Şunun için etiket arşivi: özel eğitim

Özel Eğitim Gerektiren Çocuklar İçin Zorlu Süreç

Haziran ayı başında normalleşme sürecine geçtik. Pandemi sürecinde eğitimden uzak kalan otizmli tanılı çocuklar normalleşmeye adapte olmaya başladı mı? Verilen ara ile eğitimde oluşan açığı nasıl kapatacaksınız?

-Bizler Haziran 15 itibariyle tekrar yeni normalleşme sürecine başladık. Fakat ailelerin birçoğu kendilerine göre haklı nedenlerle, yasakların kalkması ile birlikte soluğu şehir dışında aldılar. Burada kalanların birçoğu da çocuklarını eğitime getirme konusunda kararsızlar.

Mart ortasından Haziran ortasına kadar mecburi bir ara vermek zorunda kaldık eğitimlerimize. Bu çocuklarımız için ciddi bir süre. Biz eğitimsiz geçen bir saniyenin bir dakikanın öneminden bahsederken üç ay çok uzun bir süre. Bu süreçte ailelerimizle irtibatımızı koparmamaya çalışsak da ailelerimizin çoğu ne yapacağını bilemez haldeydi. Bu kadar uzun bir ara olacağını kimse tahmin etmiyordu. Bu süreçte normal gelişime sahip bireyler için EBA üzerinden eğitim vardı, sözde bizim çocuklarımız için de aralara serpiştirmeler yaptılar ama faydalı olduğunu hiç düşünmüyorum. Tedirginlik, kaygı içinde geçen bir sürecin ardından biz lafta normal gelişenlerin bile adapte olmakta zorlandığımız göz önüne alınırsa, özel gereksinimli çocuklarımızın adaptasyonda zorlanmaları son derece doğaldır. Biz bu durumun daha fazla kanıksanmadan etkilerini ortadan kaldırmaya çabalıyoruz. Çocuklarımızın telafi eğitimlerini, öncelikli tedbirleri alarak, yönetmelikte verilebilecek en üst düzeyden vermeye gayret ediyoruz(Her ay en fazla bir aylık eğitim verilebiliyor 8+8).

Şu an ki çabamız üç ayın olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak. Bunun için de eğitimcilerimiz, ailelerimiz, hepimiz yoğun bir çaba içerisindeyiz. Sınıflarımızda ders yapmayı, çocuklarımızın kuş cıvıltısı misali yankılanan seslerini özlemiştik. Gördük ki ailelerimiz ve çocuklarımız da aynı özlem içerisindelermiş. Bu bizi çok mutlu etti, başarı yolundaki motivasyonumuzu arttırdı.

Pandemi sürecinde aileler ne tür zorluklarla karşılaştı?

-Bu soruya “ailelerimiz hangi kolaylıkla karşılaştı?” desek daha kısa olur bence. Ailelerimiz bu süreçte karşılaştığı tek kolaylık yasakların ortasında kendilerine verilen dışarı çıkma hakkıydı ve belki bizlerin yaptığı canlı yayınlar. Bu canlı yayınlarla uzmanları ailelerle buluşturmayı hedeflemiştik.

Öte yandan yaşadıkları zorlukları sıralayacak olursak herhalde ilk sırada eğitim hususu gelecektir. Bizim çocuklarımızın çoğu televizyonu ya da bilgisayarı açıp, karşısına geçip ders takip edebilecek çocuklar değiller. Genel itibariyle ailelerimiz süreç uzadıkça ne yapacaklarını bilemez haldelerdi. Biz ve birçok kurum gönüllü olarak ailelerimize bu süreçte destek olduk. Gönül isterdi ki bu destek Bakanlık nezdinde belirli kural ve kaidelerle sağlansın. Ailelerimiz bu hususta hiç olmazsa gönül rahatlığı içinde olsunlar. Ama olmadı. Süreç inisiyatiflere ve vicdanlara bırakıldı. Bu da çocuklarımız açısından iyi olmadı. Çocuklarımızın rutinleri bozuldu. Yeni rutinler ortaya çıktı. Birçok çocuk kurumlar kapalı olmasına rağmen, eğitim kurumlarına uğramaya çalıştı. Kapalı kapıyı görünce bile ikna olmadı.

Bizim hayattaki en büyük önceliğimiz çocuklarımız. Çocuklarımızın eğitimi, akranları düzeyine yetişmeleri, bağımsızlıklarını kazanmaları, hayata karışmaları… Aileler en küçük zaman dilimini yaparken, hayat yarışından bir anda üç ay geri kalmak başlı başına bir zorluk silsilesi demek. Kaldı ki bu üç aylık süreç hanelerde sakin bir şekilde geçmiyor. Çocuk dışarı çıkamıyor, rutinlerini gerçekleştiremiyor ve iletişim becerileri zayıf olduğu için aile bunu çocuğa izah edemiyor. Bunun sonucunda yaşanan krizler… Normal bir ruh haliyle süreci yönetemiyorsunuz ki. Hastalığın bulaşma korkusu var, geçim derdi var, belirsizlik var… Neredeyse tüm olumsuz duyguların harmanlandığı bir ruh hali vardı insanlarda. Bu ruh hali ister istemez çocuklarımıza da yansıyordu. Çocuk ev içindeki bu olumsuz havadan etkileniyordu. El birliği ile bu zorlu sürecin etkilerini atmaya çalışacağız şimdi.

Pandemi sürecini oğlunuz Garen nasıl değerlendirdi? Ailecek neler yaptınız? Normalleşme sürecine uyum sağlamaya başladı mı?

