Öğrenme Bozukluğu Türleri ve İşaretleri

Öğrenme güçlüğü genellikle ilk olarak çocukların okulda başarısız olmaya başlamasıyla fark edilir.  Çocuklar temel okuma becerileri öğrenmede veya anlamada güçlükler yaşar. Aynı şekilde yazma ve matematik alanlarında görülen öğrenme sorunları da öğrenme bozukluğunun belirtisi olabilir. Bazı çocuklar ise temel okuma yazma matematik becerilerini kolayca öğrenir ama problem çözme ya da daha yüksek seviyedeki akademik becerileri uygularken problemlerle karşılaşılır.

Öğrenme güçlüğü nedir?

Öğrenme güçlüğü zeka ya da motivasyon ile ilgili bir sorun değildir. Öğrenme güçlüğü olan çocuklar tembel ya da aptal değildir. Aslında, çoğu herkes kadar akıllıdır. Sadece beyinleri farklı çalışır. Bu fark, bilgileri almayı ve işlemeyi etkiler.

Öğrenme bozukluğu beynin alma, işleme, saklama, cevap verme ve iletişimle ilgili yeteneklerini etkiler. Basitçe söylemek gerekirse, öğrenme güçlüğü olan çocuklar ve yetişkinlerde görme, duyma ve anlama sonucunu edinilen bilgiler farklı işler. Bu yeni bilgi ve becerileri öğrenme ve bunları kullanmada sorunlar yaşayabilir. Öğrenme güçlüğünün en yaygın türleri okuma, yazma, matematik, mantık, dinleme ve konuşma ile ilgili sorunları içerir.

Çocuğunuzda bir öğrenme bozukluğu olduğuyla yüzleşmek zor olabilir. Hiçbir anne-baba çocuklarının acı çektiğini görmek istemez.

Ama hatırlanması gereken en önemli şey öğrenme güçlüğü olan çocukların çoğu çocuk kadar akıllı olduğudur. Onlar sadece kendilerine uyarlanmış öğrenme programlarıyla bilgilerin öğretilmesi gereken çocuklardır.

Öğrenme güçlüğü ve bozuklukları belirtileri ve semptomları

Öğrenme bozukluğu olan  bir çocuk diğerlerine  çok farklı görünebilir. Kitapları seviyor ama matematik anlayamayan bir çocuk, okuma ve heceleme öğrenirken sorunlar yaşayabilir. Yine başka bir çocuk  birisi  yüksek sesle konuşunca onu anlamakta güçlük çekebilir. Sorunlar çok farklı olsa da hepsi öğrenme bozukluğunun işareti olabilir.

Öğrenme güçlüğünü tespit etmek her zaman kolay değildir. Çünkü genellikle, bir sorun olduğunu belirten tek bir belirti olabilir. Ancak, bazı uyarı işaretleri farklı yaşlarda diğerlerinden daha sık görülür.

 

Öğrenme bozukluğu aşağıdaki alanlarda problemlere neden olur:

Dinleme

Konuşma

Okuma

Yazı

Dilbilgisi

Muhakeme

Matematik

 

Okulöncesi belirtiler

Sorunlarını kelimelerle ifade etmekte zorlanma

Doğru sözcüğü bulmakta sıkıntı

Alfabe, sayılar, renkler, şekiller, haftanın günleri öğrenmede zorlanma

Yönergeleri izlemede ya da rutinleri öğrenmede zorlanma

Sınırlı çizimleri boyamada veya makasla kesmede zorlanma

Düğme ilikleme, fermuar çekme, ayakkabı bağlamayı öğrenmede zorlanma

4. sınıfa kadar görülen belirtiler

Harfler ve sesler arasındaki bağlantıyı öğrenmede zorlanma

Seslerden kelimeleri yapmada zorlanma

Okurken temel kelimeleri karıştırma

Sürekli kelimeleri yanlış yazma ve okumada sık sık hatalar yapma

Temel matematik kavramlarını öğrenmede zorlanma

Zaman söylemede zorlanma

Yeni becerileri öğrenmenin yavaş olması

5-8. Sınıfa kadar görülen belirtiler

Okuduğunu anlama ve matematik becerilerinde zorluk

Açık uçlu test sorularını çözerken zorlanma

Sevmedikleri okuma ve yazma; yüksek sesle okuma önler

Tek bir belge içinde farklı aynı kelime Büyüleri

Kötü organizasyon becerileri (dağınık yatak odası, masa ve düzensiz ödevler)

Tartışma sırasında ve yüksek sesle düşüncelerini ifade etmede

Kötü el yazısı

Öğrenme bozukluğunun çeşitleri

Öğrenme bozuklukları genellikle okul alanı becerilerine göre gruplandırılmıştır. Çocuğunuz okula gidiyorsa en dikkat çekici olan öğrenme bozuklukları türleri genellikle okuma, yazma veya matematikte görülür.

 

Okuma Öğrenme bozukluğu (disleksi)

Okuma öğrenme güçlüğünün iki türü vardır. Sesler, harfler ve kelimeler arasındaki ilişkiyi anlamada zorlanma görülür. Bu da temel okuma becerilerini öğrenirken sorunlar oluşturur.

Okuma güçlüğü ile ilgili belirtiler şunlardır:

Harf ve kelime tanıma

Kelimeleri ve fikirleri anlama

okuma hızı ve akıcılığı

genel kelime becerileri

 

Matematik öğrenme bozukluğu (Diskalkuli )

Matematik öğrenme engelli büyük çocuğun diğer güçlü ve zayıf yönleri bağlı olarak değişir. Matematik yapmak için bir çocuğun yeteneği bir dil öğrenme güçlüğü ya da görsel bir bozukluk veya sıralama, bellek ya da kuruluş ile bir zorluk olarak etkilenecek.

Bir matematik tabanlı öğrenme bozukluğu olan çocuk ezber ve rakamlardan oluşan organizasyon, operasyon bulguları ve numarası “gerçekler” (5 +5 = 10 ya da 5×5 = 25) ile mücadele edebilir. Matematik öğrenme bozuklukları olan çocuklar da sayma ilkeleri (örneğin 2s tarafından sayma veya 5s tarafından sayma ile) sorun olabilir veya zorluk zaman söylüyorum olabilir.

Aritmetik ile ilgili zorluklar

Analog saatleri okumada zorlanma

Örneğin, bir alışveriş sepetindeki kalemlerin maliyet tahmini gibi finansal planlamayı kavrama güçlükleri

Çarpım tabloları, bölme tabloları, zihinsel aritmetik gibi alanlarda zorlanma

Erken – geç gibi zamanı kavramsallaştırmada veya geçen zamanı yargılamada zorluk.

Sol ve sağ arasındaki farkı anlamada zorlanma

Zihinsel olarak görselleştirmede zorlanma

Müzik notalarını okumada zorluk

Zihinsel olarak uzaktan nesneler arası uzaklığı tahmin etmede zorlanma

Matematiksel kavramlar, kurallar, formüller ve dizileri kavrama  ve hatırlamada zorlanma

Zihinsel olarak yoğunlaşması gereken görevlere konsantre  olamama

 

Yazma bozukluğu (disgrafi)

Yazma bozukluğu sıklıkla okuma bozukluğu ile birlikte görülür. Yazı yazarken belirgin harf, noktalama ve gramer hataları gözlemlenir. Bu çocuklarda aynı zamanda dili algılama ve anlatım bozukluklarına da rastlanır.

