Sonuçlara göre Ataşehir ilçesinde ‘Sosyal Otizm’ olgusu ortaya çıktı.

atasavAtaşehir Sosyal, Ekonomik Araştırmalar ve Eğitim Vakfı’nca (ATASAV) desteklenen “Ataşehir Sosyal Değişim, Sosyal Gelişim 2013” araştırma sonuçları Yeditepe Üniversitesi’nde yapılan toplantıda açıklandı

Prof. Dr. Aykut Toros, “Sosyal Otizm” kavramının Türkiye’de gittikçe yaygınlaşan bir kavram olduğunu belirterek, “Ülkemizde ‘mahalle baskısı’ndan sonra en sık duymaya başlayacağımız kavram denilebilir. Ataşehir’in ayrıldığı nokta ise Ataşehir’de yaşanan kadınların sosyal otizmden ayrılmada çok daha süratli olmasıdır. Sosyal otizmin toplum için en büyük zararı yanlış ilişkiler kurulmasıdır. Bu olgu altında kurulan ilişkiler bilgi bazlı olmaz, çekimser ilişkiler olur ve hakimiyet kişilerde değil çevrede olur” dedi.

Söz alan ATASAV Mütevelliler Kurulu Başkanı Sefa Sarısoy, “400 bin nüfusuyla Türkiye’deki 32 ilden daha kalabalık bir ilçe olan Ataşehir, gelir dağılımında ülkenin ortalamasından daha kötü durumdadır.” dedi.

Ataşehir Kaymakamı Zafer Karamehmetoğlu da yaptığı konuşmada,”bir yerde yaşıyorsak oranın yaşantısıyla bütünleşmek gerektiğini” vurgulayarak “ancak bu İstanbul’da olduğu gibi Ataşehir’de de böyle değil. Pekçok kişi kendini yaşadığı bu kente ait hissetmiyor ve bu kentli gibi davranmıyor. ” dedi. Karamehmetoğlu konuşmasını “Finans Merkezi’nin yanında, modern binalarıyla ünlü bu ilçede insanlar böyle düşünüyorsa bunun araştırılması gerekir” diye sürdürdü ve “böylesi projelere çok önem verdiklerini ve destekleyeceklerini” belirtti.

ATASAV Denetleme Kurulu Başkanı Mustafa Pamukoğlu ve Yeditepe Üniversitesi Rektörü Nurdan Baç’ın konuşmalarının ardından Sosyoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Aykut Toros, bulguları dinleyenlerle paylaşarak yorumladı. Prof. Toros, Ataşehir ilçesinde ‘Sosyal Otizm’ olgusunun ortaya çıktığını belirterek “Sosyal Otizm” kavramının Türkiye’de gittikçe yaygınlaşan bir kavram olduğunu vurguladı ve ekledi: “Ülkemizde ‘mahalle baskısı’ndan sonra en sık duymaya başlayacağımız kavram denilebilir. Ataşehir’in ayrıldığı nokta ise Ataşehir’de yaşanan kadınların sosyal otizmden ayrılmada çok daha süratli olmasıdır. Sosyal otizmin toplum için en büyük zararı yanlış ilişkiler kurulmasıdır. Bu olgu altında kurulan ilişkiler bilgi bazlı olmaz, çekimser ilişkiler olur ve hakimiyet kişilerde değil çevrede olur” dedi.

Araştırmada ortaya çıkan önemli bir sonuç ise, Ataşehir’de gelir dağılımı eşitsizliğinin Dominik Cumhuriyeti’nin altında yer alması.

Yeditepe Üniversitesi, içinde bulunduğu Ataşehir ilçesinin sosyal gelişimini daha yakından takip edebilmek ve üniversite olarak, yakın çevresindeki halkın ihtiyaçlarına daha etkin cevap verebilmek amacı ile araştırma faaliyetlerini sürdürmeye devam ediyor. Bünyesinde yer alan Sosyoloji Bölümü’nün her yıl tekrarladığı “Sosyal Değişim Sosyal Gelişim” araştırması, bu yıl, Ataşehir ilçesinde yürütüldü. Finansal desteğinin, İlçedeki Sivil Toplum Kuruluşlarından ATASAV’dan sağlandığı araştırma kapsamında yeni ve gelişmekte olanAtaşehir ilçesinin, sosyal, kültürel ve siyasal yapısı, gelir dağılımı, tüketim alışkanlıkları, eğitim durumu, yaşam memnuniyeti, işsizlik analizi gibi alanlardaki durumunun belirlenmesi hedeflendi. Araştırmada 1200 hane ile görüşme yapıldı ve her hanedeki 17 yaş üstü aile bireyleri ile görüşüldü. Araştırma Yeditepe Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Aykut Toros, öğretim üyeleri, Önay Alpago, Kamu Yönetimi Başkanı Prof. Dr. Meral Öztoprak, öğretim üyesi Ahmet Koçarslan, ATASAV Vakfı Mütevelliler Kurulu Başkanı Sefa Sarısoy, Sami Özeren tarafından gerçekleştirildi.