-Garen yapısal olarak rahatı, tatili, komutsuzluğu seven bir birey. Oluşan bu süreç önceleri çok hoşuna gitti. Çalışan annesi ve babası evdeydi , erken kalkma mecburiyeti yoktu ve hayatında büyük yer kaplayan yaşam lideri uzaktaydı.  Fakat tamamen başıboş da kalmadı tabii ki. Yaşam koçunun uzaktan yönlendirmesi ile çalışmalarına kısmen devam etti. Son bir ay kala çok sıkılmaya ve gezmek istemeye başladı. Normalleşme süreci ile birlikte de tekrar eski sürecine kurallar dahilinde döndü. Ama hala seyahat etme , tatile gitme , avm ye gitme konusunda istekleri olamadığı için mutsuz. Diğer oğlum üniversite sınavına hazırlanıyordu. O derslerine ve çalışmalarına alt düzeyde devam etti. Maalesef bu süreç onun motivasyonunu çok düşürdü ve ders çalışması oldukça azaldı. Eşim de bu süreçte 2 ay çalışmadı ve 4 kişi değişik bir tecrübe yaşadık aslında. Ben de bu süreçte ev işleri ve çocuklarla ilgilendim. Benim için de belirsizlikler açısından zor bir süreçti ama ailecek hep birlikte olabilmek adına güzellikleri de oldu tabii ki. Bunun yanında canlı yayınlar ile uzmanlarla ailelerimizi buluşturmaya çalıştım. Pandemi sürecinde çok sayıda alanında uzman şahsiyetle velilerimizi buluşturduk. Zorlandıkları konuları ele aldık, sorularına cevap aradık. Bizim boşa geçirecek vaktimiz yoktu, her anı kıymetli bilip ona göre hareket ettik. Biz kendimizi büyük bir aile olarak görüyoruz. Ben diye değil biz diye hareket ediyoruz. Herkese ulaşma gayretindeyiz, bunun için ekibimizle sürekli koordineli çalıştık. Gönülle, sevgi yapmak gerek yaptığınız işi. Yoksa hedefe ulaşılmıyor. Biz bu süreçte üstümüze düşeni yapmaya gayret ettik. Şu anda ailelerden o dönemde yaptığımız bu canlı yayınlarla ilgili çok olumlu geri dönüşler alıyoruz. Okuyuculardan izlemek isteyenler olursa @algiozelegitim ve @ÖzelÇocuklarEğitimveDayanışmaDerneğiÖÇED kanalından izleyebilirler.

Sesimize ses olduğunuz için de sizlere başta çocuklarımız adına teşekkürlerimi sunarım. Sağlıcakla ve gelişimle kalın.

Parin Yakupyan

Portage Erken Eğitim Rehberi Sertifika Programı Gerçekleşti

Algı Grup bünyesinde yer alan, eğitim öğretim organizasyonları yapan birimimiz Algı Akademi’nin 25-26 Ağustos Pazar-Pazartesi, 2 günlük süren Dr. Ender (Uzundemir) MARANGOZ’un vermiş olduğu Portage Erken Eğitim Paketi Sertifika Programı gerçekleşti.

 

Portage Eğitim Paketi, okul öncesi çocukların (0 – 6 yaş) gelişimsel becerilerini değerlendirmeye ve ihtiyaçlarına uygun gelişim ve eğitim programı hazırlamaya yönelik bir pakettir. Portage metodu, 1969 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde, Özel Eğitim Daire Başkanlığının, okul öncesi çocukların gelişimini desteklemek amacıyla açtığı proje yarışmasını en başarılı ve özgün ilk üç proje arasına girerek kazanmıştır. Bu paket Portage Erken Eğitim Kılavuzu Gelişim Ölçeği, Kullanım Kılavuzu ve Etkinlik Önerileri Kılavuzundan oluşmaktadır ve bu paketin hazırlanması uzman bir ekibin üç yılını almıştır. 1975 yılında Amerikan Eğitim Bakanlığı programı ülke çapında yaygınlaştırılması için resmi olarak onaylamıştır. O günden bu yana Portage Eğitim Paketi’nin kullanımı dünyanın dört bir yanına dağılmış ve bu eğitim paketi 35’ten fazla dünya diline çevrilmiştir. Birçok ülke, eğitim bakanlıklarının onayı ile, Portage Eğitim Paketi’ni erken çocukluk uyarı ve eğitim programı olarak kullanmaktadır.

Çocuğunun gelişimini doğumdan itibaren detaylı olarak değerlendirmek ve gelişimini desteklemeye yönelik çalışmalar yapmak isteyenlerin bilgi ve öneri edindikleri ayrıca gelişimi yavaş seyreden ve özel eğitim gerektiren çocuklara sahip anne- babalar ve bu sahada çalışanlar, bu çocukların gelişimindeki eksiklikleri tamamlamaya yönelik pek çok yaratıcı öneriler buldular.

DR. ENDER (UZUNDEMİR) MARANGOZ KİMDİR?

Amerikan Portage Metodu Türkiye Yetkilisi

  • Hacettepe Üniversitesi Ev Ekonomisi Yüksek Okulu Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümü’nü (1992) bitirerek Üniversite Öğrenci Bilim Teşvik (Yüksek Okul Birincilik) ve İhsan Doğramacı Üstün Başarı (Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Böl. Birincilik) ödüllerini aldı.
  • Manchester Üniversitesi Özel Eğitim Bölümü’nde yüksek lisans ve doktora programlarını tamamladı.
  • 1993 tarihinde, İngiltere’de PORTAGE Sertifikası ve İngiliz İşaret Dili Sertifikası aldı.
  • 1994 yılından bu yana Japonya, Avusturya, İngiltere, Amerika ve Hollanda’daki uluslararası ve ulusal kongrelerde konuşmacı olarak yer aldı.
  • 1997 yılında Manchester Üniversitesi Özel Eğitim Bölümü’ nde yüksek lisans öğrencilerine “Davranış Yönlendirme Teknikleri” ile “PORTAGE Erken Eğitim Rehberi’nin Kullanım Teknikleri Eğitimi”ni verdi.
  • 1993-2009 yıllarında Ender Özel Eğitim Rehabilitasyon Kurumunda özel eğitimci ve sorumlu müdür olarak çalıştı.
  • 2010’dan bu yana açtığı Çocuk Gelişim Merkezi adlı kurumda bireysel olarak çocuk gelişim takibi, özel eğitim ve aile danışmanlığı hizmetlerini sürdürmektedir.
  • 1999 da PORTAGE Projesi Genel Yayın Hakları (copyright) sahibi Cesa#5 ile sözleşme yaparak Türkiye Basım, Yayın, Satış ve Dağıtım Hakları sahibi oldu.
  • 2000 yılından günümüze kadar çeşitli illerde verdiği Portage Eğitimleri ile pek çok saha çalışanı ve eğitim kurumlarına (Ör: FMV: Fevziye Mektepleri Vakfı; ALEV: Avusturya Lisesi Eğitim Vakfı; İSTEK Vakfı; IŞIKKENT Eğitim Kampüsü; Metin Sabancı Spastik Engelliler Vakfı) Portage Paketi’nin kullanımı hakkında yeterlilik kazandırmıştır. Bu alandaki çalışmaları halen devam etmektedir.

Yarı Yıl Karnelerimizi Aldık

Algı Özel Eğitim Merkezi öğrencilerimiz 24 Ocak günü karnelerini ve başarı belgelerini aldılar.
Tüm çocuklarımıza karnelerinde olduğu gibi; hep başarılarla dolu günler diliyoruz..
Öğretmenlerinin elinden karnelerini alan öğrenciler kameralara poz vererek mutlu vakit geçirdiler,
Etkinliğe öğrencilerimizin aileleri de katılım göstermişlerdir.
Tekden Koleji -Algı Grup

Tekden Koleji ile bir araya geldik

Algı Grup ve Küçükyalı Tekden Koleji işbirliği ile düzenlenen Kaynaştırma ve Bütünleştirme Uygulamaları Söyleşisi düzenledik.