Yazma güçlüğünde görülebilecek yazma hataları:

Harf hataları yapma, birbirine benzeyen b-d, p-q, c-ç gibi harfleri ya da 6-9, 12-21 gibi sayıları karıştırma ve birini diğerinin yerine yazma

Noktalı ve noktasız harfleri karıştırma (o-ö, u-ü)

Heceleme hataları ve bir kelimeyi bölerek yazma

Noktalama işaretlerini kullanmama

Çok karışık ve kötü yazma

Öğrenme güçlüğünün teşhisi

 Öğrenme bozukluğunun teşhisi bir uzman tarafından yapılır. Uzmanın yapacağı  test ,anamnez ve gözlem sonucunda öğrenme bozukluğu tanısı konur.Test yapabilecek ve öğrenme güçlüğü tanısı koyabilecek uzmanlar şunlardır:

Klinik psikologlar

Okul psikologları

Çocuk psikiyatristleri

Eğitim psikologları

Gelişim psikologları

Nöropsikolog

Psikometrist

Konuşma ve dil terapisti

 

 

Öğrenme Güçlükleri Ortak Türleri
Disleksi Okuma sorunu Sorunları konuşma, okuma, yazma, heceleme
Diskalkuli Matematik öğrenme sorunu  Matematik problemlerini yaparken zorlanma, zaman ve para kavramını anlamakta zorlanma
Disgrafi Yazma güçlüğü El yazısı ve yazma ile ilgili sorunlar
Dispraksi (Duyusal Entegrasyon Bozukluğu) İnce motor becerilerde zorlanma El-göz koordinasyonu, denge, el becerisi ile ilgili sorunlar
Disfazi / Afazi Konuşma dili ile ilgili güçlükler Fakir konuşma dili, okuduğunu anlama sorunları
İşitsel İşleme Bozukluğu İşittiği sesler arasındaki farkları ayırt etmede güçlükler Okuma, anlama, dil ile ilgili sorunlar
Görsel İşleme Bozukluğu Görsel bilgileri yorumlama güçlüğü Okuma, matematik, haritalar, grafikler, simgeler, resimler ile ilgili anlama sorunları

 

 

Derleyen Psikolog Dilek Erzenli

 

Kaynakça:

http://www.helpguide.org/

http://en.wikipedia.org

http://www.about.com

http://www.ncld.org/

 

Dikkat Eksikliği Ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB)

Dikkat eksikliği ve çocuğun bir görevi gerçekleştirirken zorlanmasıyla kendini gösteren bir davranış bozukluğudur. DEHB çocukluk çağında başlar ancak yetişkinlikte de devam edebilir. Eğer zamanında ve düzgün bir şekilde tespit ve tedavi edilmezse sosyal, mesleki veya okul hayatını bozabilir.

Nedenleri

Hastalığın patogenezi tam olarak bilinmemektedir, ancak son araştırmalar bunun büyük olasılıkla genetik olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Beyin görüntüleme çalışmalarında ,DEHB’nin nörobiyolojik bir bozukluk olduğu teorisini destekleyen beyinde değişikliklerin varlığını kanıtlayan bulgular elde edilmiştir. Hipotezi destekleyen nörobiyolojik  bozukluklar aşağıdaki şekilde tarif edilmiştir:
– Beyin yapısındaki değişiklikler – nöroanatomik kanıt
– Dikkat, konsantrasyon ve aktiviteyi kontrol eden nörotransmitterlerin (dopamin ve norepinefrin)   işlev bozukluğu – nörokimyasal kanıtlar
– Bilişsel ve davranışsal ,duygusal tepkileri bastırmada zorluklara neden olan inhibisyon mekanizmalarından sorumlu beyin bölgelerinin (frontal lob) çalışmasında farklılıklar – nöropsikolojik kanıtlarla.

Alkol, tütün, ilaç ve diğer nörotoksik maddelere anne karnında maruz kalma sonucunda DEHB geliştiğine dair hipotezler de vardır. Bunlar DEHB riskini artırır.
Beslenme teorisine göre, şeker veya gıda katkı maddeleri (renklendirici ve koruyucu) tüketiminin hiperaktiviteden sorumludur ama bu bilimsel çalışmalarda anlamlı sonuçlar vermemiştir .

Risk Faktörleri

Araştırma DEHB ebeveynlerden çocuklarına genetik geçişli olduğunu göstermiştir. DEHB’nin orataya çıkması için, genetik faktörlerin çevresel faktörler(psikososyal) ile ilişkili olması gerekir.Yani DEHB  biyopsikososyal bağlamda ortaya çıktığı söylenebilir. Ebeveyn-çocuk etkileşimi DEHB’nin ortaya çıkmasındaki çevresel faktörlerden biridir ;örneğin stresli bir aile ortamı DEHB nin oluşumunu kolaylaştırır.

Belirtileri

DEHB temel belirtileri şunlardır:
– Bir görevi gerçekleştirirken dış uyaranların kolayca neden olduğu  konsantrasyon zayıflığı ile karakterize dikkatsizlik
– Dürtüsellik Çocuğun sonuçlarını dikkate almadan riskli faaliyetlere katılımı

– Hiperaktivite / ajitasyon ve uygunsuz davranış.

Dikkat eksikliği, hiperaktivite ve dürtüsellik gibi belirtiler okulöncesi çocuk için normal çocuk davranışının bir parçasıdır. Bu yaşa özgü normal davranış ile DEHB yi ayırt etmek zordur. DEHB nedeniyle 6-12 yaş arasındaki  çocuklar ve ergenler akademik anlamda zorluk çekmektedir. Bu dönemde yetişkinlerin (ebeveyn ve öğretmenler)   bağımsızlık, özerklik ve sosyal işlevsellik açısından beklentileri de artmaktadır.Bu nedenle DEHB nin olumsuz etkileri de daha göze çarpar.  Bunlar:
– Sınavlar ve yetenek testlerinde düşük puanlar
–  Organizasyon ve planlama gibi öğrenme becerilerinin zayıf olması
– Sosyal ilişkilerde sorunlar
– Akranları tarafından reddedilen olumsuz öz-imaj ve izlenim.

 

DEHB’de ergenlik Belirtileri                                         
Ergenlik döneminde(13-18 yaş arası) hastalık nispeten istikrarlıdır. Eğer hiçbir terapötik müdahale yoksa sorunlar devam eder hatta daha da kötüye gidebilir. DEHB li gençlerin belirgin derecede düşük ders notları olacaktır.

Erişkinlikte Belirtileri
Yetişkinlikte belirtileri hafifletilebilir ama bazı konsantrasyon sorunları, etkinlikleri planlama ve tamamlamada zorluklar devam edbilir. Birçok yetişkin  teşhis ve tedavi edilmezse   sosyal uyumsuzluk (işte istikrarsızlık ) veya duygulanım bozuklukları (depresyon)  ortaya çıkabilir. Bununla birlikte, DEHB olan erişkinlerin adaptasyonu DEHB’li çocuklardan daha iyidir. DEHB’li yetişkinlerin birçoğunun aile ve işyerinde sorunları ile beraber genellikle düşük benlik saygısı ve hayal kırıklığı da olacaktır. Boşanma oranı, sigara, alkolizm veya uyuşturucu bağımlılığı DEHB’li kişilerde daha yüksektir.

 

 

Aile üzerindeki etkisi

Hiperkinetik bir çocuğun ailesi sık sık sorunlar yaşar; DEHB olan bir çocuk yetiştirmek ebeveynler için çok zor olabilir. Ebeveynler dikkatle çocuklarının davranışlarını izlemeyi ve bu davranışlara uygun bir şekilde yanıt vermeyi öğrenmelidir.  Aile hayatında sorunlar  (örneğin boşanma, aile içi şiddet, alkol ve uyuşturucu gibi) meydana gelirse, bunlar DEHB olan çocukların davranış yönetimini zorlaştıracaktır.
DEHB nin ruhsal bozukluklarla ilişkisi;
DEHB ile birlikte davranış bozukluğu, duygudurum bozuklukları (depresyon) ,anksiyete bozuklukları gibi ruhsal bozukluklar ile disleksi gibi öğrenme bozuklarının bir ya da bir kaçı birden görülebilir.

 

Ebeveynler aşağıdaki durumlarda tıbbi yardım almalıdır:                          

 

                                                                                                                                                                                                
– Çocukta 7 yaşından önce DEHB belirtileri fark edildiğinde
– DEHB belirtileri okul, ev ve sosyal ilişkilerde zorluklara neden olduğunda. Bu sorunlar çocuk ilköğretim birinci sınıfa başlamasıyla veliler ve öğretmenler tarafından fark edilir.
– Çocukta depresyon ve anksiyete gibi ruhsal bozuklukların belirtileri görüldüğünde
– Çocukta okul başarısızlığı ve davranış sorunları görüldüğünde.

Yaşamın ilk 5 yılında
Bu yaşlarda normal davranış sınırını belirlemek ve DEHB belirtilerini gözlemlemek çok zordur bu yüzden 5 yaş altı yaş grubu için en iyi tutum tetikte olmaktır. Eğer ebeveynleri çocukta en az 6 ay süreyle istenmeyen davranışlar gözlediyse, anaokulu veya kreşteki öğretmenleri çocuğun istenmeyen davranışlarını yönetmede ve değiştirmede başarısız olduysa, hatta anaokulu veya kreşten kovulma noktasına geldiyse bir davranış uzmanından eğitim ve/veya tedavi için yardım istenmelidir.

