Otizmde terapi desteği

2 NİSAN DÜNYA OTİZM FARKINDALIK GÜNÜ

Otizm iletişim ve sosyal etkileşim sorunları, kısıtlı ilgi alanları ve tekrarlayan davranışlarla ortaya çıkan bir rahatsızlık olup, ömür boyu devam eden bir gelişim bozukluğudur. Bu tanımı kitaplarda ya da internette kolaylıkla bulabilirsiniz. Her yıl 2 Nisan’da otizmi tanıtan yazılar yazılır, yürüyüşler yapılır, mavi renk temalı çalışmalar hazırlanır ve toplumda farkındalık yaratılmaya çalışılır. Otizm ile ilgili teknik bilgilerle dolu bir kere okuyup geçeceğiniz ve aklınızda otizmle ilgili birkaç bilgi bırakacak bir yazı yazmak isterdim, fakat bu yazıyı o formatla yazmayacağım. Otizmli çocuklar ve ailelerinin yaşadıklarına dair farkındalık yaratabilmek için bu çocukların ve ailelerinin toplum içinde sıkıntı yaşadıkları durumlardan bahsedeceğim.

Otizmin çocuklarda ortaya çıkma yaşı 1 buçuk yaş sonrasıdır. Ailelerin rapor çıkarma ve eğitime başlama süreçlerine hep birlikte göz atmaya çalışalım. Çocuğun yaşı 1 buçuk; adına tepki vermiyor, tekrarlayan davranışlar sergiliyor, konuşma ufak ufak bile başlamamış, oyuncaklarıyla oynamıyor, akranlarıyla iletişime geçmiyor; hatta anne dışında kimseyle iletişim kurmuyor. İlk olarak çocuk doktoruna danışılıyor. Doktorlar onları hastaneye yönlendiriyor. Sonrasında sağlık kurulu raporu alma süreci başlıyor. Öncelikle bu yazıyı okuyanlardan ricam, engelli raporu alabilmek için gerekli sağlık kurulu randevusunu almaya çalışmalarıdır. 3 ay sonraya, 5 ay sonraya randevu alabilenleri duymuşluğum vardır. Otizmli bir çocuk için saniyeler bile değerliyken doğal hakkı olan engelli sağlık kurulu raporunu almasının bu kadar uzun sürmesinin mantıklı bir açıklaması olabileceğini düşünemiyorum. Zor bela alınan randevu ve işlemlerin bürokratik engellerden dolayı uzun sürmesi ile çocuğun en az 6 ayı hastane, test rutinleriyle geçiyor. Rapor alındıktan sonra eğitim alabilecekleri merkez arayışına başlıyorlar. Ülkemizde özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi olarak çokça kurum var fakat bu kurumların yetkinlikleri maalesef yalnızca fiziki olarak denetleniyor; yani sınıf sayısı, yangın merdiveni vs gibi fiziki şartlar. Bunların tabi ki de incelenmesi şart; fakat bunların yanında eğitsel açıdan da değerlendirilmesi gerekmez mi? Devletin verdiği eğitim raporu ayda 8 seans bireysel ve 4 grup eğitimini kapsar. Elbette ki hiçbir insan birbiriyle aynı olmadığı gibi otizmli çocuklar da birbirlerinden oldukça farklıdır. Verilen seans sayılarını diğer ülkelerle karşılaştırdığımızda bu konuda çok yetersiz kaldığımızı görüyoruz. Amerika’ da haftada 40 seans alıyor bu çocuklar.

Rapor süreci bitti, şansları yaver gitti ve bir kurumda eğitime başladılar. Otizm teşhisi travmasıyla uğraşırken bir yandan eğitime uyum problemi yaşamaya başlıyorlar. Burada mutlaka ailenin psikolojik danışmanlık alması gerekiyor. Yaşadıkları travmanın sağaltımı için mutlaka terapi desteği almaları gerekir. Ülkemizde çoğu rehabilitasyon merkezi bu desteği sağlamamakta. Çünkü devlet çocukların yalnızca eğitimlerinin karşılamakta. Temel eğitim süreci tamamlandıktan sonra çocuk anaokulu veya kreş sürecine gelince yani toplumla entegre olmaya başlayınca, işte burada sorunlar dağ gibi oluyor. Özel çocuklarla seve seve çalışan kurumlar olduğu gibi onları ayrıştıran, dışlayan da çokça kurum var. Çalışma hayatında işyerlerine zorunlu engelli kadrosu getirildi. Fakat eğitim kurumlarına getirilmedi. Bence bunun da yapılması gerekiyor. Toplumun ilk tokadını bu süreçte yaşamaya başlıyorlar. Kurum tarafından kabul görmeme, eğitimci tarafından hak ettiği özel ilgiyi görmeme, çocuklar ve çocukların aileleri tarafından dışlanma gibi… Özel çocukların eğitiminde çocuğu aileden ayrıştırma ve bağımsız olması adına dünyanın her tarafında kullanılan gölge öğretmen kavramı vardır. Avrupa ve Amerika’da bu destek devlet tarafından sağlanıyor. Ülkemizde maalesef bu konuda özel çocuklu ailelere bir destek sağlanmıyor. Gölge öğretmen kurumlar tarafından kabul edilmeyebiliyor ve bu çocukların yanlarında gölge öğretmenleri olmadan toplulukla beraber hareket etmeleri neredeyse imkansız bir durumdur.