Tekden Koleji öğretmenlerine yönelik düzenlenen söyleşide, Algı Grup Yöneticileri Parin Yakupyan, Aile Danışmanı Psikolog Türker Omcacıoğlu ve Algı ABA Yardımcı Direktörü Psikolog Elif Sanal Çalık, kaynaştırma ve bütünleştirme konularında bilgilendirme, farkındalık ve danışmanlık konularını konuştular.

Okullarındaki kaynaştırma öğrencilerine yönelik neler yapılmalı konusundaki sorulara cevap arayan başta Tekden Koleji Müdürü Beytullah Eren, eğitimci kadrosu, rehber öğretmenleri ve diğer yöneticilerine işbirliklerinden dolayı teşekkür ederiz.

Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğrencileri Algı Özel Eğitim Merkezini Ziyaret Etti

Algı Grup ve Koç Üniversitesi işbirliği çerçevesinde Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi 5. Sınıf Psikiyatri Stajı kapsamında, 15 Kasım 2018 tarihinde Otizm Spektrum Bozukluklarında kanıta dayalı özel eğitimleri yerinde gözlemlemek ve tartışmak amacıyla, Algı Özel Eğitim Kurumları merkezlerimize ziyaret gerçekleştirmişlerdir.

Algı ABA Terapi Merkezi ve Algı Özel Eğitim Merkezi’nde eğitim gören özel gereksinimli çocuklarımızın seanslarını gözlemleyen öğrenciler, Özel eğitim sürecinde aile desteğinin önemi, Çocuğun alacağı tanıya karşı ailelerin göstermiş olduğu dirençler, Çocukların eğitim programlarının içerikleri, Öğretmenlerin ailelere seanslar hakkındaki geri bildirim aktarılması konularında bilgi sahibi oldular;

Gözlem sonrasında Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri, çocukların terapist ve koordinatörlerinden ayrıntılı bilgiler aldılar.

Soru cevap şeklinde gerçekleşen kısa toplantıda Algı Özel Eğitim Kurumları kurucularından Parin Yakupyan, Koç Üniversitesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Dr. Tuba Mutluer, Algı Özel Eğitim Merkezi Aile Danışmanı/Psikolog Türker Omcacıoğlu ve Algı ABA Terapi Merkezi Yardımcı Direktörü Elif Sanal Çalık eğitim programları hakkında bilgiler verdi.

 

Pozitif Disiplin Tekniği

Anne baba olarak çocuklarınıza nasıl davranmanız, onlarla nasıl iletişim kurmanız gerektiği ile ilgili aklınızda belki yüzlerce cümle vardır. Buna rağmen bazen çocuklarınızı hayata hazırlamak, bazen de hayatı çocuklarınıza adapte etmeye çalışmak hiç de kolay olmaz. Bu uzun ve zorlu süreci nasıl daha kolay hale getirebiliriz, gelin birlikte göz atalım.

Her biriniz çocuğunuzda dönem dönem değişen, yoğunluğu artan ya da azalan uyum ve davranış problemleri ile karşılaşmışsınızdır. Bu durumla başa çıkabilmek için yeterli kaynaklarınız yoksa çocuğunuzla giderek kötüleşen bir iletişime sürüklenirsiniz. Özellikle çocuğunuzun bu durumdan elde ettiği kazançlar hiç de fena değilse, başa çıkmanız giderek zorlaşır. İşte bu noktada en önemli faktör sizlersiniz. Anne baba olarak tahammül gücünüz, tutarlı davranmanız, sevgiyi her daim ifade etmeniz, net, kararlı bir şekilde oluşturacağınız sınırlar kilit roldedir.
Disiplin sağlamak için cezalar yağdırmak, sık sık “hayır” kelimesine başvurmak, baskı kurmaya çalışmak, bağırmak, tehdit etmek… Her birini derhal terk etmenizi öneririm. Şu an size çok daha işlevsel ve keyifli bir yöntemden bahsediyorum; pozitif disiplin yöntemi…
Yaygın kanının aksine disiplin; düzeni sağlayan bir öğrenme ve öğretme sürecidir. Öncelikle çocuğunuz için koyduğuz kuralları düşünün, gerçekten çocuğunuz için gerekli olup olmadığını… Bunların bazıları sizin konforunuza hizmet ediyor olabilir, oysaki kurallarınız çocuğunuzun kendisine ya da bir başkasına zarar vermemesi için olmalı, yani aslında o kadar çok kurala ihtiyacınız yok. Bunun yanında kurallarınızın mantıkla açıklanabilir yanları olmalı ki zamanla çocuklarınız bu kuralları özümseyebilsin. Uygulama sırasında tutarlı olmanız, çocuğunuzun hataları karşısında kontrolünüzü kaybetmemeniz, hoşgörülü olabilmeniz çok önemli. Çünkü yöntemin asıl amacı çocuğunuzun özgüvenini kaybetmeden kendini güvende hissedebilmesi için sınırlar oluşturabilmektir. Bu sınırlar çocuklar için son derece önemlidir. Onlara yön gösterme, yaşadıkları ortamın nereye kadar güvenli, nereden sonra kendileri için tehlikeli olabileceğini bu sınırlar sayesinde öğrenebilirler. Dünyayı güvenle keşfedebilmeleri için sınırlar onlara yön tayin eder.
Daha da önemlisi zamanla sınırlarını bilen bir çocuk kendi duygu ve düşüncelerinin de sınırlarını oluşturmaya başlar. Hiç kuralın olmadığı, amaçsız hoşgörülü bir aile tutumunun yarattığı ortamların, toplumsal uyum sorunlarının yanı sıra dikkat eksikliği ve hiperaktiviteye kadar birçok sorunun zemini olduğunu biliyoruz.
Çocuğunuza seçenekler sunmak belirlenen sınırların ardından krizin çıkmasını çoğu zaman önler. Onlara en fazla iki seçenek sunarak (daha fazlası karar vermelerini zorlaştırabilir) birini seçmelerini istemek, hem sorumluluk alma hem de özgürlüklerini arttırma duygularını cesaretlendirebilir. Öğrenmeleri için tercihleri konusunda doğal, mantıklı sonuçlar gösterme, onlar hakkında konuşma onları önceden tahmin etme fırsatı sunar. Böylece dinleme, iletişim kurma, farklı bilgiye saygı duyma, yardımlaşma gibi sosyal becerilerin gelişmesine de yardımcı olur. Tabi ki bu durum akademik becerilerini de geliştirir.
Çocuğunuz istenmedik bir davranış sergilediğinde, arkasında yatan ihtiyaçları görebilmeniz çok önemli. Bu davranış dikkat çekmek, istemediği bir durumdan kurtulmak, istediği bir şeyi elde etmek ya da duyusal ihtiyaçlarından ileri geliyor olabilir. Bu durumda o davranıştan kurtulabilmeniz için ihtiyacını giderebileceği daha uygun davranışlar edinebilmesi yönünde çocuğunuza rehberlik etmeniz, o doğrultuda ona seçenekler sunabilmeniz gerekir. Ve bunu yaparken mutlaka ona kendisini iyi hissettirmeniz… Çocuğunuza güvenli bir çevre hazırlamak, olayları önceden tahmin etmek birçok şeyi baştan çözecektir.
Bir başka husus da çocuğunuza her zaman iyi bir rol model olmak… Unutmayın ki siz dünyaya nasıl tepki veriyorsanız, çocuğunuz da öyle tepki vermeyi öğrenir. Hem kendinize hem de çocuğunuza karşı sabırlı olabilmelisiniz, bunu sağlayabilmek için dinlenme molalarınız, arada kendinizi ödüllendirmeniz, size kendinizi iyi hissettirecek etkinlikler için zaman yaratmanız son derece önemlidir.
Ve elbette gerektiğinde uzman yardımı almaktan çekinmeyin. Hayat çoğu zaman bu kadar mükemmel akmaz, hepimizin yorgun olduğu, tahammülünün azaldığı zamanlar vardır. Böyle anlarda bile bile hatalar yaptığımız da olur. Enerjinizi topladığınız ilk anda dönüp hatanızı telafi etmekten çekinmeyin. O zaman Pestollozzi’den anlamlı bir alıntıyla yazımızı noktalayalım:

“Temelinde sevgi olan hiçbir eğitim
başarısızlığa uğramaz.”

 

Burcu ARABACI YILMAZ

Psikolog ve Aile Danışmanı

Özel Eğitimin Neresindeyiz?

2016 yılında yazmıştım bu yazıyı… Hala soruyorum kendime “Özel eğitimin neresindeyiz?”  “Başındayız” demekten başka bir şey gelmiyor dilimden… Neden mi?

✓ Normal gelişime sahip bireyler haftada minimum 30 saat eğitim alırken özel gereksinimli bireyler ayda 8 seans ile sınırlandığı için başındayız…
– Özel gereksinimli bireyler örgün eğitim hayatlarında her çeşit ayrımcılıkla karşılaştıkları için, yaşıtlarıyla birlikte kaynaştırma eğitimine çoğu zaman devam edememekte, eğitim hayatlarını özel eğitim sınıflarında/okullarında sürdürmektedirler. Sınıf düzeylerinin karma oluşu ve çocukların davranış sorunlarının artması gibi sebeplerle örgün eğitimde de fayda sağlanamamaktadır.
– Devletin özel gereksinimli bireylere verdiği eğitim ayda 8 saattir. Bu saat kesinlikle yeterli değildir.

✓ Özel gereksinimli bireylerimizin ancak cûzi bir kısmını eğitime dahil ettirebildiğimiz için başındayız…
Maalesef çok az sayıda çocuğumuz eğitim hayatından yararlanabilmekte. Tohad’ın yaptığı araştırmanın 2014 verilerine göre 18 yaşın altındaki 352 bin bireyden sadece 2219’u kaynaştırma okuyabilmekte.

✓ Hala daha özel eğitimle ilgili temel kavramları anlatıyor olmakla zaman kaybettiğimizden dolayı başındayız…
Özel eğitim teknikleri, doğruları, olması gerekenleri maalesef pek az uzman tarafından bilinmekte, kalifiye olmayan eğitimcilerle bireylerimiz ciddi zaman kaybetmektedirler.

✓ Kaynaştırma diye çırpınırken ayrıştırma ile karşılaştığımız için başındayız…
Çocuğumuz kaynaştırma yaklaşımı ile yaşıtlarıyla bir arada olabilsin diye aileler çırpınırken çoğu zaman diğer ailelerin, çocukların veya öğretmenlerin ayrımcılığına uğramakta, sınıflarda okullarda istenmemektedir. Kaynaştırma çoğu zaman kaynama noktasına gelmektedir.

✓ Yönetmeliklerle belirlenmesine rağmen, özel gereksinimli bireylerin kaderinin kişilerin insafına bırakılmasından dolayı başındayız…
Kaynaştırma hakkı kanunlarda yönetmeliklerde çok nettir. Ancak kaynaştırmanın uygulanabilmesi çoğu zaman karşımıza çıkan okul yöneticisinin veya öğretmenin insafına kalmaktadır.

✓ Verilen hakların sadaka niyetiyle verilmesinden ötürü başındayız…
Hakların özel gereksinimli bireylere verilen bir lütuf gibi gösterilmesi ve “şükredin eskiden bu da yoktu” yaklaşımı yıpratıcı olmaktadır.

✓ Ailelerin,”Çocuğuma benden sonra ne olacak?” sorusuna bir cevap inşa edemediğimiz için başındayız…
Çocuğun durumu ne kadar iyi olursa olsun çocuklar büyüdüklerinde aileleri olmadığında hayatlarını tek başlarına sürdürebilme durumuna gelememektedirler. Ve aileleri olmadığında da bakımevlerinin durumu maalesef çok kötü durumdadır. “Benden sonra ne olacak” düşüncesi tüm özel gereksinimli birey ailelerinin ortak kaygısıdır.

✓ Özel gereksinimli bireye sahip ailelerin her eğitim-öğretim dönemi başında kapı kapı gezdirilip, çocuklarını bir kuruma kabul ettirmeye çalışmasından dolayı başındayız…
Çocuğu kaynaştırma ile okuma hakkına sahip aileler çocuklarını okulların kabul etmesi için deyim yerindeyse kapı kapı gezmekte, doğru okulu, doğru öğretmeni bulmak için çabalamakta, pek çok sorun görmezden gelinmekte, haklarımız bile çoğu zaman dile getirilememektedir.

✓ İnsanların önyargılarından sebep özel gereksinimli bireylerin feda edilmesinden ötürü başındayız…
Toplumu oluşturan diğer bireylerin empati eksikliği ve farklılıklara karşı gösterdiği katı tutum sebebiyle çocuklarımız toplumdan dışlanmakta, çoğu zaman kapalı kapıların ardında yaşamaya mahkum olmaktadır.