Çocuğun bu yaşlarda aile içinde ve okulda sorunları olursa,  kötü akademik performansı olursa, bir uzmandan tavsiye almanız önerilir. Eğer okul değişikliği, başka bir şehre taşınma gibi durumlar varsa dikkat problemlerinin nedeni bunlar olabilir.

DEHB teşhis ve tedavisinde yardım alabileceğiniz sağlık uzmanları  :
– Aile hekimi
– Pediatrist
– Çocuk veya yetişkin psikiyatristi
– Çocuk veya yetişkin nöroloğu
Ayrıca psikoterapi ve danışmanlık hizmeti verebilecek uzmanlar ise şunlardır:
–  Psikolog
– Davranış terapisti
– Sosyal çalışmacı
– Uzman danışman
– Aile terapisti.

Bu belirtileri değerlendirmek ve DEHB doğru tanıyı koymak için sadece yetkili kişilere gitmek gerekir. Ayrıca tanı aceleyle yapılmamalıdır. Anne ve çocuk ile ayrıntılı bir görüşme, dikkatli bir muayene/gözlem sonrasında tanı konmalıdır. Doğru tanı ve tedavi belirlenmesinde uzman çeşitli ziyaretler boyunca yakın gözlem gerektirir.

DEHB tipleri:                                                                       

Amerikan Psikiyatri Birliği DSM-IV tanı kılavuzunda birkaç alt tip tarif etmiştir :
– Kombine tip DEHB
– Dikkatsizlik belirtileri baskın olan DEHB
– Ağırlıklı olarak hiperaktif / dürtüsel DEHB.
DEHB tanısı için tıp uzmanları aşağıdaki yolları izler :
– Ebeveynin kısaca anlatacağı çocuğun sosyo-duygusal, eğitim ve davranışsal geçmişi
– Fizik muayene
– DEHB için ebeveynler ve öğretmenlere verilecek standart ölçekler ve anketlerin doldurulması.
Bunlarla ilgili bir ruhsal durum değerlendirmesi (kelime ve konuşma becerilerinin değerlendirilmesi, zekâ testi, ince ve kaba motor koordinasyon değerlendirme formu ve mantıklı düşünce içeriği), davranışsal sorunların tespiti yapılır.
Buna ek olarak, eğitim değerlendirmesi yapılarak çocuğun yazma, okuma ve matematikteki sorunları ve eksiklikleri belirlenir.
İleri incelemelerde işitme sorunları (işitsel keskinliği  ) ve görme sorunları (görme keskinliği  ) değerlendirilir.

Tanı için yararlı diğer laboratuvar testleri:
– Kurşun testi;eğer geçmiş hikayesinde pika veya çevresel etkilere maruz kalma durumu varsa
– Kan sayımları; bununla konsantrasyon ilgisizlik ve dikkatte azalmaya neden olabilecek  anemi tespit edebilirsiniz
– Tiroid disfonksiyonu ; tiroid  hormonu dikkat ve konsantrasyon kapasitesi etkiler, ancak bu en çok yetişkinlikte yaygındır.
– EEG (elektroensefalografi) ; nöral işlevselliğin durumunu  belirleyen nöbet tanısı için gereklidir

TEDAVİ

DEHB ‘ye en etkili müdahale yolu multidisipliner yaklaşımdır: çocuk ve gençlik psikiyatrisi uzmanı, ebeveynler, öğretmenler, psikolog ve doktorların katıldığı tıbbi, psikolojik ve eğitsel müdahalelerdir. Ebeveynler amfetamin ya da diğer ilaçlar gibi  uyarıcı ilaçların gençler tarafından kötüye kullanılmadığından, psikolojik ve fiziksel bağımlılığa yol açmadığından emin olmak için dikkatli gözlemeleri gerekir.
DEHB olan çocuk ve ergenlerde 4 yıl izlenen bir çalışmada alkolizm ve uyuşturucu bağımlılığı insidansının psiko uyarıcı ilaçlar alanlarda daha düşük olduğunu göstermiştir. Özel hiperkinetik ergenlerde dikkat edilmelidir.  Veli katılımıyla davranışsal stratejileri uygulamak, iyi sonuçlar elde etmek için son derece önemlidir.

İlk tedavi                                                  

Etkili bir tedavi için doğru tanı ve doğru bir şekilde çocukların yeteneklerinin ve sorunlarının değerlendirilmesi gerekir.

Amerikan Pediatri Derneğinin okul çağındaki hiperaktif bir grup çocuk üzerinde yaptığı klinik çalışmalar sonucunda davranışsal girişimlerle birlikte ilaç tedavisini önermiştir. İlaç tedavisi gören çocukların semptomlarında (dikkatsizlik, dürtüsellik ve hiperaktivite ) önemli düzelme görülmüştür.

Tıbbi tedavide kullanılan ilaçlar:

– Amfetaminler; santral sinir sistemini uyararak  DEHB semptomlarının yaklaşık % 70 ini iyileştirdiği görülmüştür.
Serebral uyarıcı etkisi olan bu ilaçların artan hiperaktivite ve dürtüsellik konsantrasyonda azaltma gibi paradoksal sonuçları görünebilir. Bazı anne-babalar uyarıcı ilaçların bağımlılık yaratacağı konusunda endişe ederler. Bilimsel çalışmaların önemli bulgulardan biri, DEHB olan hastalarda, terapötik dozlarda kullanılan ilaçların bağımlılık yaratmayacağıdır.
En yaygın yan etkiler iştah kaybı, sinirlilik, tikler, tourette bozukluğu, uykusuzluktur.
– Antidepresanlar
Amerikan Psikiyatri Birliği de çocuğun istenmeyen davranışını değiştirmek için ilaç tedavisine takviye olarak davranışçı teknikleri önermektedir. Veliler ve öğretmenler gibi aracılığıyla müdahaleler belirli bir dizi DEHB davranış terapisi, tedavi için önerir. Çocuklar sorun geliştirmek – çözme becerileri, iletişim becerileri ve kendini olumlama yetenekleri.
DEHB ‘li çocukların hiperaktivite ve davranış sorunlarına çözüm bulma stratejileri için ailesine verilecek psikolojik danışma hizmeti çok yararlıdır. Ayrıca hayal kırıklığında ve stresli durumların üstesinden gelmede etkilidir.

Davranış tedavisi:
Davranışsal müdahaleler DEHB olan bazı çocuklarda sık görülen anksiyete ve karşıt gelme bozukluğunun tedavisinde yararlı olabilir.
DEHB’ li çocukların okul ve sınıf ortamındaki sıkı kurallara uyması,  koltuklarında sessizce oturup sınıfta anlatılan derse dikkat etmesi zor olacaktır. Bu nedenle DEHB’ yi genellikle ilk fark eden öğretmenlerdir. Özel eğitimde uzman psikologlar çocuğun ihtiyaçlarına özel programlar hazırlayacaktır. Bu programlar karmaşık bir eğitim değerlendirilmesi sonucunda yapılır.

Okul öncesi yaşlardaki çocuklarda davranışı kontrol altında tutmak ve erken yaşta ilaç kullanımından kaçınmak amacıyla davranış terapisi tercih edilir.

Davranışçı tekniklerde amaç arzu edilen davranışları ödüllendirerek uyumunun güçlendirilmesi ve uygunsuz davranışların azaltılmasıdır.
Bu yöntemlerde duygusal ve davranışsal etkinliği geliştiren, negatif duyguları değiştiren bilişsel-davranışçı terapi teknikleri kullanılır.

Korunma

DEHB’ yi önlemek için hiçbir yol yoktur. Çocukların DEHB riskini azaltmak için annelere bazı yararlı ipuçları:
– Sağlıklı bir hamilelik geçirmek. Hamilelik sırasında özellikle sigara ve alkolün Dehb’ yi tetiklediği düşünülür

– İyi ebeveynlik becerilerini öğrenmek
– Okul öncesi dönemde yeterli uyarım vererek dikkat ve konsantrasyon gibi öğrenme becerilerini geliştirmek için çalışmalar yapmak (  hikayeler okumak ve çocuk ile puzzle oynamak gibi) . Dikkat problemi yaşamamak için çok tv seyrettirmemek.