Şanslı olup okul öncesi eğitim sürecini tamamlayan çocukları ülkemizde her çocuğun hakkı olan ve ülkemizde yasal olarak yaptırımı olan zorunlu eğitim süreci başlıyor. Anaokulunda yaşadıkları problemlerin çok daha fazlasını bu dönemde yaşamaya başlıyorlar. Özel çocuklar için okulda iki

seçenek vardır: kaynaştırma raporu ile normal gelişim gösteren çocuklarla beraber okumak ya da özel alt sınıf raporu ile kendi gibi özel çocuklarla bir arada eğitim görmek. Aslında mantık olarak her özel çocuğun eğitim alma amacı kaynaştırma olmasını sağlamaktır. Bu anlamda okullarımızın çok eksik olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Kaynaştırma olduğu halde okul yönetimi tarafından sınıflara sokulmayan çokça çocuk görmüşümdür. Özel alt sınıflar bütün okullarımızda yok ve özel alt sınıfta görevli öğretmenler çoğunlukla alan mezunu değiller. Aynı dertler ortaokul ve lise yıllarında da yaşanmaya devam ediyor. Okul süreci bittikten sonra istihdam sağlayabilecekleri kurum sayısı ne yazık ki çok az.

Türkiye Otizm Platformunun verilerine göre ülkemizde yaklaşık olarak 600.000 çocuğun otizm tanısı var. Bunlara aile mevcutlarını da eklersek 2 milyon civarı insanın otizmden birebir etkilendiğini görebiliriz. Bu sorun 2 milyonun değil bütün ülkemizin sorumluluğudur ve hepimizin elimizden geldiğince bu çocukların topluma kaynaşmasına katkıda bulunmamız gerekmektedir. Gelin bu yıl 2 NİSAN DÜNYA OTİZM FARKINDALIK GÜNÜNDE farkındalığımızı arttırmaya çalışalım. Çevrenizde, çocuğunuzun okulunda, işyerinde belki akrabalarınız arasında otizmli bir çocuk bulun ve onunla vakit geçirmeye çalışın. Ailelerine nasıl olduklarını sorun ve onların sorunlarını dinlemeye çalışın.

Otizmli çocukların gelecekleriyle ilgili maddi veya manevi katkıda bulunmak isterseniz şu derneklerle iletişime geçebilirsiniz: ÖÇED, ODFED, TOM, OGAD, TODEV.

2 NİSAN DÜNYA OTİZM FARKINDALIK GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN.

Psikolog Türker Omcacıoğlu

10 Aralık Dünya İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi

10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 10 Aralık 1948 tarihinde beyannameyi kabul etti. İnsan hakları günü de beyannamenin kabul edilmesinden iki yıl sonra 1950’dekabul edildi. Türkiye 6 Nisan 1949’da beyannameyi kabul eden ülkeler arasına katıldı. Beyannamenin tam hali şöyle:

İnsan hakları evrensel beyannamesi

Önsöz

İnsanlık ailesinin bütün üyelerinde bulunan haysiyetin ve bunların eşit ve devir kabul etmez haklarının tanınması hususunun, hürriyetin, adaletin ve dünya barışının temeli olmasına,

İnsan haklarının tanınmaması ve hor görülmesinin insanlık vicdanını isyana sevkeden vahşiliklere sebep olmuş bulunmasına, dehşetten ve yoksulluktan kurtulmuş insanların, içinde söz ve inanma hürriyetlerine sahip olacakları bir dünyanın kurulması en yüksek amaçları oralak ilan edilmiş bulunmasına,

İnsanin zulüm ve baskıya karşı son çare olarak ayaklanmaya mecbur kalmaması için insan haklarının bir hukuk rejimi ile korunmasının esaslı bir zaruret olmasına,

Uluslararasında dostça ilişkiler geliştirilmesini teşvik etmenin esaslı bir zaruret olmasına,

Birleşmiş Milletler halklarının, Antlaşmada, insanın ana haklarına, insan şahsının haysiyet ve değerine, erkek ve kadınların eşitliğine olan imanlarını bir kere daha ilan etmiş olmalarına ve sosyal ilerlemeyi kolaylaştırmaya, daha geniş bir hürriyet içerisinde daha iyi hayat şartları kurmaya karar verdiklerini beyan etmiş bulunmalarına,

Üye devletlerin, Birleşmiş Milletler Teşkilatı ile işbirliği ederek insan haklarına ve ana hürriyetlerine bütün dünyada gerçekten saygı gösterilmesinin teminini taahhüt etmiş olmalarına,

Bu haklar ve hürriyetlerin herkesçe aynı şekilde anlaşılmasının yukarıdaki taahhüdün yerine getirilmesi için son derece önemli bulunmasına göre,

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu,

İnsanlık topluluğunun bütün fertleriyle uzuvlarının bu beyannameyi daima gözönünde tutarak

öğretim ve eğitim yoluyla bu haklar ve hürriyetlere saygıyı geliştirmeye, gittikçe artan milli ve milletlerarası tedbirlerle gerek bizzat üye devletler ahalisi gerekse bu devletlerin idaresi altındaki ülkeler ahalisi arasında bu hakların dünyaca fiilen tanınmasını ve tatbik edilmesini sağlamaya gayret etmeleri amacıyla bütün halklar ve milletler için ulaşılacak ortak ideal olarak işbu İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini ilan eder.

Madde 1

Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.

Madde 2

Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir akide, milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin işbu Beyannamede ilan olunan tekmil haklardan ve bütün hürriyetlerden istifade edebilir.

Bundan başka, bağımsız memleket uyruğu olsun, vesayet altında bulunan, gayri muhtar veya sair bir egemenlik kayıtlamasına tabi ülke uyruğu olsun, bir şahıs hakkında, uyruğu bulunduğu memleket veya ülkenin siyasi, hukuki veya milletlerarası statüsü bakımından hiçbir ayrılık gözetilmeyecektir.

Madde 3

Yaşamak, hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır.

Madde 4

Hiç kimse kölelik veya kulluk altında bulundurulamaz; kölelik ve köle ticareti her türlü şekliyle yasaktır.

Madde 5

Hiç kimse işkenceye, zalimane, gayriinsani, haysiyet kırıcı cezalara veya muamelelere tabi tutulamaz.

Madde 6

Herkes her nerede olursa olsun hukuk kişiliğinin tanınması hakkını haizdir.

Madde 7

Kanun önünde herkes eşittir ve farksız olarak kanunun eşit korumasından istifade hakkını haizdir. Herkesin işbu Beyannameye aykırı her türlü ayırdedici mualeleye karşı ve böyle bir ayırdedici muamele için yapılacak her türlü kışkırtmaya karşı eşit korunma hakkı vardır.