Araştırmanın sonuçları Yeditepe Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Aykut Toros tarafından açıklandı. “Ataşehir Sosyal Değişim, Sosyal Gelişim 2013″ sonuçları şöyle;

Ataşehir’de iş gücü ve istihdam durumuna bakıldığında 15-64 yaşındaki aktif çalışan nüfusun toplan nüfusun dörtte üçüne ulaştığı görülüyor. Ataşehir’de çalışmama sebeplerinin başında en ön sırada ev kadını olma gerekçesi yer alıyor. Bunu öğrenci olma ve emekli olma durumları takip ediyor. Çalışmak isteyen ama iş bulamayanların sayısı 20’de 1 kişi. Diğer çalışmama nedenleri arasında ise eşinin ya da ailesinin izin vermemesi yer alıyor.

Ataşehir’in sosyal niteliğini belirleyici etmenlerden biri olan göç yoluyla gelen nüfusun niteliğinde, büyük bir artış tespit edildi. Önceleri çok zayıf olan göç alma eyleminin, 1984 yılından sonra büyük bir sıçrama gösterdiği ve 2004-2013 yılları arasındaki son 10 yılda da tepe noktasına ulaştığı anlaşıldı. 1984 yılları arasında yüzde 24.4 olan göç eylemi, 2004-2013 yılları arasında yüzde 37.17’e yükseldiği görüldü. Ataşehir’e olan göçün sebeplerine bakıldığında kişisel sebeplerin yarıdan çok olduğu, yüzde 55’e ulaştığı görülüyor. Kişisel sebeplerin içinde yüzde 40’larda eş ve aile ile ilgili nedenlerle göç olduğu belirtiliyor.

Ataşehir’de hanelerde yüzde 5.4 oranında Kürtçe konuşulurken, yüzde 2.3 oranında İngilizce, 1.7 oranında da diğer diller konuşuluyor.

Ataşehir takım taraftarı incelendiğinde yüzde 32.13 ile Fenerbahçe, yüzde 31,68 ile Galatasaray, yüzde 14,69 ile Beşiktaş taraftarının olduğu belirlendi.

Ataşehir’deki gelir dağılımının ortalama aylık geliri 2 bin 336 TL olarak saptandı.

Ataşehir ilçesindeki gelir dağılımı eşitsizliği Dominik Cumhuriyeti’nin altında yer aldı. Milli gelir dağılımının eşit olup olmadığını gösteren gelir dağılımı araştırması Gini katsayısına göre yapıldı. Ataşehir için yüzde 47.10 değer bulunurken, bu değerin Gambiya’da yüzde 47.2, Kongo’da yüzde 47.32, Kenya’da yüzde 47.68 olduğu belirlendi. Demografik yapıda, cinsiyet, yaş dağılımları, ortalama hane büyüklükleri ise, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TUİK) 2012 Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi verilerinin karşılaştırılması ile yapıldı. Örnek verilecek olursa, nüfusa göre yaş ve cinsiyet dağılımında 15-19 yaş gurubunda yüzde 8.41 erkek, yüzde 9.16 kadın, 40-44 yaş gurubunda yüzde 6.5 erkek, yüzde 8.34 kadın nüfusu saptandı. İstihdamda çalışmak istediği halde iş bulamayanların yüzde 36,3’ünün ev kadınlığını, yüzde 18.2’sinin emekli durumunun, yüzde 5.1’nin de çalışmak istediği halde iş bulamama nedenlerine dayandırdığı anlaşıldı.

Ataşehir’de yaş kuşakları arasında ekonomik kaynaklı sınıf farklılıkları hissedilmemesi konusunda da farklılıklar olduğu görülüyor. Genel olarak toplumun yarısı ekonomi kaynaklı sınıf farklılıklarını hissediyor. Hissedenlerin oranı yüzde 54.79 olarak belirlendi.

Ataşehir’ in bi-polar (çift kutuplu) niteliği müzik konusunda da kendisini gösteriyor. Türkü ve pop müziği tercih edenler arasında bi- polar yapı açık. Ortalama olarak her iki rakam birbirine benzemekle birlikte türkü dinleyenler yaşlıdan gence doğru gittikçe azalmakta, pop müzik dinleyenler ise atış gösteriyor. Bu oran ise şöyle; türkü dinleyenler yüzde 31.59, pop müzik dinleyenler 26.70, Türk musikisi yüzde 7.56, arabesk yüzde 7.56, dini müzik 4.20.