 

 

Psikolog Dilek Erzenli

Kaynakça:

http://www.healblog.net

Yaygın Gelişimsel Bozukluklar (YGB)

Yaygın gelişimsel bozukluk (YGB) veya yaygın gelişimsel bozukluk ileri düzeyde ve karmaşık bir beyin gelişim yetersizliği olarak tanımlanabilecek bir grubu içinde bulunduran genel bir terimdir. Bu bozukluklar değişen derecelerde sosyal etkileşim, sözel ve sözsüz iletişim ve tekrarlayıcı davranış zorluklarıyla karakterize edilir. Bu grupta yer alan bozukluklar;

Otistik bozukluk,

Rett sendromu,

Çocukluğun dezintegratif bozukluğu,

yaygın gelişimsel bozukluk-başka türlü adlandırılamayan (YGB-BTA) ve

Asperger sendromu sayılabilir.

Asperger sendromu (ASD) zihinsel engellilik, motor koordinasyon güçlüğü ve dikkat, uyku bozuklukları ve gastrointestinal rahatsızlıklar gibi fiziksel sağlık sorunları ile ilişkili olabilir. Bazı ASD lilerin görsel becerileri, müzik, matematik ve sanat yetenekleri mükemmel olabilir.

Otizmin kökleri çok erken beyin gelişiminde gibi görünüyor. Ancak otizmin en belirgin belirtileri 2 ile 3 yaş arasında ortaya çıkmaktadır. Sonuçları kanıtlanmış davranışçı terapiler ile erken müdahale, erken tanı için etkili yöntemler otizmin belirtilerinin hafifletilmesinde çok ciddi bir öneme sahiptir.

OTİZM

Otizm yukarıda sayılan dört gelişimsel bozukluktan biridir. Her bin doğumdan bir veya ikisinde görülür. Dünya sağlık örgütü raporuna göre Türkiye’de yaklaşık 100 bin otizmli çocuk vardır.

Otizmin nedenleri nedir?

Kısa bir zaman önce bu sorunun cevabı “nedeni hakkında hiçbir fikrimiz yok” olurdu. Fakat artık bu soruya farklı cevaplar verebiliyoruz. En önemlisi şu ki otizmin tek bir nedeni yok ve yine aynı şekilde tek bir çeşit otizm yok. Son beş yıldır, bilim adamları nadir gen değişiklikleri ya da mutasyonları otizm ile ilişkilendirmektedir.  Otizm vakalarının çoğunda erken beyin gelişimini etkileyen, genetik ve çevresel faktörlerin bir arada otizme neden olduğu görünür.

Gebelik sırasında ebeveyn yaşı (anne ve baba her ikisi de), özellikle gebelik sırasında maternal hastalık, doğum sırasında oksijen yoksunluğu gibi bazı zorluklar bebeğin beyin gelişimini değiştirebilir. Bu faktörlerin etkisiyle gelişen otizme ebeveynin neden olmadığını bilmek önemlidir. Aksine, bu çevresel koşullar genetik risk faktörleri ile kombinasyon halinde olunca otizm riskini artırmaktadır.

Araştırmalar yapıldıkça çeşitli nedenler ortaya çıkmaktadır. Mesela son araştırmalar giderek artan bir şekilde anne adayının gebelikten önce ve sonra folik asit açısından zengin bir diyetle (en az 600 mg günde) veya folik asit içeren vitamin alarak veya yiyerek otizmli bir çocuğa sahip olma riskini azalttığını göstermektedir

Otizm nasıl teşhis edilir?

Aşağıdaki listede çocuğunuzun bir otistik spektrum bozukluğu için risk altında olduğunu işaret edecek belirtiler yer almaktadır. Çocuğunuz aşağıdakilerden herhangi birini sergiliyorsa, bir değerlendirme yapması için çocuk doktoruna ya da psikoloğuna gitmelisiniz:

Altı ay ve sonrasında hiçbir gülümseme veya diğer sıcak, neşeli ifadeler yoksa

Dokuz ay ve sonrasında seslere, gülümsemelere veya diğer yüz ifadelerine tepkisi yoksa

12 aylıkken babıldamaları yoksa

12 aylıkken jestleri taklit etmiyorsa

16 aylıkken hiçbir kelimesi yoksa

24 aylıkken iki kelime den oluşan anlamlı cümle öbekleri kurmuyorsa

Her yaşta konuşma ya da sosyal becerilerden herhangi birinin kaybı varsa

Otizm Nasıl Tedavi Edilir?

Her otistik çocuk veya yetişkin benzersizdir ve kendine has özellikleri vardır. Bu nedenle her otizm müdahale planı çocuğun özel ihtiyaçlarına yönelik geliştirilmelidir.

Tedavi davranışsal tedaviler, ilaçlar veya her ikisini de içerebilir. Birçok otizmli kişi, uyku bozuklukları, nöbetler ve gastrointestinal (Gİ) sıkıntı gibi ek tıbbi şikâyetler de taşır.  Bu koşullar öğrenme ve dikkat becerilerini de etkilemektedir.

Tedavinin en önemli kısmı erken ve yoğuneğitim müdahalesidir. Aileyle yakın çalışacak profesyonel bir ekiple çalışmak, çocuğu eğitirken aileyi de bu eğitimin içine katmak çok önemlidir. Bazı erken müdahale programlarında terapistler eğitim için eve gider.  Diğer programlar özel bir eğitim merkezi, sınıf veya okul öncesi eğitimle devam eder.

Uygun bir eğitim programı tipik olarak farklı müdahaleleri destekler, çocuğun sosyal ve öğrenme becerilerini geliştirir ve kazandırır. Örneğin, otistik çocukların okula giderken, hedeflenen sosyal beceri eğitimi ve öğretimi için özel yaklaşımlardan yararlanılır.

Otistik Ergenlerin bağımsız bir yetişkinlik yaşamı olabilmesi için eğitim ve istihdam olanakları yaratılmalıdır.

Erken eğitim müdahale programları hangileridir?

Bilimsel çalışmalar erken eğitim müdahalelerinin yararını kanıtlamıştır. Bunlardan başlıcası Uygulamalı Davranış Analizi (ABA) dir.

Bilimsel çalışmalar erken yoğun davranışsal müdahalenin otistik küçük çocuklarda öğrenme, iletişim ve sosyal becerileri geliştirdiğini ortaya koymuştur. Erken müdahalenin sonuçlarını değişir iken, bundan bütün çocuklar yararlanabilir. Tüm iyi erken müdahale programlarının belli ortak özellikleri vardır. Bunlar şunlardır:

  Haftada en az 25 saat çocuk için yapılandırılmış eğitim/ terapötik faaliyetler yer almalıdır.

 Yüksek eğitimli terapistler ve / veya öğretmenler müdahale etmelidir. İyi eğitilmiş, otizmin tedavisi konusunda uzman ve deneyimli bir profesyonel ekip gözetiminde müdahale çocuğa yardımcı olabilir.

 Tedavi/eğitim çocuğa özel ve iyi tanımlanmış öğrenme hedefleri olmalı ve bu hedeflere ulaşmada çocuğun ilerleme durumu düzenli olarak değerlendirilmeli ve kaydedilmelidir.

 Müdahale otizmden etkilenen çekirdek alanlara odaklanmalıdır. Bunlar sosyal beceriler, dil ve iletişim, taklit, oyun becerileri, günlük yaşam ve motor becerileri içerir.

 Programın içeriğinde akranları ile etkileşim olanakları olmalıdır.

 Programda bir doktor, konuşma-dil terapisti ve uğraşı terapisti de içeren multidisipliner bir ekip olmalıdır.

Otizm tanısı alan bir çocuk daha sonra bu spektrumdan çıkabilir mi?

Bilimsel çalışmalar ve gözlemler göstermektedir ki otizmden çıkma veya ilerleme gibi bir durum bazı koşullarda çok nadir olarak olabilmektedir. Çocuklukta otizm tanısı yanlış konulmuşsa ya da başarılı bir eğitim ve tedavi sonrasında artık tam olarak otizm kriterlerini karşılamıyorsa veya belirtiler hafiflediyse bu otizmden çıkmak ya da ilerlemek olarak adlandırılabilir.

Ya da çocuğun zamanla IQ, dil, sosyal uyum testlerinden, okulsınavlarından iyi sonuçlar aldığını görürüz. Ama bu testlerden veya sınavlardan iyi sonuçlar alması otizmden çıktığı anlamına gelmez.