Madde 8

Her şahsın kendine anayasa veya kanun ile tanınan ana haklara aykırı muamelelere karşı fiilli netice verecek şekilde milli mahkemelere müracaat hakkı vardır.

Madde 9

Hiç kimse keyfi olarak tutuklanamaz, alıkonulanamaz veya sürülemez.

Madde 10

Herkes, haklarının, vecibelerinin veya kendisine karşı cezai mahiyette herhangi bir isnadın tespitinde, tam bir eşitlikle, davasının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından adil bir şekilde ve açık olarak görülmesi hakkına sahiptir.

Madde 11

  1. Bir suç işlemekten sanık herkes, savunması için kendisine gerekli bütün tertibatın sağlanmış bulunduğu açık bir yargılama ile kanunen suçlu olduğu tespit edilmedikçe masum sayılır.
  2. Hiç kimse işlendikleri sırada milli veya milletlerarası hukuka göre suç teşkil etmeyen fiillerden veya ihmallerden ötürü mahkum edilemez. Bunun gibi, suçun işlendiği sırada uygulanabilecek olan cezadan daha şiddetli bir ceza verilemez.

Madde 12

Hiç kimse özel hayatı, ailesi, meskeni veya yazışması hususlarında keyfi karışmalara, şeref ve şöhretine karşı tecavüzlere maruz bırakılamaz. Herkesin bu karışma ve tecavüzlere karşı kanun ile korunmaya hakkı vardır.

Madde 13

  1. Herkes herhangi bir devletin sınırları dahilinde serbestçe dolaşma ve yerleşme hakkına haizdir.
  2. Herkes, kendi memleketi de dahil, herhangi bir memleketi terketmek ve memleketine dönmek hakkına haizdir.

Madde 14

  1. Herkes zulüm karşısında başka memleketlerden mülteci olarak kabulü talep etmek ve memleketler tarafından mülteci muamelesi görmek hakkını haizdir.
  2. Bu hak, gerçekten adi bir cürüme veya Birleşmiş Milletler prensip ve amaçlarına aykırı faaliyetlere müstenit kovuşturmalar halinde ileri sürülemez.

Madde 15

  1. Her ferdin bir uyrukluk hakkı vardır.
  2. Hiç kimse keyfi olarak uyrukluğundan ve uyrukluğunu değiştirmek hakkından mahrum edilemez.

Madde 16

  1. Evlilik çağına varan her erkek ve kadın, ırk, uyrukluk veya din bakımından hiçbir kısıtlamaya tabi olmaksızın evlenmek ve aile kurmak hakkına haizdir. Her erkek ve kadın evlenme konusunda, evlilik süresince ve evliliğin sona ermesinde eşit hakları haizdir.
  2. Evlenme akdi ancak müstakbel eşlerin serbest ve tam rızasıyla yapılır.
  3. Aile, cemiyetin tabii ve temel unsurudur, cemiyet ve devlet tarafından korunmak hakkını haizdir.

Madde 17

  1. Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olmak hakkını haizdir.
  2. Hiç kimse keyfi olarak mal ve mülkünden mahrum edilemez.

Madde 18

Her şahsın, fikir, vicdan ve din hürriyetine hakkı vardır; bu hak, din veya kanaat değiştirmek hürriyeti, dinini veya kanaatini tek başına veya topluca, açık olarak veya özel surette, öğretim, tatbikat, ibadet ve ayinlerle izhar etmek hürriyetini içerir.

Madde 19

Her ferdin fikir ve fikirlerini açıklamak hürriyetine hakkı vardır. Bu hak fikirlerinden ötürü rahatsız edilmemek, memleket sınırları mevzubahis olmaksızın malümat ve fikirleri her vasıta ile aramak, elde etmek veya yaymak hakkını içerir.

Madde 20

  1. Her şahıs saldırısız toplanma ve dernek kurma ve derneğe katılma serbestisine maliktir.
  2. Hiç kimse bir derneğe mensup olmaya zorlanamaz.

Madde 21

  1. Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
  2. Her şahıs memleketin kamu hizmetlerine eşitlikle girme hakkını haizdir.
  3. Halkın iradesi kamu otoritesinin esasıdır; bu irade, gizli şekilde veya serbestliği sağlayacak muadil bir usul ile cereyan edecek, genel ve eşit oy verme yoluyla yapılacak olan devri ve dürüst seçimlerle ifade edilir.

Madde 22

Her şahsın, cemiyetin bir üyesi olmak itibariyle, sosyal güvenliğe hakkı vardır; haysiyeti için ve şahsiyetinin serbestçe gelişmesi için zaruri olan ekonomik, sosyal ve kültürel hakların milli gayret ve milletlerarası işbirliği yoluyla ve her devletin teşkilatı ve kaynaklarıyla mütenasip olarak gerçekleştirilmesine hakkı vardır.

Madde 23

  1. Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.
  2. Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
  3. çalışan her kimsenin kendisine ve ailesine insanlık haysiyetine uygun bir yaşayış sağlayan ve gerekirse her türlü sosyal koruma vasıtalarıyla da tamamlanan adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır.
  4. Herkesin menfaatlerinin korunmasi için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır.

Madde 24

Her şahsın dinlenmeye, eğlenmeye, bilhassa çalışma müddetinin makul surette sınırlandırılmasına ve muayyen devrelerde ücretli tatillere hakkı vardır.

Madde 25

  1. Her şahsın, gerek kendisi gerekse ailesi için, yiyecek, giyim, mesken, tıbbi bakım, gerekli sosyal hizmetler dahil olmak üzere sağlığı ve refahını temin edecek uygun bir hayat seviyesine ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, ihtiyarlık veya geçim imkânlarından iradesi dışında mahrum bırakacak diğer hallerde güvenliğe hakkı vardır.
  2. Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.