✓ Enerjimizi özel gereksinimli bireylere değil de çevreye karşı dert anlatmakla harcadığımız için başındayız…
Özel gereksinimli birey aileleri çocuklarını toplumun kabul edeceği bir şekle sokmak için ciddi zaman ve enerji harcamaktadır. Çocuklarıyla yaşadıkları ağır stresten fazla toplumun gösterdiği anlayışsızlık ailelerin yükünü çok kat kat artırmaktadır.

✓ Ailelerin umutları daha filiz halindeyken koparılıp kurutulduğu için başındayız…
Tanı aldıktan sonra toplumun içerisine dahil oldukları ilk günden itibaren uğradıkları ayrımcılık ailelerin içe dönmelerine, seslerini yeterince duyuramamalarına sebep olmaktadır.

✓ Anlayış beklerken, hep anlayış gösteren taraf olduğumuz için başındayız…
Yolun uzun,
Yolun dikenli,
Yolun taşla doldurulmasından ötürü
Biz hala yolun başındayız.

Parin Yakupyan

Algı Grup Yöneticisi

Otizmli bir genç annesi

 

Kaynak: ÖÇED

Özel Gereksinimli Bireylerin Eğitim Mücadelesi

Özel Gereksinimli Bireylerin Eğitim Mücadelesi

Özel Gereksinimli Bireylerin Eğitim Mücadelesi

Merhaba sayın okurlar;

Ben bir anneyim, bir eşim, bir yöneticiyim, bir evladım. Bu böyle uzayıp gider. Hayatta hepiniz gibi pek çok unvana sahip olsam da beni ben yapan bugün sizlere bu yazıyı yazmamı sağlayan ve tüm hayatımı tamamen bir amaca bağlayan unvanım ben bir; otizmli, aspergerli daha geniş tanımıyla bir özel gereksinimli genç annesiyim.  

Bu, “keşke” ile “iyi ki” arasında gidip gelen bir yaşam mücadelesi. Keşke hiç olmasaydı da pek çoğunuz gibi (bana göre şu an için) önemsiz şeylere takılabilseydim. Oğluma iyi bir eğitim ve kariyer hedefim olabilseydi. Oysa ben şu an kısa vadeli hedefler koyabiliyorum, kendimizi ve oğlumu toplum içerisinde var etmeye çalışıyorum. Amaaa, iyi ki olmuş da tertemiz bir dünyayı tanımışım. Her geçen gün kirlenen, şiddete bürünen ve canavarlaşan bu dünyada tamamen art niyetsiz, koşulsuz sevgi dolu kalpleriyle belki de tek güzel ve samimi şey onlar.

Üç travma dönemi
Bu yazıda sözü çok uzatmadan kendi okul hikayemle, genel okul sorunlarımızı aktarmak istiyorum sizlere. Biz özel gereksinimli çocuk ailelerinin üç travma dönemi var. Bu dönemleri yaşamak çoğu zaman aileleri darmaduman eder, evlilikler bozulur, terapi görmeniz, bazen antidepresanlar kullanmanız gerekebilir. Ama her atlattığınız, aştığınız dönem sizi daha da kuvvetlendirip yaşam karşısında yürüttüğünüz bu savaşın galip tarafı olmanızı sağlar.
Birincisi “ilk tanı” dönemidir. Benim hikayem de pek çoğumuz gibi bir doktor odasında “otizm” sözcüğünü duymamla başladı. O oda ve o sözcük; ilk duyduğumda hayatımın sonu sandığım o an pek çoğumuz gibi benim de yeni hayatımın başlangıcı oldu aslında. “Eeee ne yapacağız şimdi?” derken bu işin ilacının bireysel özel eğitim olduğunu öğrendik. Tanı alıp almamak da çok önemli değil aslında. Eğer normal gelişimden bir sapma varsa alarm çanları çalar ve hiç zaman kaybetmeden bireysel özel eğitime başlamak gerekir.
Elbette bizim için de iki yaşında tanı aldığımız andan itibaren belki de hayat sonuna kadar sürecek bir eğitim dönemi başladı. Özel eğitim sektöründe, pek çok iş kolunda olduğu gibi zaten yaralandığınız yetmezmiş gibi bir de sizi sömürenlerle, sizin ve evladınızın üzerinden rant elde etmek isteyen pek çok sahtekarla karşılaşırsınız. Elbette doğru ve güzel insanlar da vardır ama onları bulmak her zaman o kadar da kolay olmaz. İşte ben oğlum 5 yaşındayken, 18 yıllık muhasebe müdürlüğü işime son verip birlikte olmaktan büyük keyif aldığım bu meleklere ve ailelere doğru ve etik koşullarla hizmet vermek için oğlumun eğitimcisiyle birlikte bir özel eğitim merkezi açtım. O andan itibaren de işim tüm hayatım oldu.

Okul travması
İkinci travma donemi, okula başlangıç ve uyum dönemidir. İki yaşından 5 yaşına kadar olan dönem öyle veya böyle aşılmış, aile bir parça hayatını düzene sokmuş, en azından kabullenmiştir. Ancak okul dönemiyle birlikte yeni bir yüzleşme ve travma zamanı gelmiştir. Aslında pek çok aile bu sıkıntılı dönemle kreş veya anaokulunda tanışıyor. Kreşler ya çocuğu kabul etmiyor ya da “bize uygun değil” diyerek ailelerimiz oradan oraya savruluyor. Ama gerçek okul travması birinci sınıftan itibaren başlıyor. İlçelerdeki rehberlik araştırma merkezleri tarafından çocuklarımıza; eğer durumu nispeten daha iyi ise “kaynaştırma programı” ile yaşıtlarıyla birlikte okuma hakkı veriliyor. Çocuğun durumu uygun görülmese de ilçelerindeki okulların özel alt sınıflarına yerleştiriliyorlar. Bu özel alt sınıflarda maalesef genelde yeterli sayıda etkin ve yetkin eğitimci olmadığı için büyük sorunlar yaşanıyor, çocuklarımız maalesef en doğal hak olan ‘eğitim hakkı’ndan mahrum kalıyor.
Kaynaştırma eğitimi ise en kısa tanımıyla ”özel eğitim ihtiyacı olan bireylerin akranları ile birlikte eğitim ve öğretimlerini bütün kademelerde sürdürme esasına dayanan, destek hizmetlerinin sağlandığı bir uygulama. Başka bir deyişle özel gereksinimli bireylerin normal bireylerle eğitsel ve sosyal olarak bütünleşmesini sağlama işlemi. Kaynaştırma eğitiminin amacı, çocuğu normal hale getirmek değil, onun ilgi ve yeteneklerini en iyi şekilde kullanmasını sağlamak, toplum içinde yasayabilmesini kolaylaştırmak.