Otizm tanılı bir çocuk zamanla dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, anksiyete bozukluğu ya da asperger sendromu gibi nispeten yüksek işlevli formuyla karşımıza çıkabilir.

Şu anki bilgilerimizle çocuğun gelecek yıllarda nasıl bir gelişim ve değişim göstereceğine dair bir tahminde bulunamıyoruz.

 

 

Asperger Sendromu ( ASD) Nedir?

Asperger sendromu spektrum “yüksek fonksiyonlu” ucunda olduğu düşünülen bir yaygın gelişim bozukluğu (YGB) ‘dir. Aspergerli çocuk ve yetişkin sosyal etkileşimlerde zorluk ve tekrarlayıcı davranışlar sergilemektedir. Motor gelişim gecikebilir sakarlık veya koordinasyonsuzluk gibi sonuçlara neden olabilir. YGB’nin diğer formları (otizm, rett, dezintigratif, A tipi bozukluklar gibi) etkilenenler ile karşılaştırıldığında,  Asperger sendromu olan çocukların dil veya bilişsel gelişiminde çok ciddi gecikmeler ve zorluklar yoktur. Hatta bazıları kendi özel ilgi alanlarıyla ilgili kelimeleri yaşıtlarından daha erken öğrenebilirler.

Aşağıdaki davranışlar Asperger sendromu ile ilişkilidir:

Sınırlı veya uygunsuz sosyal etkileşimler
“robot” gibi veya tekrarlayan konuşma
Sözsüz iletişim (jestler, yüz ifadesi, vb)  zorlukları

Diğerlerinden daha çok kendini tartışmak eğilimi
Sosyal / duygusal sorunları ya da mecazi ifadeleri anlamada  yetersizlik
Göz teması veya karşılıklı konuşma eksikliği
Belirli, genellikle sıra dışı, konularda konuşma takıntısı
Tek taraflı konuşmalar
Garip hareketleri ve / veya davranışlar

Asperger Sendromu Nasıl teşhis edilir?

Bir çocuk veya yetişkin okulda, işyeri veya kişisel yaşamlarında ciddi zorluklara sahiptir ve genelde Asperger sendromu sıklıkla tanı konmamış olarak yaşamına devam eder. Nitekim birçok yetişkin anksiyete ya da depresyon gibi ilgili sorunlar için yardım ararken Asperger sendromu tanısı alabilir. Teşhiste öncelik sosyal etkileşimlerdeki zorlukları dikkate alma yönündedir.

Asperger sendromu olan çocuklar normal veya hatta istisnai dil gelişimini gösterme eğilimindedir. Ancak, birçok tür akranlarıyla etkileşiminde veya sosyal ortamlarda duruma uygun olmayan konuşmaları veya dil becerilerini beceriksizce kullanma eğilimindedirler. Genellikle Asperger sendromu belirtileri dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) gibi diğer davranışsal sorunlar ile karıştırılır.

Diğer bir yaygın belirti başka bir kişinin eylemleri, sözleri ve davranışları arkasındaki niyeti anlamakta yetersizliklerinin olmasıdır. Yani Asperger sendromlu çocuklar ve yetişkinler mizah ve benzeri şeyleri kaçırabilirler. Benzer şekilde bir gülümseme, kaş çatma gibi hareketleri ya da “buraya gel” gibi “evrensel” sözsüz davranışları anlamayabilirler.

Bu nedenlerden dolayı, asperger sendromu olan bireyler için sosyal etkileşimler kafa karıştırıcı ve yorucu görünebilir. Başka bir kişinin bakış açısından görmek (empati)  zorluklar başkalarının eylemlerini tahmin etmek veya anlamak son derece zor olabilir.  Örneğin, Asperger sendromu olan biri bir müzeye veya bebeğin uyuduğu bir odaya girerken çok yüksek sesle konuşabilir çünkü ne zaman alçak sesle konuşması gerektiğini anlamayabilir.

Asperger sendromlu kişilerin garip bir konuşması vardır. Bu monoton veya alışılmadık bir tonlama ile konuşma, aşırı yüksek sesle konuşma şeklinde olabilir. ASD liler uygunsuz zamanlarda kolayca ağlamaya veya gülmeye başlayabilir.

Evrensel diğer bir ortak özellikleri,   motor becerilerde bir acemilik veya gecikme olmasıdır. Özellikle akranlarıyla oyunlarında zorluklar olabilir.

RETT SENDROMU NEDİR?

                                                                                        

Rett Sendromu, dünyada çeşitli ırklarda ve etnik gruplarda, özellikle kız çocuklarında görülen nörolojik bir rahatsızlıktır. Bu sendromun erkeklerde de görülebilir. Fakat erkek ceninlerde bu durum genellikle, annenin düşük yapması, doğum anında ölüm veya anne karnında erken ölüm gibi durumlarla sonuçlanmaktadır.

RS, ilk defa 1983 yılında yayınlanan raporla, bir hastalık olarak dünya çapında tanınmıştır.

Görülen Özellikleri ve Terapiler

Rett Sendromu’nun, otizm, beyin felci veya spesifik olmayan gelişme bozukluklarında olduğu gibi teşhisi çok zordur.  Artık çoğu araştırmacı RS’in, önceden bilindiği gibi ilerleyen, dejenerasyon yapan bir hastalık değil, gelişimsel bir rahatsızlık olduğu görüşünde hemfikirlerdir.

Ekim 1999’da yapılan bir keşifle, X kromozomu (Xq28) üzerinde oluşan bir genetik mutasyonun (MECP2) RettSendromu’na sebebiyet verdiği açığa çıkmıştır. RS’in tipik ve tipik olmayan durumlarının %75’i bu mutasyonda bulunmuştur. Devam eden araştırmalar, RS’e sebep olan ve hala tanımlanamamış diğer genetik faktörler üzerine odaklanmış durumdadır.

Araştırmacılar; MECP2’deki bireysel mutasyonun, RS’in şiddeti ile tam olarak bir bağlantısı olamayacağını, fakat her bir harekete geçmiş türde X kromozomunun, çocuğu etkilediği görüşünde birleşiyorlar.

Dünyada, çeşitli ülkelerde yapılan araştırmalara göre; her 23 binde 1doğumdan, 10 binde 1 doğuma kadar ulaşan oranlarda RS’li kız çocuğu doğmaktadır.

Tipik özellikleri arasında, bağımsız olarak oturmaları ve beklenildiği gibi parmaklarını kemirmeleri de sayılabilir. Ayrıca çoğu emeklemez, fakat çömelebilir veya ellerini kullanmadan kolları üzerinde emekler.

Bazı çocuklar konuşma kabiliyetlerini yitirmeden önce tek tek kelimeler kullanmaya ve kelime kombinasyonları yapmaya başlayabilirler.

Diğer çocuklar yürümede gecikirlerken veya bağımsız yürüyemezken, birçoğu normal yaşı çerçevesinde, bağımsız yürümeye başlayabilir. Bazıları bütün hayatları boyunca yürüyebilirlerken, bazıları da yürümeye başladıktan  daha sonra bu becerilerini kaybederler. Bir kısmı ise çocukluğunun ilerleyen zamanlarına veya yetişkinlik dönemine kadar yürüyemez.

Nöbetlerin, çok sayıda RS’li hasta tarafından yaşandığı rapor edilmektedir, fakat doğru klinik nöbetlerin oluş derecesinin, bu kadar fazla olacağı tahmin edilmemektedir. Nöbetler, hiç bir zaman görülmeyebilir veya kademe kademe çok şiddetli hale gelebilir. Fakat yetişkinliğin ilerleyen zamanlarında bu yoğunluk gitgide azalır.

Çok yaygın olan RS motor davranışlarını nöbet olarak değerlendirmekyanlıştır. Nöbet olarak değerlendirilen birçok vaka, aslında nöbet değildir. Gerçek nöbetler, alışılagelmişin dışında olabilmekte ve uyku esnasında meydana gelebilmektedir. Soluk almada bazı anormallikler olabilir fakat yaşla birlikte bu anormallikler azalmaya başlar.