Ataşehir’de yükselen yalnız binalar değil, kadınların sosyal yaşamdaki etkinlikleri de yükseliyor…

Araştırmanın önemli bulgularından birisi kişilerin enformasyon kaynaklarına erişmeleri, onlarla ilişki kurmaları konusunda gösterdikleri çekingenlik düzeyidir. Bu çekingenlikler, kişisel tercih gerektiren ekonomik, sosyal ve siyasal konularda da görülüyor. Bu iki grup birlikte düşünüldüğünde, bir “sosyal otizm” olgusundan bahsetmek mümkündür. Sosyal otizm konusunda kuşaklar arasında bir farklılık görülmekte, bu farklılık diğer faktörlerin etkisi altında yükselip alçalabilmekte. Ataşehir halkının Türkiye geneline göre nispeten daha aktif olduğu ve sosyal otizm düzeyinin Ataşehir’de Türkiye geneline göre daha düşük olduğu söylenebilir. Buna rağmen bazı gruplar arasında hareketsizlik oranları, otizmi çağrıştıracak kadar yüksek bulundu. Hareketsizliği giderme konusunda yaş boyutunda kadınların gösterdiği gelişme dikkat çekici. Ataşehirli kadınlardan genç kuşakta olanlar, yaşlı kuşaklara göre, çok daha aktif, çok daha bilinçli görüşler ve davranışlar sergiliyor. Erkeklerde de benzer bir gelişme olmasına rağmen artış, kadınlardaki kadar yüksek değil. Bir bakıma Ataşehir’de yükselen yalnız binalar değil, aynı zamanda kadınların sosyal yaşamdaki etkinlikleri de yükseliyor.

Yeditepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Aykut Toros ‘Sosyal Otizm’ algısını ise şöyle açıkladı;

“Sosyal otizm, düzgün ilişki kuramamak ve ilişkide pasiflik anlamına gelmektedir. Sosyal otizm için iki farklı süreçten bahsedebiliriz; birincisi bilgi kanallarına erişmede çekingenlik, ikincisi de bilgi kanallarına eriştikten sonra karar vermede ve bazı aksiyonlarda çekimserlik, yani fikir beyan edememek. Sosyal otizm Türkiye’de gittikçe yaygınlaşan bir kavramdır. Ülkemizde “mahalle baskısı”ndan sonra en sık duymaya başlayacağımız kavram denilebilir. Ataşehir’in ayrıldığı nokta ise Ataşehir’de yaşanan kadınların sosyal otizmden ayrılmada çok daha süratli olmalarıdır.

Sosyal otizmin toplum için en büyük zararı yanlış ilişkiler kurulmasına neden olmasıdır. Bu olgu altında kurulan ilişkiler bilgi bazlı olmaz, çekimser ilişkiler olur ve hâkimiyet kişilerde değil çevrede olmasıdır.”

Ataşehir İlçesi’nde yürütülmüş olan bu araştırmanın verileri, hızlı bir nüfus artışı ve mekânsal gelişme gösteren bu bölgede, sosyal gelişmenin büyük boyutlarda olduğunu gözler önüne seriyor.

Kaynak: İnternetHaber

Otizmi eğitim ve aile sevgisi ile yendi

otizmi-aile-sevgisi-ve-egitimle-yendiFurkan Aydın, 3 yaşında konulan ’ağır otizm’ teşhisini ailesinin sevgisi ve eğitim ile yenerek normal okula başladı.

Sevgi ve eğitim ile hastalığını yenerek bir devlet okulunda okumaya başlayan Furkan, otistik çocuklar ve aileleri için de umut oldu.

Merkez Kayapınar ilçesinde yaşayan Aydın ailesinin iki çocuğundan biri olan Furkan Aydın, 2 yaşında farklı davranışlar sergilemeye başladı. Durumu fark eden Aydın ailesi Furkan’ı İstanbul’daki bir çocuk psikatristine götürdü. Yapılan tetkikler sonucu ’ağır otizm’ teşhisi konulan Furkan’ın ailesi büyük şok yaşadıkları o günden sonra oğullarına daha yoğun sevgi göstermeye başladı ve doktorun verdiği ’ev ödevi’ tabir ettikleri eğitimleri harfi harfine uyguladı.

Kreşe 3 yıl devam eden sonrasında bir dönem alt sınıflarda bir dönem de kentte otistik çocuklar için hizmet veren İbn-i Sina Otistik Çocuklar Eğitim Merkezi’ne giden Furkan, bir süre ara verdiği eğitimini Kayapınar İlköğretim Okulu’nda sürdürüyor.

Kontrol için 5 ay önce gittiği İstanbul’daki çocuk psikiyatrisi, yapılan tetkikler sonucu Furkan’ın otizmi yendiğini belirledi.

Artık akranları gibi ekmek almaya gidebilen, kardeşine ağabeylik yapan, babası ile işe giderek ona destek olan Furkan, geleceğe dair umutlarını ve hedeflerini gerçekleştirmeye emin adımlarla ilerliyor.

– ’İngilizce öğretmeni olmak istiyorum’

Furkan Aydın, muhabirine yaptığı açıklamada, Kayapınar İlkokulu 4. sınıfta okuduğunu, derslerinde de başarılı olduğunu söyledi.

Öğretmenlerini ve arkadaşlarını çok sevdiğini ifade eden Aydın, sınıfta en başarılı öğrenci olduğunu belirtti. Aydın, Dicle Üniversitesi’nde okumak istediğini belirterek, ’Boş vakitlerimde kitap okuyor, bilgisayarla oynuyor, derslerime çalışıyorum. Trafik güvenliği yardım kulübüne üyeyim. İngilizce öğretmeni olmak istiyorum’ dedi.