Amaç, bireyi toplumun parçası haline getirmek

Kaynaştırma eğitiminin ilkeleri
Özel eğitime ihtiyacı olan bireyin akranlarıyla aynı kurumda eğitim görme hakkı var. Bu hizmet yetersizliğe göre değil, eğitim ihtiyaçlarına göre planlanıyor. Eğitim, bireyi toplumun bir parçası haline getirmeyi hedefliyor. Bu eğitimin özel gereksinimli bireye faydaları; kendine güven, takdir edilme, işe yarama, cesaret, sorumluluk gibi sosyal değerleri geliştirmesi. Olumsuz davranış yerine olumlu davranışlarının artmasının sağlanması ve bu çocukların normal gelişen yaşıtlarından olumlu davranışları öğrenmeleri.

Normal öğrencilere faydaları
Sınıfında kaynaştırma öğrencisi olan çocukların farklılığa karşı kabul, hoşgörü, yardımlaşma, demokrasi ve ahlaki anlayışlarında olumlu gelişmeler yaşanır. Bu çocuklar farklılıklarla yaşamayı öğrenir, ayrıca liderlik, model olma ve sorumluluk duygularını geliştirir. Bilimsel çalışmalar da kanıtlamıştır ki, özel gereksinimli bireylere yardım etme sayesinde bu çocukların akademik düzeylerinde de büyük gelişimler gözlenir. Yine araştırma sonuçlarına göre tekrar etme, anlatırken öğrenme vs. gibi sebeplerle bilişsel düzeylerinde de yükselmeler görülmüştür.

Öğretmenlere yararları
Şartsız kabul, sabır, hoşgörü, bireysel özelliklere saygı davranışları gelişir. BEP hazırlama ve uygulamada daha başarılı olurlar. Kaynaştırma öğrencisi ile yapılan çalışmalar sayesinde öğretim becerileri gelişecek ve deneyimleri artacaktır.

Sizlere kaynaştırmayla ilgili genel tanımları ve faydaları aktarmaya çalıştım. Ancak bu tanımların hiçbir kelimesi, hiçbir cümlesi bizlerin yaşadıklarını tam olarak anlatamaz, fikir veremez. Çünkü bu tanımlarda her şey harika düşünülmüş ve mükemmel görünürken uygulamada her bir aile büyük travmalar yaşıyor. Çocuklarımızı sınıflarında istemeyen öğretmenlerle, yöneticilerle, diğer çocukların velileriyle yaptığımız mücadele bizi bu uzun maratonda çok yoruyor ve pek çok çocuk eğitim hayatını yarım bırakmak zorunda kalıyor.
Ben de oğlum 6 yaşındayken okul arayışına başladım. 3-6 yaş arası kreş hayatımızdan sonra ilköğretimi okumasını düşündüğüm bir özel okulun hazırlık sınıfına yazdırdım. Öğretmenimizin bilgisi, ilgisi ve yetkinliği sayesinde sorunsuz bir dönem geçirdik. O okulda devam etmeyi düşünürken okul yöneticisinin gereksiz ticari hamleleri sebebiyle okuldan ayrılmak zorunda kaldık.

Birinci sınıf için epey gezdim. Sonunda bir özel okula yazdırdım. Okulun koordinatörü gerçekten özellikle kaynaştırma konusunda çok bilgiliydi ve onun da önerisiyle oğlumun yanına bir entegrasyon hocası (gölge abi/abla) koyduk. Yurtdışındaki modellerde de bu böyle. Çocuğun okula, derslere ve sınıfa uyumu iki tarafın da faydasına olacak şekilde destekleniyor. Maksimum uyum için aracılık yapılıyor bu sistemde. Ben şanslıydım gölge öğretmeni okulum istemişti oysa bu mücadelede okullar gölge öğretmeni istemezler çeşitli sebeplerle. Okula gölge öğretmenle girebilmek bir şanstır bir aşamadır.

Sanki çocuklarına bulaşmasından korkuyorlar

Ancak adı üstünde bu kişi sınıfta gölge gibi olabilmeli, öğretmenin sınıftaki tek merci olduğunu çocuk yine de bilmeli. Bu şekilde iki yıl okuduktan sonra okulun çeşitli sebeplerle varlığını sürdürememesi sonucu 3’üncü sınıf için yine okul aramaya başladık. Özel gereksinimli bireylerin en nefret ettiği şey değişiklik ve belirsizlik iken biz çok küçücük yaşta bu zorlukları yaşamak zorunda kaldık.
Bu yolda en büyük travma diğer ailelerin bizim çocuklarımızı sınıflarında istememeleri. Sanki bu farklılığın çocuklarına bulaşmasından korkuyorlar. Oysa yukarıda da yazdığım gibi bu kaygı yersiz ve aslında kendi çocuklarına pek çok da katkısı var. Üçüncü sınıf için epey okul gezip çok acıtıcı travmalar yaşadıktan sonra bir yöneticinin ve rehber öğretmenin “tamam alırız” dediği bir devlet okulu buldum. Ama maalesef burada da öğretmenimizin gölge abiyi sınıfta ve okulda istememesi yüzünden ciddi sorunlar yaşayarak bu dönemi bitirdik. Ve o yazı da yine okul arayarak geçirdim.

Çocuğunuzu okula yazdırma sırasında; siz hiç kendinizi çocuğunu pazarlamaya çalışan bir ilaç mümessiligibi hissetiniz mi? Söyleyeyim berbat bir duygu. Bu macerada ben de pek çok anne gibi çok kez yaşadım bu duyguyu. Kayıt aşamasında çocuğun tanısını öğrenen okul yöneticisi onu görmeye bile gerek duymayarak, “çocuğunuz okulumuza uygun değil”, “biz öyle çocuk almıyoruz” , “benim için fark etmez ama annelerimiz istemezler”, “biz başarı odaklı bir okuluz, burada ezilir” , “çocuğunuz kendi gibi çocuklarla okursa daha faydalı olmaz mı?“ gibi sözlerle sizi yaralarlar. Bunlarla baş etmek ve tüm zorluklara yenilmeden yola devam etmek gerçekten de kolay değil.
Tekrar kendi oğlumun okul arama macerasına geri dönecek olursam; 4’üncü sınıfta çok övgüyle bahsedilen bir öğretmenle gidip konuşarak hem oğlumu hem gölge abimizi kabul etmesiyle, kaydını yaptırdım. Sekizinci sınıfın sonuna kadar minimum sorunla okulumuzu bitirdik. Öğretmenimiz, çocuklarımız konusunda pek bir şey bilmiyordu ama en büyük erdem olarak bilmediğini ve desteğimizi kabul etti. Ve kaybettiğimiz yılların acısını çıkarırcasına 5 yıl gayet başarılı bir kaynaştırma örneği yaşadık. Son 4 yıl gölge abimiz sınıfa girmeden, okul içeresinde sadece gerekli zamanlarda müdahale ederek devam etti. Gölge abimiz son yıl ise hemen hemen hiç okula gitmedi. Arkadaşlarının ve öğretmenlerin oğlumu tanınmış olmaları en büyük avantajımızdı elbette.

