sonrasında gelişen direnç birçok ülkede küresel bir sorun gibi algılanmakta ve telafisi imkansız problemlere yol açması beklenmektedir” şeklinde konuştu.

“ZARARLI BAKTERİLER ANTİBİYOTİKLE DİRENÇLENİYOR”

Antibiyotiklerin ayırt etmeksizin zararlı-faydalı vücuttaki tüm bakterileri öldürdüğünü ifade eden Dr. Başaran, zararlı bakterilerin antibiyotik etkisiyle kolayca mutasyona uğrayıp dirençli hale gelebileceğinin altını çizdi.

Dirençli tek bir bakterinin bir gün içinde milyonlarca bakterinin üremesini ve direncin onlara aktarılmasını sağlayabileceğini dile getiren Başaran, “Eğer antibiyotik kullanımı bu hızla giderse ve son 25 yılda olduğu gibi yeni bir antibiyotik çeşidi piyasaya çıkmazsa, neredeyse tüm antibiyotiklere direnç geliştirmiş bakteriler on binlerce insanın ölümüne sebep olacaktır. Dirençle karşımıza çıkan en belalı bakteriler MRSA (metisiline dirençli Staf. Aureus), CRE (carbapeneme rezistan enterekok), E. Coli ve Klebsiella’dır. Her yıl binlerce insan tedavisi zor bu bakteriyel enfeksiyonlar yüzünden ölmektedir” dedi.

Antibiyotiklerin faydalı bakterileri ortadan kaldırıp zararlı bakteriler ile bağırsaktaki maya ve mantar hücrelerinin artmasına sebep olduğunu kaydeden Dr. Başaran, şöyle devam etti:

“Bunun sonucunda bağırsakta artan maya ve mantarlar cıva ve diğer ağır metalleri besin olarak kullanır ve bunların bağırsakta birikimine neden olur. Artan cıva tutulumunun otizm hastalığına sebep olduğu bilinmektedir. Yapılan araştırmalarda otistik çocukların kanında 2,1 kat fazla cıva tespit edilmiştir. Yararlı bakteri yokluğunda bağırsak geçirgenliği artar. Normal şartlarda bağırsakta sindirilip atılması gereken gıda parçacıkları ve toksik maddeler kana karışmaya başlar. Yapılan çalışmalarda sık antibiyotik kullanımının irritabl bağırsak sendromu (İBS), crohn hastalığı ,astım ve alerjik rinitle alakalı olduğu kanıtlanmıştır. Dr. Natasha Campbell- Mcbride, bağırsağı ikinci bir beyin olarak kabul eden bir bilim adamı. GAPS, yani bağırsak ve psikoloji adlı çalışmasında düzgün çalışan bir bağırsak yapısı olmadığı sürece otizm, dikkat eksikliği, konuşma bozukluğu, depresyon ve şizofreni gibi hastalıklarla sıkça karşılaşacağımızı ifade etmektedir. Son sözüm tüm hastalar ile anne ve babalara; lütfen antibiyotik yazılması için ısrarcı olmayın ve soğuk algınlığı için antibiyotik yazan doktorunuz varsa değiştirmeyi ihmal etmeyin.

Kaynak: RenkliHaber