Skolyoz RS’in göze çarpan önemli özellikleri arasındadır. Çok sayıda RS’li hastada görülür ve 8-14 yaşları arasında, hızlı bir ilerleme kaydedebilmektedir. Bu hafif bir S olabilirken, kademe kademe sert bir S haline de gelebilir.  Skolyozun kötüye gitme olasılığı, erken yaşta kas zayıflaması veya kaslarında anormallik (distoni) oluşmuş ve yürüyemeyen hastalarda daha fazla görülmektedir. Bazılarında cerrahi müdahaleye gereksinim duyulabilmektedir. Bu konuda tavsiye edilen, kilo aldırma uygulamaları ve sık sık değerlendirme yapmaktır.

Kemik kırılması RS’te diğer motor bozukluklarından daha sık görülmektedir. Kemik kırılma vakaları, bünyeye yeterli miktarda kalsiyum girişi olmasına rağmen, kemiklerin düşük seviyede mineral içermesinden ve kemik yoğunluğunun azalmasından dolayı ortaya çıkmaktadır. Böyle durumlarda, kilo aldırma ve yüksek dereceli kalsiyum diyeti uygulanmalıdır.

RS’te büyüme genellikle yavaştır, birçok RS’li bayan yaşına göre oldukça küçük görünmektedir. Yapılan çalışmalar, doymak bilmez bir iştahları varmış gibi görülmelerine rağmen birçoğunun orta dereceden üst sınıra kadar değişebilen oranlarda yetersiz beslenme problemi ile karşı karşıya olduklarını göstermektedir. Buna; yutma zorluğu, yetersiz besin girişi, enerjinin dengesiz harcanması veya vücudun besleyici gıdalardan yeteri kadar yararlanamaması gibi problemler neden olmaktadır. Bu gibi durumlarda, kilo almasına ve boyunun uzamasına yardımcı olacak, dikkatini ve etkileşimini geliştirecek tamamlayıcı bir beslenme programıuygulanmalıdır.

Ajitasyonun, iletişim kurma kabiliyetinin üzerinde yarattığı hayal kırıklığı sonucu oluştuğu düşünülmektedir. Bu durumda, davranışlarının ve aktivitelerinin listelendiği ayrıntılı bir günlük tutmak, hastanın girişimlerini belirlemede ve onu ajitasyona iten faktörlerin giderilmesini sağlamada yardımcı olacaktır. Ajitasyonla baş edebilmek için davranış tedavisinden yararlanmak gerekir.

Bütün bu zorluklara rağmen, RS’li bir hasta orta yaşlarına, hatta daha ileri yaşlara kadar öğrenmeye devam edebilir, ailesi ve arkadaşlarıyla iyi vakit geçirebilir. Bütün duygular hakkında tecrübe sahibidirler ve evde veya topluluk arasında, sosyal, eğitim veya eğlence amaçlı aktivitelere katıldıklarında, hoş ve çekici kişiliklerini gösterirler.

Tanı Kriterleri

Diğer özürlü koşulları hariç tuttuktan sonra Rett Sendromu’nun tanınabilmesi için gerekenler:

6 ila 18 aya kadar normal gelişimin gözlemlendiği süre,

Normal kafa çeperi ile doğumu müteakip kafa büyüme oranında yavaşlama (3 ay – 4 yaş),

Şiddetle bozulan, lisanı anlamlı kullanabilme ve anlamlı el becerilerinin yitirilmesi, zekada güçlük,

Uyanıkken sabit bir şekilde; el yıkama, el bükme, el çırpma, eli ağıza götürme gibi el hareketlerden birinin veya birkaçının sürekli tekrar edilmesi,

Gövdenin sallanması, özellikle sinirli/üzgün veya telaşlı zamanlarında mafsallı uzuvların da sallanması,

Yürüyebiliyorsa, her an düşecek gibi, geniş adımlarla, bacakları kırmadan, parmak ucu yürüyüşü.

Destekleyici Kriterler

Semptomlar tanı için gerekli olmayabilir fakat görülebilmelidirler. Bu özellikler gençlikte net olarak gözlemlenemeyebilir ama yaş ilerledikçe görülebilir hale gelebilecektir.

Nefes tutma veya nefes almama, çok fazla nefes alma ve karında şişkinliğe sebep olacak şekilde hava yutma gibi solunum fonksiyon bozuklukları,

EEG anormalliği – normal elektrik düzeninin yavaşlaması, epileptiform görüntüsü ve normal uyuma karakteristiğinin kaybı,

Nöbet,

Kas sertleşmesi/spastisite/yaşın ilerlemesiyle birlikte mafsallarda kasılma,

Skolyoz (bel kemiğinin S şeklini alması),

Diş gıcırdatma (bruxism),

Küçük ayaklar,

Büyümede gecikme,

Vücut kilosunda ve kaslarda azalma (fakat bazı yetişkinler obeziteye eğilimlidir),

Anormal uyuma hali ve alınganlık/öfkeli hal yada telaş,

Çiğneme ve/veya yutma zorluğu,

El ve ayaklarda; zayıf sirkülasyon, soğukluk ve mavimsi kırmızı renk,

Yaş ilerledikçe mobilitede azalma,

Peklik.

Tüm RS’lilerde bu semptomlar görülmeyebileceği gibi bireysel olarak çok daha değişik şiddette semptomlar olabilir. Bir pediatrik nörolog inceleme yapmalı ve klinik teşhisi onaylamalıdır.

  Rett sendromu ve otizm arasındaki fark nedir?
MECP2 gen mutasyonu en sık kız çocuklarında bulunur ama otizm daha çok erkek çocuklarında rastlanır.   Her iki sendromda da, konuşma ve duygusal temas becerilerinde bozulmalar görülür. Ancak, RS li kadınlarda baş büyüme hızının yavaşlaması, amaçlı el becerilerinin kaybı, hareketlilik, düzensiz solunum paternlerini de içerir ve bu açıdan otizmde görülen belirtiler ile uymamaktadır. El çırparak otizmde de sık görülürken, RS de görülen ortak amaçsız el hareketleri otizmde görülmez. RS li kızlar hemen hemen her zaman insanları nesneye tercih eder, fakat tersi otizm görülür. RS ile kızlar genellikle erken yaşta otizm benzeri özelliklere sahip olsa da, bu otistik özellikler zamanla kaybolur.

Rett sendromu aşamaları nelerdir?

Evre I
Erken başlangıçlı Evre
Yaş: 6 ay 1,5
Süre: Aylar

Evre II
Hızlı tahribatlı aşama
Yaş: 1 ila 4 yıl
Süre: Ay Hafta

Evre III
Plato aşaması
Yaş: Okul öncesinden yetişkinliğe

Evre IV
Geç Motor Bozulma Aşaması
Yaş: 5-25+

     Süre: on yıllar

Çocukluğun dezintigratif bozukluğu                    

Çocukluğun dezintegratif bozukluğu (ÇDB), ya da Heller sendromudezintegratif psikoz adlarıyla da anılır.3 yaşından sonraçocukların dil, sosyal işlev, ve motor becerilerinin gelişiminde gecikmeler olarak görülen ve ender rastlanan bir durumdur. Araştırmacılar bu durumun nelerden kaynaklandığını henüz bulamamıştır.

ÇDB, otizm ile bazı benzerlikler gösterir ancak becerilerde gerileme görülmeden önce oldukça normal bir gelişme gözlemlenmektedir. Hastalık belirgin olmaya başladığında birçok çocuğun gelişimi biraz geride kalmıştır ancak küçük çocuklarda bu gerilik her zaman belirgin değildir.

Gerilemenin ortaya çıktığı yaş değişiklik gösterir ve bu gerilemenin tanımına göre iki ile on yaş arasında görülebilir.

Gerileme çok ani olabilir ve hatta çocuklar ebeveynlerini şaşırtacak şekilde bu konudaki kaygılarını dile getirebilir. Bazı çocuklar halüsinasyon gördüklerini söyler ya da gördükleri zannedilebilir ama en belirgin belirti kazanılan becerilerin kaybıdır. Bu birçok yazar tarafından hem çocuğun hem de ailenin geleceğini etkileyen çok kötü bir durum olarak belirtilmiştir. Tüm yaygın gelişimsel bozukluklarda olduğu gibi ÇDB için doğru tedavinin ne olduğu konusunda tartışmalar bulunmaktadır.