Lise ve üniversiteyi okuyanlar azınlıkta

Vee 3’üncü dönüm noktamız olan “ergenlik“ ve lise başlangıcının çakıştığı bir dönemdi. Maalesef çok az çocuk liseyi okuyabiliyor ve çok çok daha azı üniversiteyi. Bunun sebebi ise toplum kapılarının yüzümüze kapanması ve ailelerin mücadeleden yorulup eğitimi iş okullarında (özel gereksinimli bireylere meslek edindirme amaçlı kurulmuş ama çok kısıtlı becerilerin kazandırıldığı okullar) sürdürüyor olması veya tamamen çabaya son vermesi.
8’inci sınıf sonunda oğlum herkes gibi Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) kapsamında ortak sınavlara girdi. Ancak ergenlik bizi gerçekten çok kötü etkilediği için başarısız bir sonuç elde etti. Orta öğretim kaynaştırma mevzuatıyla istedikleri liselere yerleştirilemeyen veya açıkta kalan çocuklara, ilçe milli eğitimlerde kurulan komisyonların değerlendirmesi sonucunda okullara yönlendirmeler yapılıyor. Ancak uygulamada yine sorunlar yaşanıyor. “Kaynaştırma öğrencisi almıyoruz” diyen yöneticiler, işinizi yokuşa sürmeye çalışan memurlar zaten zor olan hayatınızı zorlaştırmaya devam ediyor. Oğlum şu an lise 3. sınıfta. Mücadelemiz bitmiş değil. Eğitimcilerin otizmden bu kadar uzak olması gerçekten üzücü. Ve biz hala otizmi anlatıyoruz onlara.

Sesimize ses, elimize el verin
Yazımı tamamlamadan önce bu maratonda koşan veya koşacak ailelere birkaç öneride bulunmak isterim naçizane:

– Öncelikle çocuğunuzun kaynaştırma öğrencisi olabilmesi için daha kreş döneminden başlayarak gerekli ön hazırlıkları yapmaya çalışmalısınız.

–  Kaynaştırma öğrencisi olabilmesi için gerekli çabaları sarf edin. Mutlaka iyi bir gölge öğretmen bulmayı ihmal etmeyin. Bu öğretmen özel eğitim sürecini de takip edebilmeli, okula uyum için özel eğitimcinin de içinde bulunduğu çalışmalar yapılmalı.

– Çocuğun okulda kaynaştırma kurallarına uygun eğitim alabilmesi için okul ve öğretmenlerin bilgilendirilmesi gerekiyor. Okulla ve öğretmenle inatlaşmadan karşılıklı memnuniyetle bu süreci yürütebilirsiniz.

– Özel okullarla kaynaştırma çok daha zor oluyor. Enerjimizi oralarda tüketmek yerine devlette gölge öğretmenle bu mücadeleyi sürdürmeye çalışın.

– Kaynaştırma eğitiminin gerçekleşeceği sınıfın ve hatta yapılabiliyorsa o okulun tüm çocuklarından önce ailelerine kaynaştırma eğitimi hakkında bilgi verilmeli. Çünkü çocuklar öyle ve ya böyle doğru yönlendirildiklerinde kendilerinden farklı arkadaşlarını kabul etmede ve gerçek bir arkadaşlık kurmada zorluk yaşamıyorlar.

– Kaynaştırmanın gerçekleşeceği sınıftaki çocuklara da ön bilgilendirme yapmak şart. Onlara çeşitli sorular sorarak (otizmi duydun mu, senin farklı olduğun noktalar var mı? Benzerliklerimiz neler? vb.) ve dramalar yaparak onların anlayacağı şekilde ön bilgilendirme yapılmalı. Farklılıkların bizi zenginleştirdiği benzerliklerin ise arkadaşlığımızı güçlendirdiğini fark etmelerini sağlatmalıyız. Bu eğitim verilirken görsellerden, videolardan destek alınabilir.

Bu yazıyla umarım bir farkındalık yaratır bir öğretmenin, bir velinin, bir yöneticinin gönlüne, yüreğine dokunurum da meleklerimizin en azından okul yaşamında bu kadar travma yaşanmadan en temel hak olan ‘eğitim hakkı’ndan faydalanmasını sağlamış olurum. Duyarlı ve sağlıklı bir toplum için lütfen sesimize ses, elimize el verin.

 

Parin YAKUPYAN

Algı Grup Yöneticisi

 

Kaynak: http://www.oced.org.tr/ozel-gereksinimli-bireylerin-egitim-mucadelesi/

 

 

Kabataş Erkek Lisesi ile Best Buddies Türkiye Pojesinin 5. sini Düzenliyoruz

Bu yıl 5.sini yapacağımız Best Buddies Türkiye Projesinin bu yılki çalışma toplantısına Kabataş Erkek Lisesi öğrencileriyle tanışması ile başlandı.

Gayet samimi bir ortamda geçen tanışma toplantısından sonra Kabataş Erkek Lisesi öğrencileri ile çocuklarımız ve onlara yaklaşım tarzı ile ilgili bilgiler verildi.

Kabataş Erkek Lisesi öğrencilerine konun önemi hakkında Algı Grup Uzman Öğretici Cihan Bayar ile birlikte bilgiler verdi. Gönüllü olarak katıldıkları bu çalışmanın çocuklarımız açısından öneminden bahsedildi. Gönüllülerin farkındalığına yapacağı katkıya değinildi. Arkadaşlıklarının uzun yıllar boyunca sürmesini temenni edip gönüllü olan öğrencilere teşekkürler edildi.

Gönüllü öğrencilerimizin sorularıyla Algı Grup olarak 5.sine iştirak ettiğimiz Best Buddies tanıtım ve tanışma çalışmamız sonlandırıldı.

 

Best Buddies Çalışması Nedir?

Best Buddies, uluslararası bir sivil toplum girişiminin adıdır.
Ülkemiz bu programa katılan 50. ülkedir. Ülkemizde geç tanınan bu sistem gönüllülerin ve özel gereksinimli bireylerin hayatlarına olumlu katkılarda bulunmaktadır..