Furkan Aydın’ın annesi Rojda Aydın, davranışlarından şüphelenmeleri üzerine götürdükleri İstanbul’daki bir çocuk psikiyatrisi tarafından oğluna ağır otizm teşhisi konulduğunu söyledi.

’Furkan’ın ağır otizm olduğunu öğrendikten dünya başıma yıkıldı’ diyen Aydın, Furkan ile dışarıya çıktıklarında insanların rahatsızlık veren bakışlarının gözlerinin önünden gitmediğini belirtti.

– ’Dünyalar benim oldu’

Aydın, o sürecin en büyük ödülünün Furkan ile oturup bu röportajı vermek olduğunu kaydederek, şöyle dedi:

’Bugün bu röportajı yapabiliyorsak dünyalar benim oldu. Benzer durumda olan diğer ailelerin de inatçı olmalarını ve bu sorunun üstesinden gelmelerini istiyorum. Eğitim otizm için son derece önemli. Aileler doğru bir eğitim ile çocuklarını ayaklarının üzerinde durabilecek seviyeye getirebilirler. Furkan şu anda normal bir devlet okuluna gidiyor ve geleceğe dair planlar yapabiliyoruz. Oğlum DÜ’de İngilizce Öğretmenliği’nde okumak istiyor. İnşallah o günleri de görürüz. Her anne, her aile çocuğunu sever ama böyle çocukları bir kat daha fazla sevmemiz gerektiğine inanıyorum.’

– ’Otistik çocukların da yaşama, öğrenme ve eğitim hakkı olmalı’

’Otistik çocukların da yaşama, öğrenme ve eğitim hakkı olmalı’ diyen Aydın, bu konuda yetkililerden destek beklediklerini belirtti. Başvurdukları bazı devlet okullarının kapılarının yüzlerine kapandığına dikkati çeken Aydın, ’Şu anda Furkan’ı normal okula gidiyorsa bunu okuldaki öğretmenlerin ve idarecilerin sağduyusu sayesinde başardık. Bu çocuklara da diğer çocuklar gibi hak tanınmasını, bir şans verilmesini ve çocuklarımızın kucaklanmasını istiyoruz’ diye konuştu.

– ’Otizmin ne olduğunu bilmiyorduk’

Furkan Aydın’ın babası Adnan Aydın ise ağır otizm teşhisi konulan Furkan’ın agresif ve çok hareketli olması nedeniyle yaklaşık 6 yıl boyunca büyük sıkıntı yaşadıklarını belirtti.

’Otizmin ne olduğunu bilmiyorduk’ diyen Aydın, doktorların Furkan’ın iyi bir eğitim ile iyi bir düzeye geleceğini belirtmeleri üzerine buna inandıklarını ve oğullarının durumunu kabullendiklerini vurguladı. Aydın, şöyle konuştu:

’Bu sorunla baş edebilmek için sorunun varlığını kabul etmek çok önemli. Doktorlardan öğrendiklerimizle gece gündüz Furkan’ın eğitimine başladık. O günden bugüne çok yol katettik. Ağır otizm teşhisi konulan bir çocuğun bugün normal bir devlet okuluna gidiyor olması büyük umut verici. Büyük bir başarı. Bu da bizi çok mutlu ediyor. Ağır otizmli olup da bu seviyeye gelmek çok zor birşey. Şuna inanıyoruz ki iyi bir eğitim ve tedavi ile otizmli çocuklar iyi bir seviyeye gelip ayaklarının üzerinde durabilir.’

– ’Otizmde temel tedavi iyi bir eğitim’

Aydın, sihirli bir değneğin bu çocuklara dokunup, iyileştirme şansı olmadığına dikkati çekerek, ’Otizmde temel tedavi iyi bir eğitimdir’ diye konuştu.

İşyerinde Furkan’ın kendisine yardımcı olduğunu, market alış verişi yapabildiğini, bu nedenle Furkan’ın kendi ayaklarının üzerinde bağımsız bir şekilde yaşayabileceğine inandıklarını ifade eden Aydın, ağır otizm teşhisi konulduğu günlerde Furkan’ın bu duruma geleceğine asla inanmadığını belirtti.

Aydın, şu ifadeleri kullandı:

’Furkan eğitim alamasaydı durumu daha da ağırlaşacaktı. Ya bir zincire bağlı yaşayacak ya da dört duvar arasında saklı bulunacaktı. Çok şükür o düzeyleri atlattı. Şimdi ayaklarının üzerinde durabilmesi bizim için bir mucize. Ancak ülkemizde otizm alanında tam bir ilerleme sağlanmış değil. Otizm alanında eğitimciler çok yetersiz. Bölgede de bu sıkıntı çok yaygın. Diyarbakır’da birkaç yıl önce açılan İbn-i Sina Otistik Çocuklar Eğitim Merkezi de fiziki şartları ve otizm alanındaki eğitimci eksikliğinden dolayı yetersiz. Okula gönderdiğimizde Furkan’da gerileme oldu. Bölgede otistik olup da zincire bağlı yaşayanlar var. Bu zamanda çocukları bu halde görmek içler acısı. İyi bir eğitim ile iyi bir seviyeye gelinebileceğine herkesin inanmasını istiyorum. Vicdani düzeyde bir eğitim ile bu çocuklar otizmin üstesinden gelecektir.’