Madde 26

  1. Her şahsın öğrenim hakkı vardır. Öğrenim hiç olmazsa ilk ve temel safhalarında parasızdır. İlk öğretim mecburidir. Teknik ve mesleki öğretimden herkes istifade edebilmelidir. Yüksek öğretim, liyakatlerine göre herkese tam eşitlikle açık olmalıdır.
  2. Öğretim insan şahsiyetinin tam gelişmesini ve insan haklarıyla ana hürriyetlerine saygının kuvvetlenmesini hedef almalıdır. Öğretim bütün milletler, ırk ve din grupları arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu teşvik etmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışın idamesi yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir.
  3. Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.

Madde 27

  1. Herkes, topluluğun kültürel faaliyetine serbestçe katılmak, güzel sanatları tatmak, ilim sahasındaki ilerleyişe iştirak etmek ve bundan faydalanmak hakkını haizdir.
  2. Herkesin yarattığı, her türlü bilim, edebiyat veya sanat eserlerinden mütevellit manevi ve maddi menfaatlerin korunmasına hakkı vardır.

Madde 28

Herkesin, işbu Beyannamede derpiş edilen hak ve hürriyetlerin tam tatbikini sağlayacak bir sosyal ve milletlerarası nizama hakkı vardır.

Madde 29

  1. Her şahsın, şahsiyetinin serbest ve tam gelişmesi ancak bir topluluk içinde mümkündür ve şahsın bu topluluğa karşı görevleri vardır.
  2. Herkes, haklarının ve hürriyetlerinin kullanılmasında, sadece, başkalarının haklarının ve hürriyetlerinin gereğince tanınması ve bunlara saygı gösterilmesi amacıyla ve ancak demokratik bir cemiyette ahlâkın, kamu düzeninin ve genel refahın haklı icaplarını yerine getirmek maksadıyla kanunla belirlenmiş sınırlamalara tabi tutulabilir.
  3. Bu hak ve hürriyetler hiçbir veçhile Birleşmiş Milletlerin amaç ve prensiplerine aykırı olarak kullanılamaz.

Madde 30

İşbu Beyannamenin hiçbir hükmü, herhangi bir devlete, zümreye ya da ferde, bu Beyannamede ilan olunan hak ve hürriyetleri yoketmeye yönelik bir faaliyete girişme ya da eylemde bulunma hakkını verir şekilde yorumlanamaz.

 

* Kaynak: BM İnsan hakları Yüksek Komiserliği  www.ohchr.org

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Otizm Eylem Planı’nın uygulamasını takip ediyorum

“Otizm Eylem Planı’nın uygulamasını takip ediyorum”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, otizmli bireylere yönelik özel bir Otizm Eylem Planı hazırladıklarını anımsatarak, planın, ülkede sayıları 1 milyonu bulduğu tahmin edilen, aileleriyle birlikte 4-5 milyonluk bir kesimi kapsadığını anlattı.

İçinde 6 ana başlık ve 26 tedbirin yer aldığı eylem planının ilgili kurumlar tarafından hayata geçirildiğini dile getiren Erdoğan, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile diğer tüm kurumlara Otizm Eylem Planı’nın uygulamasını hassasiyetle takip ettiğini özellikle belirtmek istediğini söyledi.

Erdoğan, Türkiye’yi yönetme sorumluğunu üstlendikleri günden itibaren millete, Şeyh Edebali’nin Osmanlı’nın kurucusu Osman Gazi’ye verdiği “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” tavsiyesine uygun şekilde yöneteceklerine dair söz verdiklerini anlatarak, kökenine, meşrebine, bölgesine ve başka hiçbir farklılığına bakmadan herkesi insan nazarıyla gördüklerini ve buna göre hizmet etmenin gayreti içinde olduklarını kaydetti.

Kadınlara ve engellilere yönelik pozitif ayrımcılık politikalarını hayata geçirdiklerini ifade eden Erdoğan, eğitimden istihdama kadar her konuda kadınların ve engellilerin bugün geldiği yeri 16 yıl öncesiyle mukayese etmenin mümkün olmadığını söyledi.

Erdoğan, aynı şekilde diğer tüm alanlarda ülkeye çağ atlattıklarını vurgulayarak, geçmişte yıllarca bu ülkenin kaynaklarını adeta babalarının malı gibi kullanan, peşkeş çeken, yerli ve milli her türlü hamleyi boğan bir zihniyetin yerine insan odaklı bir anlayışı her alanda gerçekleştirdiklerini kaydetti.

Kaynak: https://www.trthaber.com/haber/gundem/cumhurbaskani-erdogan-engelli-cocuklara-verilen-emek-saygiya-layiktir-392502.html

Ampute Futbol Milli Takımımız Avrupa Şampiyonu oldu

Türkiye’nin ev sahipliğinde yapılan Avrupa Ampute Futbol Federasyonu (EAFF) Avrupa Şampiyonası’nın final karşılaşmasında Türkiye, İngiltere’yi 2-1 yenerek şampiyon oldu.

TFF’nin “Türkiye Futbol Oynuyor” projesi kapsamında destek verdiği Bedensel Engelliler Spor Federasyonu bünyesinde bulunan Ampute Futbol Milli Takımı, EAFF Avrupa Ampute Futbol Şampiyonası final maçında İngiltere ile karşılaştı. Vodafone Park’ta oynanan karşılaşma 2-1 Türkiye’nin üstünlüğü ile son buldu. Bu sonuçla Türkiye, EAFF Avrupa Ampute Futbol Şampiyonası’nda şampiyon oldu

Mücadeleyi, Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, Spor Genel Müdürü Mehmet Baykan, Türkiye Bedensel Engelliler Spor Federasyonu Başkanı Arif Ümit Uztürk, Beşiktaş Kulübü Başkanı Fikret Orman ve Galatasaray Kulübü Başkanı Dursun Özbek, Fatih Terim, Bilal Erdoğan ve Mustafa Denizli’nin yanı sıra çık sayıda taraftar izledi.