Best Buddies, Özel gereksinimli bireylerle, gönüllüleri arkadaş yapan bir programdır. Kelime anlamıyla en yakın arkadaş anlamına gelen bu sivil toplum girişimi, gönüllerin hayatında Özel gereksinimli bir bireyin hayatına dokunmasına olanak sağlar.

Programın amacı, toplumdaki Özel gereksinimli bireyleri oldukları gibi kabul etme ve kabul görme yolunda adım atılmasına aracı olmaktır.
Ayrıca Özel gereksinimli birey için normal gelişime sahip akranı ile kaynaşma olanağı sağlamaktır.
İletişim becerilerinin gelişimine ve sosyal gelişimine katkıda bulunmaktır.
Özel gereksinimli birey için model alabileceği bir akranı ile vakit geçirmesine olanak sağlamaktır.

Programın işleyişi ise, gönüllüler ile özel gereksinimli bireylerin eşleşmesi ile başlıyor. Eşleşen bireyler ön tanışmadan sonra iletişim bilgilerini birbirlerinden alıyorlar. Daha sonra mobil ortamdan iletişime geçiliyor. Belirli zamanlarda buluşup sosyal etkinlikler yapıyorlar (Kafede buluşma , sinemaya gitme, gezi planı yapma vs.) Gerekli etkileşimi sağlayabilen Buddy ler bu tanışmalarını uzun yıllara yayabiliyorlar.

 

1. Uluslararası Uygulamalı Davranış Analizi Konferansı Türkiye Gerçekleşti

Akademisyenlerin, özel eğitim öğretmenlerinin, çocuk gelişim uzmanlarının, psikologların, psikiyatristlerin, nörologların ve ailelerin bir araya geldiği “1. Uluslararası Uygulamalı Davranış Analizi Konferansı Türkiye”nin ilki 22-23 Eylül Cumartesi Pazar tarihlerinde Haliç Kongre Merkezi’nde yapıldı. Yurt dışından ve yurt içinden 22 konuşmacının yer aldığı konferansa katılımcıların ilgisi büyüktü.

Nörogelişimsel bozukluklar arasında yer alan otizm, toplumumuzda görülme sıklığı açısından hızla artıyor. Buna karşın, erken yaşta ve yoğun eğitimle otizm bulguları hafifletilebiliyor. Uygulamalı Davranış Analizi- Applied Behavior Analysis (UDA/ABA) ise, bu konuda dikkatleri üzerine çeken, köklü bir geçmişe sahip ve en umut vaat edici sonuçları sağlayan uygulama olarak öne çıkıyor. Kısa adıyla ABA ya da UDA olarak bilinen Uygulamalı Davranış Analizi konusunda Türkiye’de ilk kez bu kapsamda bir konferans gerçekleştirildi.

“1. Uluslararası Uygulamalı Davranış Analizi Konferansı Türkiye (UDAKOT), (1. International Conference on Applied Behavior Analysis Turkey-ICABAT)”, Özel Çocuklar Eğitim ve Dayanışma Derneği (ÖÇED)tarafından, Algı Özel Eğitim Kurumları, Serenas Group ve Haliç Kongre Merkezi işbirliği ile düzenlendi. İki gün boyunca, uluslararası ve ulusal düzeyde tanınmış ABA/UDA alanında uzmanlaşmış bilim insanının katılımıyla yapılan “1.Uluslararası Uygulamalı Davranış Analizi Konferansı Türkiye”de otizm alanında köklü bir geçmişi olan ABA uygulamaları A’dan Z’ye ele alındı.

 

AÇILIŞ KONUŞMALARI YAPILDI

Sunuculuğunu Adem Kuyumcu’nun yaptığı konferans, bir dakikalık saygı duruşu ve İstiklal Marşı’yla başladı. Ardından gelen açılış konuşmaları ise, Kurucularımızdan Parin Yakupyan, Konferans Düzenleme Eş Başkanı Nicky Nükte Altıkulaç, Otizm Dernekleri Federasyonu Başkanı Ergin Güngör, Özel Özel Eğitim Kurumları Derneği Başkanı Yunus Kılıç, İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Hizmetleri Başkan Yardımcısı Dr. Metin Özaydın tarafından yapıldı.

SEKTÖRÜN ÖNEMLİ İSİMLERİ YER ALDI

Konferansta yurt dışından önemli isimler konuşmacı olarak katılarak, özel eğitim sektörü ve özellikle otizm adına önemli bilgiler paylaştı. ABA uygulamasında Amerika ve Kanada modelleri yurt dışından katılan BCBA uzmanları Nicky Nükte Altıkulaç, Lina Slim-Topdjian, Ling LyTan, Deirdre Muldoon ve Pelin Eraktan’ın sunumuyla ele alınırken, Türkiye’deki ABA çalışmaları Türkiye Davranış Analizi Birimi Kurucu Başkanı Prof. Dr. Elif Tekin İftar tarafından anlatıldı. İlk gün gerçekleşen oturumlarda “Dil ve Konuşma”, “Problem Davranışlarda İşlevsel Davranış Analizinin Kullanımı”, “Otizmli Çocuklarda Yeme Problemleri Eğitimi”, İstanbul Çocuk Ergen Psikiyatri Enstitüsü’nden Nahit Motavallı Mukaddes’in hazırladığı “Otizmde İyileşme Mümkün Mü?” gibi önemli konular masaya yatırıldı. Konferansın ikinci gününde ise; Nöropsikoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Öget Öktem Tanör’ün konuşmacı olarak katıldığı oturumda “Zihin Kuramı”, Nişantaşı Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hayriyem Zeynep Altan’a ayrılan oturumda “Nöroçeşitlilik ve Sosyal Algının Biçimlendirilmesi, Özel Filmler ve Özel Kahramanlar” gibi konular konuşuldu.

AİLE ÖYKÜLERİ DE PAYLAŞILDI

Şimdiye kadar yapılan tüm konferanslardan farklı olarak ailelerin sesine ve tecrübesine de yer veren “1.Uluslararası Uygulamalı Davranış Analizi Konferansı Türkiye”de, ABA terapisi almış çocukların anne-babalarının 40 dakikalık bir sunumu da yer aldı. Moderatörlüğünü Kurucularımızdan ve otizmli genç annesi Parin Yakupyan’ın gerçekleştirdiği bu son oturumda, Uzm. Psikolog Esra Bilge ve Yazar Nevin Penny, anne kimlikleriyle bulundu.

 

Kaynak: www.oced.org.tr