Sendrom ilk olarak Avusturyalı eğitimci Theodore Heller tarafından 1908’de tanımlanmıştır. Heller sendromu anlatmak için dementiainfantilis terimini kullanmıştır

Belirtiler

Çocukluğun dezintegratif bozukluğundan etkilenen bir çocuk genellikle iki yaşına kadar normal bir gelişim gösterir ve akranlarına uygun sözel ya da sözel olmayan iletişim becerileri, sosyal ilişkiler, motor becerileri kazanır. Ancak iki yaşından on yaşına kadar kazanılan beceriler aşağıdaki altı işlevsel alandan en az ikisinde tamamen kaybedilir:

Dil becerileri

Alıcı dil becerileri

Sosyal beceriler ve kendine bakabilme becerileri

Tuvaletini tutabilme

Oyun becerileri

Motor beceriler

Aşağıdaki alanların en az ikisinde de normal işlev eksikliği ya da bozukluklar görülür:

Sosyal etkileşim

İletişim

Yineleyici davranış ve ilgi modelleri

Nedenleri

Çocukluğun dezintegratif bozukluğunun tam nedenleri hâlâ bilinememektedir. Bazen ÇDB aniden günler ya da haftalar süren kısa bir zaman içinde ortaya çıkar bazen de çok uzun bir dönem sonunda görülür. Bir araştırma ÇDB tanısı konmuş çocukların incelenmesi sonucunda herhangi bir nedenin tam olarak bulunamadığı ancak ÇDB olan çocuklarda epilepsinin daha sık görüldüğünü ama bir bağlantısı olup olmadığının bilinmediğini belirtir.   ÇDB özellikle aşağıdaki durumlarla da bağlantı görülmüştür:

Lipid depolama hastalıkları: Özellikle bu durumda beyinde ve sinir sisteminde aşırı yağ (lipid) nedeniyle toksik bir birikme oluşur.

Subakutsklerozanpanensefalit: Bir çeşit kızamık virüsü nedeniyle beynin kronik enfeksiyonu subakutsklerozanpanensefalite yol açar. Bu durum beyin yangısına ve sinir hücrelerinin ölümüne neden olur.

Tüberoz skleroz (TSK): TSK genetik bir bozukluktur. Bu rahatsızlık da beyinde, böbreklerde, kalpte, gözlerde, akciğerlerde ve deride yumrular oluşur. Bu durumda beyinde iyi huylu yumrular görülür.

Tedavisi

ÇDB’nin kalıcı bir çaresi yoktur, dil, sosyal etkileşim ile kendine bakma becerilerinin kaybı oldukça ciddidir. Etkilenen çocuklar bazı alanlarda kalıcı bozukluklarla karşılaşır ve uzun süreli bakıma gereksinim duyar. ÇDB’nin tedavisi hem terapi hem de ilaçları içerir.

Davranış terapisi: Amacı çocuklara yeniden dil, kendine bakma ve sosyal beceriler kazandırmaktır.

İlaçlar: ÇDB’yi doğrudan tedavi edebilecek ilaçlar yoktur. Saldırgan duruş ve yineleyici davranış modelleri gibi ağır davranış sorunları için antipsikotik ilaçlar kullanılır. Nöbetleri kontrol altına almak için ise antikonvulsan ilaçlar kullanılır.

 

 

 

Psikolog Dilek Erzenli

 

KAYNAKÇA:

http://www.rettsyndrome.org

http://www.autismspeaks.org

http://tr.wikipedia.org

Down Sendromu

İnsan vücudunun her hücresinde genetik materyallerin saklandığı bir çekirdeği vardır. Genler kalıtsal özelliklerin tüm kodlarını taşıyan ve kromozom olarak adlandırılan çubuk benzeri yapılar olarak gruplandırılmıştır. Genellikle, her bir hücrenin çekirdeğinde 23 çift kromozom vardır, her yarısı ebeveynlerinden miras alır. Bireyin 21. Kromozomu çift olması gereken kopyasının tümü veya bir kısmının fazladan bir kopyası daha olduğunda Down sendromu oluşur.

Bu fazladan genetik materyal Down sendromunun özelliklerine neden olur. Down sendromu ortak fiziksel özelliklerinden bir kaçı düşük kas tonusu, küçük boy, yukarı eğimli/çekik gözler, basık burun köküdür. Down sendromu olan her kişi ayrı bir bireydir ve farklı derecelerde olsa da bu genel özelliklere sahiptir. Türkiye’de her 700 doğumdan birinde down sendromlu çocuk doğmaktadır.

DOWN SENDROMU NE ZAMAN KEŞFEDİLDİ?

Yüzyıllar boyunca sanat, edebiyat ve bilimde Down sendromu olan insanlardan bahsedilmiştir. İngiliz doktor John Langdon Down, 1866 yılında yayınladığı ilmi çalışmasıyla bu sendromun “babası” olarak tanınmıştır. Aşağı kazandı yayınlanan bu ilmi çalışma, oldu. Diğer insanlar daha önce down sendromunun özelliklerini kabul etmiş olmasına rağmen, bunu farklı ve ayrı bir durum olarak tarif eden kişi John Langdon Down oldu. 1959 yılında Fransız doktor Jérôme  Lejeune Down sendromuyla ilgili genetik araştırmaları yapmış bu konudaki araştırmalara öncülük etmiştir.

DOWN SENDROMUNUN TÜRLERİ NELERDİR ?

TRİZOMİ 21

Normalde anneden ve babadan toplan 46 kromozom gelir.Bu 46 kromozomun yarısı anneden yarısı da babadan gelir.Down sendromlu insanlarda normalde anneden ve babadan birer tane gelen 21. Kromozom bilgileri 3 defa  (trizomi) gelir. Bu 3 defa gelen DNA bilgisi hücrede bazı maddelerin üretiminde sorunlara yol açarak çoğalır.Bu da bebeğin vücudunda Down sendromunda görülen değişimlere yol açar.Down sendromu en sık 21. kromozomun 3 tane olması şeklinde görülse de bazen 21. Kromozom yerine  diğer hücrelerden birine (en sık 14. Kromozomda) de fazladan kromozom eklendiği görülebilir.

Normal bir kromozom bölünmesi

Trizomi 21

21. kromozom 3 tane

MOZAISIZM

Down sendromu cesitlerinden biridir. Tüm Down Sendromu vakaları içinde % 1-2’lik  kısmı oluşturur.

Her hurcede trizomi yoktur.

Yumurtlama sonrasında başlangıçta bölünen hücrelerden  birinde 21. kromozomun hatali olmasindan kaynaklanir. Bazı hücreler 46,  bazı hücreler  47 kromozom taşır.

Bu 47 kromozom taşıyan hücrelerde ekstra bir 21. kromozom vardır. Oluşan mozaik desen nedeni ile de Mozaik Ttrizomi 21 denmiştir.

Örneğin deri hücresinde 46 kromozom bulunurken, kan hücresinde 47 veya ilikte 46 iken deride 47 kromozom olabilir.

Genellikle hamilelikte esnasinda yapilan testler mozaizm teshisi konamaz! her hucrede gorulmedigi icin bebegin kanindan cikartilacak olan genis bir gen haritasi ile teshis konulur.Mozaik kromozom yapısına sahip bebeklerin kromozomlarının bir kısmı normal olduğunda down sendromunun tipik özelliklerinin hepsi görülmeyebilir. Zeka geriliği daha hafiftir.

MOZAİK HÜCRE BÖLÜNMESI

TRANSLOKASYON

Down sendromlu vakaların yaklaşık% 4’ünde Translokasyon tipi hücre bölünmesi görülür. Hücrelerinde toplam kromozom sayısı 46 kalırken, Translokasyon 21. Kromozomun bir parçası kırılır ve başka kromozoma genellikle 14. Kromozoma yapışır. Bebekte translokasyon bağlı down sendromu kendiliğinden olabileceği gibi translokasyon taşıyıcı anne veya babadan da geçebilir. Genlerinde translokasyon taşıyan anne ya da baba 45 kromozomu olmasına rağmen tüm genetik materyal translokasyon sonucu varlığını koruduğundan down sendromu görünümü taşımaz ve hayatını normal şekilde sürdürür. Bu ebeveyn dengeli translokasyon taşıyordur . 21 numaralı kromozoma fazladan sahip olan 14. Kromozomunu çocuğuna verirse bebeğin kromozom sayısı normal olduğu halde 21. Kromozom 3 tane olacağından çocuk down sendromlu olarak doğar.