Ampute Futbol Milli Takımımızı yürekten tebrik ediyoruz.

Otizm Spektrum Bozukluğu Nasıl Teşhis Edilir?

Otizm spektrum bozukluğu olarak bilinen ve çocuk yaşlarda çıkan bozukluk için en iyi denebilecek tek bir tedavi bulunmuyor. Bütün profesyonel doktorlar otizmde erken teşhisin önemli olduğunu söylerken, bu bozukluk için ayrıntılı-özel bir program uygulanması gerekiyor.

Çocuğunuzun tedavisi için karar vermeden önce, elinizdeki seçenekler hakkında yeterli bilgi toplamanız gerekiyor. Öğrenebildiğiniz kadar öğrenin, tüm seçeneklere göz atın ve çocuğunuzun ihtiyaçlarına göre bir karar verin. Bölgenizdeki okulları ziyaret edin ve onun için ihtiyaçlarına uygun bir yer seçiminde bulunun. Peki bunun öncesinde, otizm spektrum bozukluğu nasıl teşhis edilir ?

Otizm, 3 yaşından önce başlayan bir bozukluktur ve iletişim, sosyallik sorunlarına yol açar. Pek çok araştırma gösteriyor ki, otizm olan çocuklar ebeveynlerine aşırı derecede bağlıdır. Otizmli çocuklar, dışarıdan insanlarla bağlantı kurmakta zorluk çeker, anne ve babasından ayrılmak istemez ve sert tepkiler gösterirler.

Otizmli çocuklar konuşmayı da zorlukla öğrenirken, ilk doğum günlerinde muhtemelen bir ya da iki kelimeyi ancak öğrenebilirler. Jest-mimik kullanımını da bu çocuklar geç öğrenirken, doğru terapi uygulanarak konuşmayı öğrenmelerinde yardımcı olunabilir.

Aynı şekilde otizmli çocuklar davranışlarını da tekrar ederler ve bu sıra dışı bir biçimde gerçekleşir. Yasaklara karşı daha az uyarlı olan otistik çocuklar, diğer insanlarla göz teması kurmaktan kaçınır, ismine tepki göstermez, sizin söylediklerinizi sanki duymuyor gibi davranır ve parmaklarıyla dahi talep ettikleri şeyi gösteremezler.

Kaynak: Otizm Haberleri

Otizm Spektrum Bozukluğu Ulusal Eylem Planı” Tanıtım Toplantısı Yapıldı

otizm-spektrum-bozuklugu-ulusal-eylem-plani-9023468_o

Başbakan Binali Yıldırım, devletin her şeye yetişemeyeceğini ancak her şeye yetişeceklere destek verebileceğini belirterek, “Yerinde, mahallede, ilçede, ilde, her yerde bu sosyal sorumluğu bütün vatandaşlarımızın almasını teşvik edeceğiz.

Başbakan Binali Yıldırım, devletin her şeye yetişemeyeceğini ancak her şeye yetişeceklere destek verebileceğini belirterek, “Yerinde, mahallede, ilçede, ilde, her yerde bu sosyal sorumluğu bütün vatandaşlarımızın almasını teşvik edeceğiz. Sadece teşvik etmeyeceğiz, ön ayak olacağız ama denetlemeyi de ihmal etmeyeceğiz.” dedi.

Yıldırım, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü dolayısıyla düzenlenen “Otizm Spektrum Bozukluğu Ulusal Eylem Planı” tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, son 14 yılda merkezi idare ve yerel yönetimlerin zihniyet devrimi gerçekleştirdiğini ve adım adım engellilerin toplumdaki farkındalığını artırdığını anlattı.

AK Parti hükümetlerinin birçok reform hayata geçirdiğini dile getiren Yıldırım, engellilikte ayrımcılıkları ortadan kaldırdıklarını, mali desteklerde, sosyal haklarda iyileştirmeler yaptıklarını, desteklerin kapsamını genişleterek miktarını 14 kat artırdıklarını aktardı.

Özel sektörde istihdamın 2 kat, kamuda 8 kat arttığını ifade eden Yıldırım, “Bugün özel sektörde, kamuda, devlette çalışan engelli sayısı 150 bini buldu. Eskiden engelli almamak için 40 dereden su getiriyordu, ‘Aman engelli almayayım da işe, cezası neyse ödeyeyim…’ Böyle yaparak nüfusumuzun yüzde 8-9’unu bulan engelli vatandaşlarımızın sorununu çözemeyiz. Kimin yarın engelli olmayacağının garantisi var? Bugün kendinin engelsiz olduğunu zannediyorsun, şuradan çıkarsın birisi gelir vurur, ondan sonra olursun engelli. Onun için diyorum, engeller zihinde. Zihinden engeller kalkarsa her şeyi hallederiz.” diye konuştu.

Başbakan Yıldırım, 2014’te Anadolu Otizm Vakfının kurucuları arasında bulunduğunu belirterek, güzel işlere imza atan vakfın İzmir Güzelbahçe’de engelliler için bir külliye kurulacağını, projeyi de sonuna kadar desteklediğini bildirdi.

Özel eğitimden faydalanmak için gereken engel oranının da aşağıya çekildiğini, yaş sınırının kaldırıldığını belirten Yıldırım, “Özel eğitim okullarında eğitim gören öğrencilerimize ücretsiz taşıma hizmeti vermeye başladık. Tüm eğitim kitaplarını, görme engelli kardeşlerimiz için kabartmalı olarak bastık ve ücretsiz dağıttık. İşitme engelli vatandaşlarımız için işaret sözlüğü geliştirdik. Görme engellilerimiz için ‘Gören Göz’ projesini başlattık. Evde bakım uygulaması devam ediyor. Bugün 480 bin vatandaşımıza evlerinde bakım hizmeti veriyoruz. Bu yeterli değil, burada görüyorum. Bunu daha da artıracağız, ulaşamadığımız engelli kalmayacak.” ifadelerini kullandı.