Aydın, Furkan’ın ileri zekası ile akrabalarının otomobillerinin plakasını hafızasında tuttuğunu, geçmiş ve gelecekteki bir tarih sorulduğunda hangi güne denk geldiğini ezbere bildiğini ifade ederek, dinlediği bir müziği notalara dökebildiğini belirtti.

– ’Otizmi yendi’

Furkan’ın İstanbul’daki doktoru Çocuk Pisikiyatrisi Nahit Mukaddes Motavalli, erken yaşta tanı koydukları vakaların önemli bir kısmının erken ve düzgün eğitim alması halinde otizm dışına çıkabildiğini söyledi.

’Bu çocuklarda hiperaktiflik ve dikkat sorunu olabilir ama eğitimden sonra otizm kalmayabiliyor’ diyen Motavalli, ancak bunların henüz azınlıkta olduğunu belirtti.

Motavalli yurt dışındaki çeşitli toplantılarda bu vakaları sunarak erken yaşta nasıl eğitim aldıklarını ve bundan nasıl kurtulduklarını anlattıklarını vurgulayarak, ’Evet otizmden kurtuluş belli bir grup için söz konusu. Çocuğun yapısı müsait, erken yaşta tanı konulup aile ve eğitimci yoğun bir eğitim sunmuşsa otizmden kurtuluş mümkündür’ dedi.

Furkan’ın bu grupta yer alan bir çocuk olduğuna dikkati çeken Motavalli, Furkan’ın artık normal olduğunu, devlet okuluna gittiğini ve artık otistik olmadığını kaydetti.

Motavalli, 3 yaşında iken otizm tanısı konulan Furkan’da 7 yıllık takibin ardından otizm tanısı almadıklarını anlatarak, ’Otizmi yendi. Eğitimden yaralanan grupta yer alan çocuklar tam otizmin dışına çıkabiliyor. Eğitimden sonra otistik özellikler kalmıyor. Doğru eğitim ile belli bir grup otizm tanısını kaybedebiliyor. Furkan da otizmi yenen o gruptan bir çocuk’ diye konuştu.

Otizm hastalığına dikkat çekmek amacıyla bilgilendirme paneli düzenlendi.

otizm-paneliOtizm Hastalığı hakkında vatandaşları bilgilendirmek amacıyla panel düzenlendi.

Batman Özel Cemrem Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezinin Batman Belediyesi konferans salonunda düzenlediği Otizm ile ilgili panele yoğun bir katılım sağlandı. Yapılan panelde Otizm ve Otizmli ailelere önerilerde bulunan eğitimciler, Otizm hakkında bilgilendirme çalışmalarında bulundular.

Dünyada ve Türkiye’de Otizm ile ilgili yapılan çalışmalar hakkında katılımcılara, uzman konuşmacılar tarafından bilgi verildi. Özel Cemrem Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi Kurucusu Hasan Cihan, Batman’da ilk kez Otizm ile ilgili panelin düzenlendiğin belirterek, “Kurum olarak Batman şartlarında ilk defa Otizm ilgili bir panel yaptık. Otizm toplumun uzak olduğu pek farkında olmadıkları bir yaygın gelişimsel bozukluk. Batmanda Otizmli birey sayısı teknolojik imkanların gelişmesi ve Bireylerin sosyal hayattan kopması nedeniyle sayısı gün geçtikçe artıyor. Bizde bu insanları bir araya getirmek ve yalnız ve çaresiz olmadıklarını bilmelerini istedik ve böyle bir panel düzenledik” diye konuştu.

Kaynak: Haberler

Fazıl Say’a “Otizm Hastası” Deyince Sanık Oldu

1383860114223Twitter’da yazdığı mesajlar sonrası “halkın bir kesimini benimsediği dini değerleri alenen aşağılama” suçundan 10 ay hapis cezası alan, ancak cezası ertelenen piyanist Fazil Say tekrar davalık oldu. Bu kez suç duyurusu yapan Say, sanık ise ilk davada kendisini şikâyet eden Ali Emre Bukağılı. Say, İstanbul 19. Sulh Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı dava sırasında şikâyetçi Bukağılı’nın kendisi hakkında “Say’ın otizm hastası olduğu şüpheleri vardır” dediğini, bunun onur ve saygınlığını rencide eden bir hakaret olduğunu söyleyerek 3 aydan 2 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı.