DOWN SENDROMUNUN NEDENİ NEDENLERİ

Kromozom bölünmesindeki sorunların nedeni henüz bilinmemektedir, ancak araştırmalar kadınların yaşı arttıkça down sendromu görülme sıklığının arttığını göstermiştir. Yaşla birlikte yumurtaların da yaşlandığı ve sağlıklı bölünme becerilerinin bozulmakta olduğu düşünülmektedir. Ancak genç kadınlardaki doğumlarda % 85 oranında daha yüksek down sendromu doğum oranları görülmekle birlikte bunun nedeninin genç yaşta anneliğin daha sık olmasından olduğu düşünülmektedir.

DOWN SENDROMUNUN TEŞHİS EDİLMESİ

DOĞUM ÖNCESİ TANI (PRENATAL)

Gebelik öncesi down sendromu kesin tanısı kromozom testleri ile yapılır. Down sendromunun prenatal tanısı için mevcut tanı yöntemleri Koryon villus örneklemesi (CVS) ve amniosentezdir(AS) ya da kordosentezdir(KS). Bu yöntemlerle fetüse ait hücre elde edilir ve kromozom testi yapılır. Amniyosentez genellikle gebeliğin 9 ile 11 hafta arasındaki ilk trimesterde, CVS ise 15. haftadan sonra ikinci trimesterde yapılmaktadır.

DOĞUM SONRASI TANI

Bu bebeklerin kafası yuvarlak, kafa arkası yassı, ensesi kısa ve geniştir. Burun kökü yassı, gözler birbirinden ayrı ve çekik, dil normalden büyük olduğundan dışarı doğru görünür. Ense dokuları yumuşak olduğundan ensedeki cilt boğumludur. Bu bebeklerin vücut gerginliği düşüktür. Parmakları kısa ve boğumludur, avuç içlerinde simian çizgisi denilen tek çizgi vardır. Ellerin serçe parmakları içe doğru kıvrıktır.

Down Sendromlu çocuklarda bazı sağlık problemlerine daha sıklıkla rastlanmaktadır. Doğuştan kalp problemleri, enfeksiyonlara karşı hassasiyet, nefes alma ile ilgili bazı problemler, çocukluk lösemisi de daha sıklıkla ortaya çıkmaktadır. Down Sendromu ile doğan bir insanın tahmini yaşam süresi de yaklaşık 55 yıldır. Down Sendromlu yetişkinlerde ise Alzheimer hastalığına yakalanma riski daha fazladır.

DOWN SENDROMU VE ZEKÂ

Genelde potansiyel olarak sınır zekâ ile doğuyorlar. Eğer takip ve tedavi edilmez, eğitim verilmezse hızlı bir şekilde sınır zekâdan hafif zekâ geriliğine düşebiliyorlar. Ayrıca uzmanlar Down Sendromlu çocukların zihinsel kapasitelerinin erişebileceği düzey konusunda bir sınır koyamamaktadırlar. Sınır zekâ ile bir işte çalışabilir ve bağımsız bir yaşam sürdürebilirler.

DOWN SENDROMLU ÇOCUĞUN GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ

Bütün çocuklar gibi Down Sendromlu çocukların da kritik gelişim dönemi 0 – 6 yaş arasıdır. Bu süreçte özel eğitim programı ve fizyoterapi ile desteklenen çocukların gelişimi akranlarına yakın seviyelerde devam etmektedir. 0 – 6 yaş arası erken müdahale programları ile özel eğitim almış ve normal gelişim çizgisine yaklaşmış Down Sendromlu çocukların normal okul ve sınıflarda eğitim görebilme ihtimali artmaktadır.

Down sendromlu çocuklar genelde boy ve kilo açısından daha yavaş büyürler, daha yavaş öğrenirler, problem çözmede ve karar vermede diğer çocuklardan daha çok zorlanırlar. Down Sendromlu çocuklar iyi bir eğitimle normal birey şeklinde hayatlarını sürdürebilirler. İmkan tanındığında meslek edinebilirler. Kendi yaşamlarını idame ettirebilecek seviyeye ulaşabilirler.  

Motor Beceri Gelişimi

Down Sendromlu çocuklarda Örneğin hareket gelişiminin temel göstergelerinden olan emekleme, ayakta durma, sıralama ve yürüme gibi aşamalara daha uzun sürede ulaşılır. Başka bir organik sorunu olmayan Down Sendromlu çocuklar, 2 ya da 3 yaşında yürüyebilirler.

Zihinsel Gelişimi

 Erken başlanan sürekli eğitim, bu yaş sınırını daha üst basamaklara taşıyabilmektedir. Bu çocukların dikkat süreleri kısa, bellekleri zayıftır. Soyut kavranılan öğrenmede çok zorluk çekebilirler.

Yürüdükten bir-iki yıl kadar sonra konuşurlar. İlk sözcükleri 3 yaş civarında kullanmaya, cümle kurmaya 6 yaş civarında başlarlar. Alıcı dil gelişimleri (kendisine söylenenleri anlama), ifade edici dil gelişim düzeyinden (bağımsız konuşabilme) daha yüksektir. Sosyal gelişimleri, zihinsel gelişimlerinden genellikle iki-üç yıl öndedir.

Sosyal Gelişimi

Sevimli, neşeli, dünyayla barışık, karşısındakilerin yaşı-konumu ne olursa olsun hemen yakınlık kurabilen, ama buna karşın inatçı, istemediği buseyi yapmayan, kendi yapabileceği bir işi başkasına yaptırmaya eğilimlidirler. Bunun için anne ve babanın çocuğu aşırı bir biçimde koruması, adeta onun eli-ayağı olması gelişimini yavaşlatacaktır. Çevreleri ile uyumlu ilişkiler kurabilirler. Problemlerine özgü karakteristik özellikler gösterirler.

Gerektiğinde fırsatlar vererek, eğitimciyle paralel bir şekilde uygulamaları evde tekrar etmek yararlı olacaktır. Anne ve babanın tutarlı olması, alınan kararların uygulanması çocuğun kişilik gelişiminde çok önemli bir yer tutmaktadır.

Beceri Gelişimi

Down Sendromlu çocuklar sağlık sorunları olmazsa, eğitimde çok alıcı olabilen çocuklardır. Ödül kullanma eğitimlerinde çok etkili olabilir. Büyük kas becerileri, öz bakım becerileri, algı-dikkat-taklit-kavram becerileri ve sosyal becerileri sistemli ve uyumlu bir çalışmayla belirli bir seviyeye getirilebilir. Ama dil gelişimleri geç ve zor ilerleyecektir. Bu konuda aile üyeleri sabırlı, hoşgörülü olmak, çok ısrarcı olmamalıdır.

Genel gelişim hızı bebeklikten çocukluğa geçişte düşme gösterebilir. Bu düşüş çocuğun gelişiminin durduğu ve ya gerilediği anlamını taşımaz. Zihin ve gelişim yaşının, takvim yaşından daha yavaş ilerlemesi bu düşüşün temel nedenidir. Erken eğitim almayan bebeklerde, gelişim ilerlemesi daha yavaş olacaktır. Bebeklikte ve ilk çocukluk yıllarında düzenli ve sistemli bir şekilde eğitim alan çocuklar, okul öncesi eğitim kurumlarına devam etmeye hazır hale gelebilirler.

Down Sendromlu çocukların eğitiminde müzik, sanat, oyun ve dramanın özel önemi vardır. Bu çocukların müziğe karşı duyarlılıkları fazladır. Ses ve hareket ritmi büyük oranda ilgilerini çeker.

Down Sendromlu yetişkinlik yaşamı nasıl olur?

Erken müdahale programları ile yetiştirilen Down Sendromlu kişiler, kendilerine uygun işlerde istihdam edilebilmektedir. Down Sendromlu kişiler bu görevlerini sadakat, azim ve büyük bir beceriyle gerçekleştirmektedirler.

Eğer kalp problemleri yoksa iyi bakıldığın da yaşam süreleri fazla etkilenmemektedir. 60-70 yaşına kadar yaşam süreleri devam edebiliyor. Bir fazla kromozomun yarattığı bağışıklık sistemindeki zayıflık ve buna bağlı olarak enfeksiyona açık olmaları, %40’ında kalp problemleri olması iyi bakılmadıkları takdirde yaşam sürelerini kısaltmakta.

 http://www.ndss.org/Down-Syndrome/What-Is-Down-Syndrome/

http://www.dsrf.org/news-%26-information/information-on-down-syndrome/

http://gebelik.org/dosyalar/anomaliler/trizomi21.html