“Denetleme devlette”

Başbakan Binali Yıldırım, çocukluğunda ziyarete gittiği bir komşusunun evinin bir odasının sürekli kapalı olduğunu ve oraya yöneldiğinde engellendiğini, habersiz bir şekilde odaya girdiğinde ileri yaşta bir engelli ile karşılaştığını anlatırken, “Toplumda engellileri saklayan bir anlayıştan bugün engellileri topluma kazandıran, hatta bizlere ders veren bir noktaya geldik.” dedi.

Konunun sadece devletin alanı olmadığını vurgulayan Yıldırım, “Daha çok sivil toplum kuruluşumuz olacak, daha çok özel kuruluşlarımız olacak bu eğitimleri verecek, daha fazla imkanları çeşitlendireceğiz. Devlet, her şeye yetişemez ama devlet, her şeye yetişeceklere destek verebilir. Ankara’dan her yeri yönetmek söz konusu değil. Yerinde, mahallede, ilçede, ilde, her yerde bu sosyal sorumluğu bütün vatandaşlarımızın almasını teşvik edeceğiz. Sadece teşvik etmeyeceğiz, ön ayak olacağız ama denetlemeyi de ihmal etmeyeceğiz. Devletin işi denetlemek. İşi ehline bırakacağız ama denetlemeyi de asla başkasına ihale etmeyeceğiz. Denetleme devlette.” diye konuştu.

Yıldırım, ne yapılırsa yapılsın “Engelliler, şehitler, gaziler için çok şey yaptık” denilemeyeceğini ifade ederek, her zaman daha fazlasını yapmanın gayreti içinde olmak gerektiğinin altını çizdi.

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı olduğu 2009’da “Ulaşımda, iletişimde, hayatın içinde ben de varım” söylemiyle başlatılan projelerin meyvesini verdiğine değinen Yıldırım, şu anda bu kapsamda 500 omurilik felçlisi kas hastası gencin, evlerinde vatandaşların çağrı hizmetlerine cevap vererek çalıştığını anlattı.

Binali Yıldırım, İzmir Otizm Orkestrası’nın dünyada otizmli bireylerden kurulmuş en büyük orkestra olduğunu belirtti. Yıldırım, başarılarına dikkati çektiği Birsen Başar, Süleyman Öztürk ve Buğra Çankır’a “Hepinizin alnından öpüyorum. Kendilerinin engelsiz olduğunu düşünen bizlere ders verdiniz. Sizler otizmli kardeşlerimize ve tüm engelli vatandaşlarımıza başarılı örnek oluyorsunuz. Ailelerinize sizlere verdikleri destekten ve emekten dolayı da şükranlarımı sunuyorum.” şeklinde seslendi.

“Nerede mevzuatı aşarsak, orada başarı vardır”

Otizm Spektrum Bozukluğu Ulusal Eylem Planı’na değinen Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Yalnız orada dikkatimi çeken bir şey var Sayın Bakan (Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya), ‘Birincil mevzuat düzenlemesi, ikincil mevzuat düzenlemesi…’ Mevzuatı bırak, işine bak. Mevzuatla iş olmaz. Nerede mevzuatı aşarsak, orada başarı vardır. Bu bürokrasi terimlerini artık bırakalım. Süreçlere değil, sonuçlara bakalım. Bizim için sonuç önemlidir. Arkadaşlarımız bunları behemehal hemen yapıp bitirsinler. Görüntüye bakalım, uygulama her şeyden önemli. İnsanlar bir an önce kendilerine dokunan hizmetleri görmek istiyor. Ne kadar mükemmel bir kanun çıkardığımız vatandaşlarımızın hiç de umurunda değil, onlar bu hizmetlerin kendilerine ne kadar fayda sağladıklarını görmek ister, gördükleri zaman demek ki maksat hasıl oldu. Onun için zaman ekonomisine dikkat edeceğiz, zamanı çok etkin kullanacağız. Engelli kardeşlerimizi ve ailelerini kendimizi düşündüğümüz gibi düşünmemiz lazım.”

Yıldırım, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının hayata geçirdiği eylem planını çok önemsediklerini ifade ederek, planda, otizmlilerin öncelikli sorun alanları olan sağlık, eğitim ve istihdam konularına yönelik bir dizi eylemlerin olduğunu hatırlattı. Yıldırım, “Sosyal yardım, sosyal hizmetler çeşitlendiriliyor. Otizmli kardeşlerimizin yaşama katılımları artırılıyor. Şu anda otizm tanısı konan ve zorunlu eğitim çağında 17 bin kardeşimiz var. Onların da her birinin başarı hikayeleri var. Devletimiz, sivil toplum kuruluşları, akademik camia, özel sektör el ele vereceğiz. Fiziksel engelleri ortadan kaldırmak için her şeyden önce yüreklerimizdeki engelleri kaldırmalıyız. Onların derdini kendi derdimiz gibi göreceğiz, başkalarının derdi ile hemdem olacağız ki, insanların gönülleri arasında örülen duvarlar kalksın.” diye konuştu.

Türkiye’nin 3 milyon Suriyeli sığınmacıyı misafir ettiğini aktaran Yıldırım, şunları kaydetti:

“Bu dayanışma ruhunu yaşamayı ve yaşatmayı sürdüreceğiz. Hepimiz elimizi taşın altına koyacağız asla bunu ihmal etmeyeceğiz. Bunu bütün vatandaşımızdan, engelli, engelsiz herkesten istirham ediyorum. Ne kadar farkındalık oluşturursak, ne kadar sorumluluk duygusu kazanırsak sorunun çözümü için o kadar başarılı oluruz. Orhan Veli’nin dediği gibi, ‘Ağlasam sesimi duyar mısınız mısralarımda/Dokunabilir misiniz gözyaşlarımla ellerinizle?/Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel/Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu/Bu derde düşmeden önce/Bir yer var, biliyorum/Her şeyi söylemek mümkün/Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum/Anlatamıyorum.”

Notlar

Toplantıya Başbakan Yıldırım’ın eşi Semiha Yıldırım’ın yanı sıra milletvekilleri ile otizmli çocuklar ve aileleri katıldı.

