En sık karşılaşılan rahatsızlıklar depresyon, dikkat eksikliği ve hiperaktivite
Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Uzman Dr. Erdem Beyoğlu, çocuklarda en sık karşılaşılan rahatsızlıkların depresyon, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ile otizm olduğunu söyledi.
KKTC’de Barış Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde görev yapan Dr. Beyoğlu, 2009’dahastane bünyesinde kurulan çocuk ve ergenpsikiyatri biriminde 5 uzmanın hizmet verdiğini;geçen yıl 3 bin 300 çocuk ve ergenin muayeneedildiğini açıkladı.
Dr. Erdem Beyoğlu, otizmin 3 yaşından önce başladığını ifade ederek, rahatsızlığın 3 temel alanda probleme yol açtığını, bunların karşılıklısosyal etkileşim, iletişim ile yineleyici davranışlar ve kısıtlı ilgi alanları olduğunu belirtti.
Erdem Beyoğlu, “Gerek ülkemizde, gereksedünyada ailelerin doktora başvuru şikâyetleri, çocukların çağrıldığı zaman bakmaması, göz teması kurmaması ve konuşmaması belirtileridir” dedi.
Hastalığın dünyadaki görülme sıklığının yüzde 1 olduğunu anlatan Erdem Beyoğlu, “Otizmerkeklerde kızlara göre 4-5 kat daha sık görülüyor ancak rahatsızlık kızlarda daha şiddetli seyrediyor” dedi.
“İSTATİSTİKİ BİLGİ YOK… TAHMİN 100’ÜN ÜZERİNDE”
Erdem Beyoğlu, Kuzey Kıbrıs’ta otizmle ilgili istatistikî bilgi bulunmadığını söyledi, “Adanın kuzeyinde 100’ün üzerinde otizmli çocuk olduğunu tahmin ediyoruz ama kesin sayı vermek zor” ifadesine yer verdi.
Ailelerin çocuklarında otizm şüphesi duydukları anda uzmana başvurmaları gerektiğini vurgulayan Erdem Beyoğlu, “Kıbrıs Türk toplumu otizmin belirtilerinin zamanla geçeceğine inanıyor. Ancak bu inanış çocuğun zamanından çalmaktan başka bir şey değildir” dedi.
Erdem Beyoğlu, epilepsi ve zekâ geriliği gibi genetik rahatsızlıların otizmle birlikte seyredebileceğini ifade ederek zekâ geriliğinin ve otizmin farklı rahatsızlıklar olduğunu vurguladı.
Beyoğlu, otizmli çocukların karşılıklı sosyal etkileşim problemini nasıl yaşadığını şöyle anlattı: “Çocuğun etrafındaki kişilerle etkileşime girmediği, akranları ile karşılıklı oyun oynamadığı, anne-babasının seslenmelerine tepki vermediği görülür. ‘İca’ gibi karşılıklı sosyal etkileşim gerektiren oyunlara katılmazlar. Yüz ifadeleri duygusuz, göz temasları kısıtlıdır.
Fiziksel temas kurmamaya çalışırlar. Kucağa alınmayı sevmezler. Özellikle bebeklik dönemlerinde anne ve babalarının rahatlatma davranışlarına kapalı oldukları görülür. Sıklıkla durgun görünümlüdürler. Ancak dile getiremeseler de onları tanıdıkça hoşlandığı ve hoşlanmadığı şeyleri anlayabilirsiniz.”
“TV SEYRETMEYE DÜŞKÜNDÜRLER”
Erdem Beyoğlu, otistik çocukların iletişim problemleri hakkında ise şöyle bilgi verdi:
“Çocuğun konuşma yeteneği gelişmemiştir ya da kısıtlıdır. Konuşabilenlerin anlamsız kelimeler kullandıkları görülür. Karşılıklı iletişimleri azalmış ya da kaybolmuştur. İstediklerini konuşmadan ziyade işaretle anlatma eğilimindedirler. Bay- bay yapma, selamlaşma gibi sosyal davranışları yapamazlar. TV seyretmeye, özellikle reklamlara ve müzik kliplerine aşırı düşkündürler.”
Beyoğlu, otizmin görüldüğü çocuklarda yineleyici davranışlar ve kısıtlı ilgi alanları konusunda ise şunları anlattı:
“Oyuncaklarla geleneksel şekillerin dışında oyun oynadıkları görülür. Örneğin oyuncak arabaların sadece tekerleklerine ilgi gösterirler.
Çamaşır makinesi gibi dönen cisimlere, zincir ve kolye gibi sallanan objelere aşırı ilgi duyarlar.Parmak ucunda yürürler ve kendi etrafında sallanırlar. Sürekli aynı kıyafetleri giyme, aynı yoldan gitme gibi ısrarları vardır.”