Say’ın otizm hastası olmadığı belirtilen suç duyurusu dilekçesinde, “Şüphesiz ki otizm bir hastalıktır. Elbette ki bir kişinin otizm hastası olması hakarete konu olabilecek bir durum değildir. Ancak şüpheli Ali Emre Bukağılı kasıtlı olarak duruşma sırasında Say’ın tüm toplum önünde şeref ve haysiyetini sarsmak için bu sözleri sarf etmiştir. Olayın ardından bazı basın kuruluşlarında ‘Fazıl Say’a çirkin saldırı’ yönünde haberler yer almıştır. Bukağılı, maksatlı ve haddi aşan kasıtlı bir davranışta bulunmuştur” denildi. Savcılık tarafından ifadesi alınan Bukağılı ise , Say’a karşı hakaret etmek amacıyla bu sözleri söylemediğini sadece basında çıkan haberler üzerine otizm hastası olduğu iddiasının araştırılmasını istediğini öne sürdü. Şüphelinin yargılanması İstanbul Sulh Ceza Mahkemesi’nde olacak.

Kaynak: Sabah

Hamilelikte Düzensiz Beslenme Otizm’e Neden Oluyor

hamile-otizm-beslenmeGebelikten önce kilolu olmayan gebelik sırasında düzensiz beslenme ve hareketsizlikle fazla kilo alan anne adaylarının bebeklerinde sorunlar yaşanabiliyor. Hormon ve inflamasyon düzensizliği baş gösteriyor. Gebelik döneminde bilinçli ve sağlıklı beslenmek anne çocuk sağlığı için çok önemli.

Salt Lake City Üniversitesi araştırmacıları konuya ilişkin çalışmalarında bu durumu açıkça bildirmektedir. Bebekler anne karnında gelişim sorunlarını fazla yağlanma ve zararlı maddelerin getirdiği otizm gibi hastalıklarla karşılaşıyor.

Nörogelişimsel evrelerinde eksiklik yaşanıyor, beyinsel gelişimleri aksıyor. Sosyal problemler, iletişim ve davranış güçlükleri ve sınırlı yetenekler ile çocuklar otistik olarak doğabiliyor. Ekstra alınan her bir kilo dahi, bebeğin beyinsel gelişimini olumsuz etkiliyor.

Doktor kontrollerinde sağlıklı hedef kilo konusu tartışılmalıdır. Bir sağlıklı bebek dünyaya getiren bir annenin sonraki gebeliğinde otistik bir bebek dünyaya getirmesi de olası. Çünkü ilk gebeliğinde kilosuna dikkat etmiş, ikincisinde etmemiş olabilir.

Kaynak: Kısa Haber

Her yaştan engelliye sosyal ve kültürel canlılık kazandıracak protokol

otizm-engelliHer yaştan engelliye sosyal ve kültürel canlılık kazandıracak protokol, valilikte düzenlenen tören ile imzalandı.

Valilik, İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile Kırkpınar Halkı Otizm Dayanışma Derneği arasında, “Engelli bireyler için sosyal, kültürel ve sportif faaliyet alanında kurs açılması” işbirliği protokolü, Valilik Toplantı Salonunda düzenlenen törenle imzalandı. Vali Mustafa Büyük, protokolün imza töreninde yaptığı konuşmada, ilimizde son bir yıl içinde engelli bireylerin eğitimleri noktasında çok mesafe kat edildiğini belirterek, “İlimizde özel eğitim alanında kurumsal gelişmeler var. Devlet olarak bu bireylerimizin daha çok sosyal hayatın içinde yer almasına önem veriyoruz. Sivil toplum kuruluşlarımızın girişimleri ve çabaları da bizi mutlu ediyor. Protokolünün hayırlı olmasını dilerim.” dedi.

MEMNUNİYET

Engelli bireylere sosyal kursların açılması için yapılan işbirliği protokolünü, tarihi bir gün olarak değerlendiren Kırkpınar Halkı Otizm Dayanışma Derneği Başkanı Cem Kumuk, Otizmli çocuklara sahip aileler olarak engelli çocuklarının sağlıklı mutlu ve sosyal çevre ile bütünleşen bireyler olarak yetişmesinde Vali Mustafa Büyük başta olmak üzere tüm devlet kurumlarının yakın ilgisini görmekten dolayı çok duygulandıklarını ifade etti. Kumuk, bu çalışmanın tüm Türkiye’ye örnek olmasını istedi.

PROTOKOLE KATILIM

Vali Mustafa Büyük, İl Milli Eğitim Müdürü Selim Yavuz Sandıkçı, Kırkpınar Halkı Otizm Dayanışma Derneği Başkanı Cem Kumuk, Özel Eğitimden Sorumlu Şube Müdürü Nesri Girgin, Kırkpınar Halkı Otizm Dayanışma Derneği Başkan Yardımcıları Mehtap Baykam ve Seyit Ali Sarı’nın katılımıyla imzalanan protokole göre; her yaştan engeli bireylere futbol, basketbol, voleybol, masa tenisi, hentbol, gitar, bağlama, keman, resim, halk oyunları ve drama alanlarında kurslar açılması planlanıyor.