Program sonunda otizmli çocuklar Başbakan Yıldırım’a, eşi Semiha Yıldırım’a, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’ya hediye sundu.

Otizmli çocuklardan oluşan koronun gösterisini izleyen Başbakan Yıldırım, çocuklarla fotoğraf da çektirdi.

Kaynak: Medya

Beyin Mutasyonu ve Otizm İlişkisi

beyinNature Communications’tayayımlanan araştırmanın sonuçları otizm ve epilepsi ile ilişkili birçok mutasyonun beyindeki biyokimyasal işleyişi bozduğunu ortaya çıkardı. University of Bristol’deki araştırmacılar tarafindan yürütülen bu çalışma nörolojik hastalıkların tedavisi için yeni bir hedef oluşturuyor.

Beyin, sinaps denen bağlantılarda kimyasal salınımı yoluyla birbiriyle iletişim kuran milyarlarca sinir hücresi barındırmaktadır. Her bir sinir hücresi yüzlerce başka sinir hücresi ile binlerce sinaptik bağlantı yapabilmektedir. Synapsin 1a olarak adlandırılan protein, kimyasal salınım miktarını düzenleyerek sinapsların işleyişini düzenlemekte çok önemli bir rol oynamaktadır.

“SUMOlaştırma”, SUMO adlı proteinin hedef bir proteine bağlandığı ve o proteinin çalışmasını değiştirdiği kimyasal bir işlemdir. Beyindeki SUMOlaştırma üzerine çalışan araştırmacılar synapsin 1a‘ nın  SUMOlaştırma için hedef bir protein olduğunu ortaya çıkardı.

Aynı zamanda synapsin 1a’daki A548T adlı otizm ve epilepsi ile daha önceden ilişkilendirilen mutasyonun synapsin 1a’nın SUMOlaştırılmasını azalttığını ve fonksiyonunu değiştirdiğini ve böylelikle nörolojik hastalıklara yol açan sinaptik fonksiyon bozukluklarına yol açtığını gösterdi.

University’s School of Biochemistry’de moleküler nörobilim profesörü ve çalışmanın başyazarı olan Jeremy Henley şöyle belirtiyor: Bu sonuçlar SUMOlaştırma ile düzenlenen sinaptik proteinlerin nörolojik hastalıklarda ne kadar etkili olduğunu ve kritik rol oynadığını gösteriyor. Daha da önemlisi, sinaptik proteinlerde SUMO modifikasyonlarının sağlık ve hastalık üzerindeki etkisine kanıt oluşturmakta.”


Referans :  Leo T. -H. Tang, Tim J. Craig, Jeremy M. Henley. SUMOylation of synapsin Ia maintains synaptic vesicle availability and is reduced in an autism mutation. Nature Communications, 2015; 6: 7728 DOI:10.1038/ncomms8728

KAYNAK: http://bilimfili.com/beyin-mutasyonu-ile-epilepsi-ve-otizm-iliskisi/

Kadıköy “Otizm Koşusu” Etkinliği Gerçekleşti

Kadıköy’de düzenlenen “Bedensel Engelliler ile Otizm Koşusu” etkinliği renkli görüntülere sahne oldu. Koşu boyunca her bir kilometrede kurulu renk istasyonlarından koşucuların üzerine renkli toz boya püskürtüldü.

Kadıköy Bağdat Caddesi’nde “Bedensel Engelliler ile Otizm Koşusu” etkinliği düzenlendi. Otizme dikkat çekmek ve farkındalık oluşturmak için saat 11.00’de start alan koşuya yüzlerce vatandaş katılarak destek verdi. Birçok gönüllü vatandaşın katıldığı koşu süre tutulmadan tamamlandı. Parkur boyunca her bir kilometrede kurulu renk istasyonlarından koşucuların üzerine renkli toz boya püskürtüldü. Ayrıca renk istasyonlarının yanı süre yol kenarında bekleyen görevliler de vatandaşların üzerine renkli boya attı. Etkinlikte sarı, pembe, mor, turuncu ve yeşil renkler kullanıldı. Katılımcılarının rengarenk olduğu etkinlik eğlenceli anlara sahne oldu.

Etkinliğe katılan bir vatandaş, “Çok iyi. Olması gereken şeyler, insan böyle aktivitelere katılınca rahatlıyor. Biz de bir engelli adayıyız bunu unutmamamız gerekiyor. Her zaman onların yanındayız” dedi.

Etkinliğe katılan bir başka vatandaş ise, “Organizasyon çok güzel, her yer çok renkli, arkadaşlarımın hepsini tebrik ediyorum. Hepsi çok heyecanlı ve hareketli, birinci giden arkadaşa Allah sabır versin. Çok zorlu bir parkur. Sonunda da renkli olacağını biliyoruz” şeklinde konuştu.

Kaynak: Otizm

fft256_mf20139775 fft256_mf20139745 fft256_mf20139751 fft256_mf20139757 fft256_mf20139763 fft256_mf20139769

Özel Gereksinimli Bir Çocuk Bütün Sınıfa Önemli Bir Ders Verdi

miriam-1Her anne gibi ben de küçük kızım Naomi tam zamanlı olarak okula başladığında korkuyordum. Ona okul üniformasını giydirirken bile kafamda hep aynı soru vardı: Devlet okulu onun için doğru yer miydi? Henüz kendi kendine giyinmeyi öğrenmemiş ve tuvalet eğitimi almamış bir şekilde okula gitti. Kızım otizmli ve selektif mutizm (seçici konuşmamazlık) hastalığı yaşıyor. Yuvada, bir yıl fazladan zaman geçirmiş olsa da hala sınıftaki en küçük çocuklardan birisi. Benim mavi gözlü güzel kızım aynı zamanda karmaşık ihtiyaçları olan bir oğlan çocuğunun ikizi. Oğlumda tümör, otizm, davranış zorlukları ve gelişim geriliği var. Ayrıca konuşmuyor.