Erdem Beyoğlu, ailelerin söz konusu belirtileri çocukları yaklaşık 1 – 1 buçuk yaşındayken fark ettiğini ve sıklıkla Çocuk Sağlığı ve Hastalığı ile Kulak-Burun- Boğaz uzmanlarına başvurduğunu belirtti.
Beyoğlu, gerekli durumlarda ailelerin hekimler tarafından çocuk ve ergen psikiyatristine yönlendirildiğini anlatarak, otizmin medyada yer almasının farkındalığı artırdığına dikkat çekti.
Bazı ailelerin çocuklarının otizm tanısını kabullenmekte zorlandığını belirten Erdem Beyoğlu, şunları ekledi: “Böyle durumlarda aileler sıklıkla başka doktora başvurur ve tanının kontrolünütalep eder. Eğer söz konusu hekim ‘çocuk otistik değildir’ derse o doktorda kalırlar. Eğer ‘otistiktir’ derse başka bir doktora başvururlar.”
“OTİZM TANISININ KONULMASI, TEDAVİLERİN PLANLANMASI ÇOCUK VE ERGEN PSİKİYATRİSTLERİ TARAFINDAN YAPILIR”
Erdem Beyoğlu tanının konulması ve sonrasındaki süreçten şöyle söz etti: “Otizm tanısının konulması, tedavilerin planlanması çocuk ve ergen psikiyatristleri tarafından yapılır. Otizm tanısını koymak için acele etmeyiz. Tanı koymada, çocuğun belirtilerini iyi takip etmek önemlidir. Ancakemin olduğumuz durumlarda otizm tanısı koyar, aile ile değerlendirme yapar ve onları özel eğitime yönlendiririz.”
İki tip otizm olduğunu dile getiren Beyoğlu, şunları ifade etti: “Otizm, ‘Klasik Otizm’ ve ‘Başka Türlü Adlandırılamayan (BTA) Otizm’ olarak ikiye ayrılır. Amerikan Psikiyatri Birliği’nin yayınlamış olduğu kriterlere göre otizm tanısı koyulan çocuklar Klasik Otizm, kriterlerin dışında kalanlar BTA Otizmi olarak adlandırılır. Bu kavramlar aileleri değil daha çok hekimleri ilgilendiriyor. Ama şunu söyleyebiliriz ki BTA Otizmi, Klasik Otizme göre daha iyi seyirlidir.”
Beyoğlu, Amerika’da yapılan bir araştırmada bazı çocuklardaki otizm belirtilerinin 5 yılda gerilediğinin ortaya koyulduğunu ifade etti.
Beyoğlu, her rahatsızlıkta olduğu gibi otizmde de erken tanının ve müdahalenin önemine vurguyaparak, bu rahatsızlığın şu an bilinen bir ilaç tedavisi olmadığını, ancak davranım problemi olan çocuklarda ilaç tedavisine gidildiğini söyledi.
Beyoğlu, şöyle konuştu: “Yapılan araştırmalar sonucunda özel eğitimin en etkili tedavi yöntemi olduğu saptandı.
Kaliteli ve etkin bir özel eğitim çocuğun bağımsız bir hayata geçmesini hedeflemektedir. Özel eğitime ne kadar erken başlanılırsa etkinliği o kadar artmaktadır.Özellikle 0 – 6 yaş arasındaki özel eğitim çocuklar için çok önemlidir. Bu yaş arasında özel eğitimden edinilen fayda, 6 yaş sonrasıyla kıyaslandığında fark çok yüksektir.Diyet programları ve hiperbarik oksijen tedavisi çeşitli yerlerde alternatif tedavi seçeneği olarak gösterilmiş ama bu konuda kanıtlanmış ve uluslararası kabul görmüş bir çalışma yoktur.”
OTİZİMİN NEDENLERİ: SOĞUK ANNE MODELİ, AĞIR METALLER VE GENETİK
Beyoğlu, otizmin son yıllarda genetik bir rahatsızlık olduğunun dile getirildiğini söyledi, “Birçok genetik etken tespit edildi. Ancak henüz tek bir gen bölgesi saptanamadı” dedi.