Kaynak: Sakarya Yeni Haber

Otizmli Ege Deniz, spordaki başarısıyla herkesi kendine hayran bıraktı.

ege-denizOtizmli Ege Deniz (17), spordaki başarısıyla herkesi kendine hayran bıraktı. Ege, yüzmede kendi kategorisinde Avrupa şampiyonluğu elde etti. Ancak yüzme çalışmalarını sürdürebileceği havuz bulamayınca atletizme yöneldi. Başarılı sporcu, Zeytinburnu Belediyesi’nin düzenlediği Cumhuriyet Koşusu’na katılarak bir engeli daha yıktı. Genç sporcu, 45 dakikada 10 kilometre koşarak yarışmayı birincilikle bitirdi.

Kaynak:Takvim

İletişimde Otizmli Çocukların Lider Olmasına İzin Verin

otizmli-lider-cocuklarOtizmli çocuğun gelişiminde aileye dikkat çeken uzmanlar “İletişimde çocukların lider olmasına izin verin, tepkilerini gözlemleyin ve ilgi alanları belirleyin” diyor.

Otistik çocukların eğitimi ve sosyal hayata kazandırılması geliştirilen tekniklerin yanı sıra ailelerin tutumu da büyük önem taşıyor. Bu çocukların bir çoğunun duyuların göstergelerini okuyamadığını ve bir başkasının düşüncesi hakkında fikir sahibi olamadığını belirten Dr. Senai Demirci, çocuğa ilk olarak duyusal bütünleme programının uygulanması gerektiğini söyledi. Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’nde çalışmalar yapan Dr. Demirci, iletişimde çocukların lider olmasına izin verilmesi gerektiğini belirterek, otizmin belirtilerini şöyle anlattı: “Otistik çocuklar kelimelerin anlamlarını öğrenmede güçlük yaşayabilirler. Tekrar tekrar aynı şeyi yapabilir ve bir kelimeyi sürekli yineleyebilirler. Kollarını ve gövdesini hep aynı kalıpta sallayabilirler. Değişikliklere adapte olmakta zorlanabilir, yeni bir tattan zevk almayabilir, oyuncaklarının yeri değişince oyuncaklarını unutabilir, yeni bir öğretmenle uyum sağlamayabilirler.”

İlgi alanları belirlenmeli

Uzun vadeli eğitim programlarıyla otistik çocukların davranışlarının normale çekilebildiğini ve öz yaşam becerilerini öğrenebildiğini belirten Demirci, ailenin otistik çocukların eğitiminde uygulaması gereken teknikleri anlattı:

– Çocuğun iletişimde lider olmasına izin verin. Gözlemleyin, bekleyin, dinleyin ve yüz yüze olun. İlgilerini takip edin ve ilgisini çekebilecek alanlar oluşturun. Taklit edin, yorumlayın. İletişimde karşılıklı olmasına dikkat ederek sıra alın.

– Zor çocukları liderliğe teşvik etmek için ise çok sevdiği oyuncakları kullanın. Günlük herhangi bir durumu sevilen bir aktiviteye dönüştürün. Çocuğun ihtiyaçlarını önceden tahmin etmeyin.

– Dilinizi ve davranışlarınızı çocuğa göre düzenleyin.

– Yavaş olun, iletişimi durduran değil sürdüren sorular sorun.

– İletişime dil ve deneyimlerinizi katın. İsimlendirin, betimleyin. Mimik ve hareketlr kullanın. Konuşmalarınızın konu ve içeriğini çeşitlendirin.

– Çocuğunuzun oyununa katılın. Oyunlarını zenginleştirin.

Kaynak:F5HABER

Şizofreninin Şifresi Çözüldü

xsizofreninin-quotsifresini-quot-turk-bilim-insani-cozdu-244861.jpg.pagespeed.ic.rG_qXynlRtABD’de çalışmalarını sürdüren Dr. Gülsüner ve çalıştığı ekibin yürüttüğü 3 yıllık çalışmada, şizofreni hastalığına neden olan 54 yeni gen keşfedildi.

ABD’de çalışmalarını sürdüren Dr. Süleyman Gülsüner ve birlikte çalıştığı ekip tarafından yürütülen 3 yıllık çalışmada, şizofreni hastalığına neden olan 54 yeni gen keşfedildi. Bilim dünyasında beyin kaynaklı hastalıkların şifresinin çözülmesi yolunda büyük heyecanlar uyandıran Dr. Gülsüner’in çalışmasında geliştirdiği yöntemler, otizm ve zeka geriliği gibi hastalıkları aydınlatmak üzere kullanılmaya başlandı.

Çalışmada, bulunan gen mutasyonlarının özelliklebaba yaşının ileri olduğu durumlarda sperm hücrelerinde ortaya çıktığı da saptandı.

Bilkent Üniversitesi’nde doktorasını tamamladıktan sonra Washington Üniversitesi’nde bilimsel araştırmlarını sürdüren Dr. Süleyman Gülsüner, aynıüniversitede Öğretim Üyesi Dr. Mary-Claire King’le birlikte yürüttüğü çalışmaya ilişkin AA muhabirine, şizofreninin genetik kodlarının çözülmesi yolunda önemli bir çalışmaya imza attıklarını açıkladı.