Kızım, kilometrelerce uzakta bir özel okula giden ikiz kardeşi olmadan başarabilecek mi diye endişe ediyordum. Konuşamıyorken birileri onun kişisel ihtiyaçlarını nasıl karşılayacak diye endişe ediyordum. Kaygıları, savunmasızlığı ve minyonluğu onu zorbalar için kolay bir hedef haline mi getirecekti? Yaşadığı stres öğrenme problemlerine mi sebep olacaktı?

Merak içindeydim. Endişe içindeydim.

Ama okula başladığı ilk hafta her şey değişti. Bir gün yardımcı öğretmeni, benim özel, kırılgan, sessiz kızımın bütün sınıfa, tek kelime bile etmeden harika bir ders verdiğini söyledi.

Olay şuydu: Kızımın sınıfındaki iki çocuk daha tıpkı onun gibi sessizdi, ama farklı bir sebeple. İngilizce bilmiyorlardı. Bir yardımcı öğretmen bu iki çocuğun ve kızımın yanına oturmuştu, böylece hepsine birden yardım edebilecekti. Ama öğretmenlerin hiçbiri Rusça bilmiyordu.

O gün, öğretmen ders anlatırken çocuklar yerde oturuyorlardı. Kızım da oturmuş ve dikkatle anlatılanları dinledikten sonra kendi yerine dönmüştü. Sınıftakilerden bir resim çizmeleri ve kağıdın üst kısmına isimlerini yazmaları istenmişti. Bütün istekli çocuklar kalemlerini eline alırken kızım Naomi sadece oturuyordu. Yardımcı öğretmenin, kendilerinden ne istendiğini anlayamayan diğer iki çocuğa yardım ederken ne kadar zorlandığını izliyordu.

Bir başka çocuk tam o anda yardımcı öğretmeni bölünce, Naomi yerinden kalkıp o iki çocuğun yanına gitmişti. Herkesin üzerinde kendi isminin yazdığı su termoslarını alıp yanlarına götürmüş, sessizce her bir çocuğu elinden tutup kendi isimlerini göstermiş ve sonra kağıtlarının üst tarafını işaret etmişti. Sonra eline bir pastel boya almış ve kağıtlarına bir şeyler çizer gibi yapmış ve diğer çocukların ne yaptığını göstermişti.

Yaptığı hareketleri anladıklarından emin olana kadar beklemişti. İki çocuk yavaşça isimlerini termosun üzerinden aynen yazmaya ve resim çizmeye başlamışlardı. Naomi onlara bakıp gülümsemişti. Ancak o zaman sırasına geri dönüp kendi adını yazmayı denemişti.

Yardımcı öğretmen gözyaşlarını tutamamış, öğretmen ise bakakalmıştı. Sınıftaki en olmayacak çocuk o gün herkese bir ders vermişti. İletişim bozukluğu olan bir kız çocuğu, nasıl iletişim kurulacağını öğretmişti herkese.

Kızım hala tek kelime bile Rusça bilmiyor. Ama karmaşık ihtiyaçları olan ve konuşmayan bir kardeşle yaşamak sanırım ona önemli bir şey öğretmişti: İnsanlara yardım etmek için kelimelere ihtiyacınız yok.

Hala endişeliyim. Ama kızımın iyi olacağını biliyorum artık. Ve onunla daha fazla gurur duyamazdım.

Kaynak:EĞİTİM PEDİA + https://themighty.com/2016/01/child-with-selective-mutism-helps-students-during-class/

Otizmli Kasiyer Ekmeği Parçaladı

tesco_loafEmma Shawcross, İngiltere’de Tesco isimli mağazaya alışverişe gitmişti. Alışveriş arabasını dolduran kadın kasaya doğru yöneldi. Kasiyerin başı hiç de kalabalık değildi.

Sıra çok yavaş ilerliyordu. Kasiyerlerden birisi otizmliydi ve işini diğerlerine göre biraz daha yavaş tamamlıyordu. O sırada otizmli kasiyer yanlışlıkla Emma’nın ekmek poşetini kullanılamayacak hale getirmişti.

Olay sonrası Emma Facebook aracılığıyla Tesco’ya mesaj gönderdi. Ancak olay tahmin ettiğiniz gibi değildi. Kadının gönderdiği mesaj binlerce kişi tarafından beğenildi ve paylaşıldı.

İşte Emma’nın Tesco’nun Facebook sayfasına yazdığı mesaj:

‘Diss şubenizdeki karşılaştığım bir şey sizlerle paylaşmak istedim. Kasaya yaklaştığımda hiç sıra yoktu. Ben de alışveriş arabasındakileri konveyöre yerleştirmeye başladım.

Kasiyer beni selamladıktan sonra ürünleri okutmaya başladı. Ben ise hala aldıklarımı konveyöre yerleştiriyordum. Yüklü alışveriş yaptığınızda onları poşete yerleştirmenin çilesini az çok tahmin edersiniz.

Beş tane poşet istedim. Tek tek saydı. Daha sonra iki kez daha saydı. Sonra poşetleri bana verdi.

Kasiyer benimle çok konuşmadı. Ekmeği okuturken ekmek paramparça oldu. Sabırla bekledim işini yapmasını.

Paramı çoktan hazırlamıştım ancak bir kez daha satıp kasiyere verdim. Kasiyer de iki kez parayı kontrol etti.

Her anı çok güzeldi. Ona işini nasıl bulduğunu sordum. O da Tesco’ya nasıl girdiğini ve işe girmesine kimlerin vesile olduğundan bahsetti. Kasiyer otistikti. 12 yaşında otizmli çocuğu olan bir anne olarak kasiyer çocukla gurur duydum.

Böyle çocuklara iş vererek kendilerini kanıtlamalarını sağlamanız gerçekten harika bir davranış.

Teşekkürler Tesco. Sizden alışveriş yapmak güzeldi.

İşte Emma’nın Facebook’taki mesajı:

 

Kaynak: http://tr.newsner.com/Otizm