Erdem Beyoğlu şöyle konuştu: “Tanımlandığı günden beri bu konuda çeşitli teoriler ortaya atıldı. 1980’lerde ‘soğuk anne modeli’ gibi psikolojik etkenler hedef gösterildi. Bu modele göre anne çocuğuna yeterli ilgiyi göstermiyor ve sonuç olarak çocuk duygusal ipuçlarını ve mesajları anlamayacak hale geliyor, otistik belirtiler gösteriyordu. Otizmde kurşun ve cıva gibi bazı kimyasalmaddelerin, ağır metallerin etkisinden de söz edildi. Bazı araştırmacılar, çocuklarda ağır metaller bulunduğunu ve bunların uzaklaştırılmasıyla otizmin tedavi olacağını bildirdi. Bir dönem Amerika’da ve İngiltere’de aşılarda bulunan cıva gibi maddeler nedeniyle Otizm’in geliştiğini ilerisürdüler. Günümüzde çeşitli yerlerde bu konuda halen iddialar sürdürülmektedir. Ancak günümüzde kabul edilen esas etken genetik faktörlerdir. Son yıllarda yapılan çalışmalarda genetik faktörlerin ön planda olduğu saptandı. Yapılan ikiz kardeş çalışmaları ve kromozomanalizleri genetik nedenleri destekler niteliktedir. Ayrıca bu çocuklarda Metal Retardasyon, Tubero-Skleroz, Frajil –X Sendromu ve Epilepsi gibi rahatsızlıkların sık şekilde görülmesinin genetik temele işaret etmektedir.”
Erdem Beyoğlu, otizmin 1943 yılında Leo Kanner tarafından tanımlandığını söyledi.
“ÖZEL EĞİTİM MERKEZLERİ GÜNEY’DEN DAHA İYİ DURUMDA”
Özel eğitim konusuna da değinen Erdem Beyoğlu, Kuzey Kıbrıs’ın özel eğitim merkezleri açısından Güney Kıbrıs’tan daha iyi noktada olduğunu vurguladı.
Özel eğitim merkezlerinin Milli Eğitim Bakanlığı’nın İlköğretim Dairesi’ne bağlı olduğunu ve okulların yarıyıl, yaz ve resmi tatillerde kapalı olduğunu anımsatan Beyoğlu şunları ekledi: “Otistik çocuğu olan aileler bu konuda sıkıntı yaşıyor. Bazı aileler özel eğitim uzmanlardan destek alıyor ama her ailenin maddi gücü buna yetmiyor.”
Ülkedeki özel eğitim merkezlerinin yakın tarihte kurulduğunu anımsatan Erdem Beyoğlu, bu yönde belirgin bir gelişme olduğunu söyledi, ülkenin 10 yıl sonra özel eğitim alanında daha iyi durumda olacağına inanç belirtti.
Kuzey Kıbrıs’ta otizmle ilgili istatistikî kayıt bulunmadığını söyleyen Erdem Beyoğlu, “Adanın kuzeyinde 100’ün üzerinde otizmli çocuk olduğunu tahmin ediyoruz ama kesin sayı vermek zor” diye konuştu.
Bebek sahibi olmak isteyen çiftlerin otizmli çocukları olma ihtimalinin araştırılamayacağını dile getiren Erdem Beyoğlu, “Tıp henüz otizmle ilgili neyin taranacağını bilmiyor. Böyle bir araştırmanın yapılması mümkün değildir” ifadesine yer verdi.
Otizmli çocuk sahibi olan ailelerin stres yükünün fazla olduğunu dile getiren Beyoğlu şunları dile getirdi: “Bu çocukların erişkin yaşta nerde barınacağı konusu ailelerin en büyük kaygınedenidir.Aileler sıkılıklı otistik çocuklarının bir kardeşi olmasını istiyor ki kendi başlarına bir şey geldiğinde onlara sahip çıkacak birileri olabilsin. Ve aileler risk alarak başka bir çocuk dünyayagetiriyor. Otistik çocuk sahibi olan bazı eşlerin arasında ise iletişim problemi oluyor. Ebeveynler depresyona giriyor, boşanmalar oluyor.”
Barış Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nden de söz eden Erdem Beyoğlu, buradaki çocuk ve ergen psikiyatri biriminin 2009’da kurulduğunu söyledi.
Beyoğlu, “Birim kurulmadan önce çocukları Türkiye’den belirli aralıklarla gelen uzman hekimler muayene ediyordu. Bu da Barış Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Psikiyatrist Dr. İnciTaşyürek’in gayretiyle oluyordu” dedi.
2009’da hastanedeki tek çocuk ve ergen psikiyatrisinin kendi olduğunu anlatan Erdem Beyoğlu, şimdi hastanede 5 uzmanın hizmet verdiğini dile getirdi.
“BİR YILDA 3 BİN 300 ÇOCUK VE ERGEN MUAYENE EDİLDİ”
Beyoğlu, geçtiğimiz yıl 3 bin 300 çocuk ve ergenin muayene edildiğini ifade ederek, “2009’da bu birime yaklaşık 900 başvuru aldık” dedi.
Kaynak: Sağlık