Çalışmalarında sağlıklı ailelerde dünyaya gelen şizofreni hastalarının ve aile bireylerinin genomlarını incelediklerini ifade eden Dr. Gülsüner, böylece 105 şizofreni hastası, 84 sağlıklı kardeş ve anne-babaları olmak üzere 399 kişinin tüm genomlarını incelediklerini belirtti.

Dr. Gülsüner, çalışmalarının sonunda anne ve babalarında olmamasına rağmen çocukta ortaya çıkan 54 yeni mutasyon bulduklarını bildirdi. Bulunan gen mutasyonlarının özellikle baba yaşının ileri olduğu durumlarda sperm hücrelerinde ortaya çıktığını anlatan Dr. Gülsüner, ayrıca çalışmada ilk kez mutasyon saptanan genlerin arasındaki ilişkilerin de network incelemeleri ile ortaya konduğunu söyledi.

Anne karnındaki ilk haftalardan itibaren 40 yaşına kadar farklı sinir-gelişimsel dönemleri temsil eden yüzlerce insan beyninden elde edilen verileri kullanarak incelemeler yaptığını dile getiren Gülsüner,  54 farklı genin beyinde etkileşim içinde çalıştıklarını bildirdi.

Beynin de şifresini çözecek

Dr. Gülsüner, mutasyon saptanan genler arasında beyin gelişimi ve sinir sisteminde sinyal iletiminden sorumlu çok önemli genlerin bulunduğuna işaret ederek, farklı hastalarda saptanan genlerin annekarnındaki gelişimsel dönemde beynin ‘prefrontal korteks’ adı verilen bölümünde etkileşim veuyum içinde çalıştıklarının ortaya çıktığını da saptadıklarını belirtti.

İnsan beyninin işlevselliğini kazanması ve bunu devam ettirebilmesinin binlerce proteinin ve genin ekileşimiyle oluşan iletişim ağlarının bütünlüğünü korumasına bağlı olduğunu vurgulayan Dr. Gülsüner, “Bu ağlarda yer alan bir ya da bir kaç genin bozulması tüm sistemin göçmesi ile sonuçlanabiliyor. Şizofreni hastalarında mutasyona uğrayan genlerin birden fazla network ağı oluşturması klinik olarak farklı özelliklere sahip hasta gruplarının farklı mekanizmalar sonucu ortaya çıktığını gösteriyor. Bu bulgular hem insan beyninin nasıl geliştiğini anlamamızı sağlayacak hem deklinik olarak da çeşitlilik gösteren şizofreni hastalığını biyolojik gruplara ayırmamıza ve hedefe yönelik ilaçlar geliştirmemize olanak verecek.”

ABD’li bilim çevreleri de tekniği kullanmaya başladı

Dr. Süleyman Gülsüner, çalışmanın ABD’li bilim çevrelerince heyecanla karşılandığını ve çalışmanın önemli bilim dergilerinden CELL’de Ağustos ayında yayımlanmasının ardından yaygın şekilde kullanılmaya başlandığını aktardı.

Çalışmalarında, mutasyonların hücre ve sistem düzeyindeki etkilerini incelemeye devam ettiklerini dile getiren Dr. Gülsüner, daha çok hasta gruplarında bu genler ve bunlarla etkileşim içinde olan büyük bir gen grubunun incelendiğini belirterek, ”Çalışmada geliştirilen yaklaşımların otizm ve zeka geriliği gibi hastalıkları aydınlatmak üzere kullanılmaya başlanması umut vericidir” ifadelerini kullandı.

Kaynak:Rotahaber

Gelişimsel Yetersizliği Olan Çocukların Sosyalleşmelerine Spor Eğitimi ile Destek Olunması projesi

1381460Balıkesir’de, İl Özel İdare Özel Eğitim İş Uygulama Merkezi tarafından hayata geçirilen “Gelişimsel Yetersizliği Olan Çocukların Sosyalleşmelerine Spor Eğitimi ile Destek Olunması” projesi başta Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü olmak üzere Otizmli Bireyleri Destekleme Derneği, Balıkesir Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün ortaklığında yürütülüyor.

Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğünde görevli tüm antrenörlerinin görev aldığı proje için müdürlüğün sahip olduğu bütün tesisler kullanıma açıldı. 22 – 23 Haziran 2013 tarihinde bir çalıştayın da gerçekleştirildiği projeden beklentilerin çok büyük olduğu ifade edildi. Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü İlhan Aslan, “Böyle anlamlı bir projede yer almanın bizim için bir ayrıcalık olduğunu düşünüyorum. Tüm çalışanlarımız, antrenörlerimiz ve tesislerimiz ile projenin en büyük destekçisiyiz. Engelli olan tüm vatandaşlarımız bizim birer parçamızdır, bu yüzden onların toplum içerisinde daha kolay yer edinmelerini ve sosyalleşmelerini sağlayacak olan bu projede onlarla el eleyiz” dedi.

Emeği geçen herkese teşekkür eden İlhan Aslan kurumların dışında, bu toplumda yaşayan her ferdin, bu ve buna benzer projelere destek vermesi gerektiğini söyledi.

Kaynak : Haber3